Fehim Işık
İran’da rejim sallantıda mı?
Elbet, yeni yılın ilk gününde bir Ortadoğu analizi ile okurun karşısına çıkmak istemezdim. Ne bileyim, belki 2017’yi değerlendiren, 2018’e daha umutla girmemize yol açacak, Türkiye’deki ceberutluğun değişmesi umudunu yaymaya yardımcı olacak bir tatil yazısı yazmak en iyisi olurdu. Ancak hayatın gerçekleri peşimizi bırakmıyor. Baskı var ise direniş de var. Bu yönüyle baktığımızda umudu artıracak olanın da baskıya karşı giderek büyüyen direniş olduğunu görmek mümkün olabilir.
Bugünlerde, baskıya karşı sokaklara çıkan bir diğer Ortadoğu ülkesi var. İran halkları zor yıllar yaşadılar, yaşıyorlar. Ancak görünen o İran halkları 2018’e daha umutlu giriyorlar. Sonu nereye varır şimdiden kestirmek mümkün değil ama en azından korku duvarlarını yıkmış olarak, 2018’i karşılıyorlar.
Bölgenin kadim devletlerinden İran’da yaşananların tüm bölge halklarının makûs talihine etki edeceği açık. Daha dünün devleti diyebileceğimiz Suriye’de yaşananların dengeleri ne kadar alt üst ettiğini hep beraber gözledik. İran’da yaşananlar, sonu nereye evrilirse evrilsin daha büyük etkilere neden olacak gelişmelerdir.
İran’da gösteriler yeni değil. Neredeyse her yıl işsizlik ve pahalılığa karşı gösteriler yapılır; bu gösteriler Rojhılat’a, yani Doğu Kürdistan’a, bir diğer deyimle İran’ın Kürdistan bölgesine pek kolay yönelmez, ancak yöneldiğinde de işsizlik ve pahalılığın yanı sıra kısmi politik talepler de öne çıkardı.
Rejimin birçok kez sert saldırılar ile engellediği bu gösteriler, uzun sürmezdi. Bir önderlikten yoksun olduğu, tepkisel geliştiği açık olan bu gösterilerin bir diğer yanı da çoğu kez ciddi kitlesellik yakalamadan bitmeleriydi.
İran halklarının sokağa çıkması hiç kuşku yok üzerine ölü toprağı serpilen bu halkların, İran’daki farklı inanç gruplarının silkiniş provalarıydı.
Bu provaların rejimi kısa sürede yıkacak, daha da ötesi devrim üretecek bir yönünün olduğu iddiasında değilim. Ancak baskıcı ve zorba İran rejiminin yaydığı korkunun aşılması, halkların ölü toprağını üzerinden silkelemesi bile, kabul etmek gerekir ki İran’da sıradan bir durum değil, devrimsel bir gelişmedir.
İşsizlik ve pahalılığa tepkilerle başlayan benzer gösterilerin yapıldığı 2013 yılında, bu gösteriler İran Kürdistanı’na da yansımış, Kürdistan’ın birçok bölgesinde Kürtçe tabelaların yasaklanmasına, Urmiye’de Kürt valinin görevden alınarak yerine bir Azeri valinin atanmasına dönük taleplerle birlikte gündeme gelmişti. Kısa süren gösterilerde bir grup Yaresan Kürdü de baskılara tepki göstermiş, bedenlerini ateşe vermişlerdi. Nihayetinde İran rejimi, bu gösterileri sert saldırılarla bastırmak zorunda kalmıştı. Bu saldırılara, dünyadan ciddi bir tepki de gelmedi.
Geçtiğimiz hafta İranlı Şiilerin birçok kutsal mabedinin de bulunduğu Meşhed kentinde işsizlik, pahalılık, yoksulluk ve yolsuzluğa karşı başlayan gösteriler, bugün yaşananların geçmişten farklı olduğunu gösteriyor. Durum farklı. İlki, İran halklarının orta üst gelir düzeyine sahip bir kentte, Meşhed’de başlattığı gösteriler kısa süre içinde İran’ın birçok kentine yayıldı. Bir diğer önemli etken, bu gösteriler geçmişe nazaran ciddi bir kitlesellik yakaladı. Belki de en önemlisi, İran rejiminin yaydığı korku duvarının aşıldığı bu kez daha somut gözlendi.
Meşhed’deki gösteriler henüz Rojhılat’a tam olarak yansımış değil. Örneğin Doğu Kürdistan’ın önemli kentlerinden Kirmanşah’ta Meşhed’den hemen sonra başlangıç talepleriyle sokağa çıkan halk halen aynı taleplerle sokaktaki eylemlerini sürdürüyor. Ancak bu gösteriler başlangıç taleplerinin ötesine geçmiş değil. Tepkiler, diğer İran kentlerinde olduğu gibi Kirmanşah’ta da, destek aldıkça rejimin kurumlarına da yöneliyor. Durum bu ancak gelen haberlere bakılırsa rejim, henüz herhangi bir gösteri olmayan Kürt kentlerinde de ciddi güvenlik önlemleri almış durumda. Önemli Kürt kentlerinden, belki de en politize Kürt kenti olan Urmiye’den gelen haberler, rejim güçlerinin neredeyse her sokak başını tuttuğu yönünde. Rejim bu gösterilerin, İran’ın Kürdistan başta olmak üzere diğer eyaletlerine, özellikle de direniş geleneği ile bilinen kentlere sıçramasını, daha da önemlisi politik taleplere bürünmesini istemiyor. Mevcut tepkilerin politik bir yöne kaymasını kendisi açısından riskli görüyor.
Kürdistan bölgesinden gelen haberler internet ağlarının da zayıflatıldığı veya kesildiği yönünde. Elbet benzer bir engelleme, gösterilerin hala sürdüğü diğer kentlerde de var.
Rejim Kürdistan’da kendince güvenlik tedbirleri alıyor ancak geçmişten farklı bir durum da var. Özellikle ilk günlerde rejim güçleri eylemcileri izlemekle yetindiler. Sert müdahalede bulunmadılar. İktidardaki Ruhani’nin danışmanları, iktidar yanlısı parlamenterler pek sert denemeyecek, hatta yer yer göstericilerin taleplerinde haklı olduklarını ifade eden beyanlarda bulundular. Bu durum bazıları tarafından, Cumhurbaşkanlığını kaybeden radikallerin Ruhani’ye karşı bir oyunu olabileceği şüphelerini de beraberinde getirdi. Ancak –ılımlı açıklamalara rağmen– gösterilerin kısa sürede çok sayıda kent ve kasabaya yayılması, taban bulması, en önemlisi ise eylemcilerin korku duvarını aştığının gözlenmesi hem radikalleri, hem de ılımlıları korkutmuş gözüküyor. Eylemcilerin giderek ılımlılarla birlikte radikalleri de hedefe koyan, İran rejimine yönelen sloganları da İran rejiminin tüm kanatlarının korkusuna dönmüş durumda.
Şimdi tartışılan şu: Rejim, eylemcilere karşı nasıl bir tutum takınır?
Rejimin nihayetinde sert bir tutum takınacağından kuşku yok. Eylemler büyür ve rejimi hedef alan sloganlar artar ise acımasızlığı ile nam salmış İran rejiminin, katliama yönelmeyeceğini iddia edemeyiz.
Peki, bu İran rejiminin yararına olur mu?
Belki rejim bir müddet alan hakimiyetini sağlar ama unutmayalım, açıktan örgütlenme olanağına sahip olmasalar da İran’da Kürt hareketinden Belucilere, Farsların ve diğer halkların muhafazakar, demokrat, sol ve komünist yapılanmalarına kadar tarihi çok eskilere dayanan, bir kısmının silahlı örgütleri de bulunan ciddi bir muhalefet birikimi var. Bu muhalefet İran’da baskı rejiminin uygulamaları, halka saldığı korku nedeniyle istenildiği düzeyde örgütlenemiyordu. Rejimin kitlelere saldırması, gösterileri kanla bastırmaya kalkması, bu muhalefeti güçlendirir. Bir araya gelme potansiyeli bölgedeki diğer devletlerin muhalif yapılanmalarından daha yüksek olan İran muhalefeti, rejimin saldırganlığından rejimi değiştirme yönünde yararlanma potansiyeline sahiptir.
Muhalif yapılanmaların gösteriler başladıktan sonra yaptıkları açıklamalarda da bu eğilimi görmek mümkün. İlk günlerde pek ses çıkarmayan muhalefet, kitlelerin slogan sesleri yükseldikçe peş peşe açıklamalar yapmaya başladılar. Kürt muhalefetinin önemli örgütleri KODAR’dan İran KDP’ye, Komela’dan İslamcı Kürt yapılanmalarına, diğer İrani yapılanmalar ise Halkın Mücahitleri’nden TUDEH’e ve farklı demokrat, sol, komünist örgütlere kadar gösterileri desteklediklerini açıkladılar. Bu açıklamalarda muhalefetin birlikte davranılması isteğine yönelik özel vurgular da dikkat çekiyor. Bu durum, ekonomik taleplerle de olsa rejime karşı ayaklanan kitlelere umut verir. Ölü toprağını silkeleyen halk, bu umutla rejimi daha da zorlayabilir.
Yeni yılın ilk günü iyi gitmese de durum bu. İran rejimi, 2018’e korkularıyla birlikte girdi. Zımni olarak İran’ın müttefiki konumuna düşen Türkiye’yi yönetenlerin bu korkulardan etkilenmediğini söyleyemeyiz.
Şunu söyleyip yazıyı daha fazla uzatmadan bitirelim: Egemenlerin, baskıcıların, zorbaların korkuları halkların yararınadır.
2018, kutlu olsun…
Barış, özgürlük, eşitlik ve mutluluk getirsin…