Mühdan Sağlam

Mühdan Sağlam

İran ile Suudi Arabistan uzlaşma için neden Çin’i seçti?

Çin’in küresel bir güç olma yolundaki gelişiminde Ortadoğu önem verdiği adreslerin başında geliyor. Bu nedenle, geçtiğimiz hafta İran ile Suudi Arabistan arasında varılan uzlaşma gözlerin yeniden Ortadoğu’ya dönmesine neden oldu.

Geçtiğimiz hafta İran ile Suudi Arabistan arasında varılan uzlaşma gözlerin yeniden Ortadoğu’ya dönmesine neden oldu. Ortadoğu üzerine yapılan analizlerin, çalışmaların genelinde bazı temel dinamikler önce işaretlenir ve bu dinamikler bazen kutup haline getirilerek ilişkiler açıklanır. Bu kutuplar, İran (Şii ve Farsi olması-Arap olmaması), İsrail, petrol ve bilinen nedenlerle Suriye ve Yemen; güncel dinamiklere ve savaşlarda alınan tutumlara göre yeni bir süzgeçten geçirilerek incelenir. Din, milliyet, ekonomik durum-petrol, savaşan taraflar ve diğerleri; bölgesel örgütler, ABD müttefikliği, Rusya ile ilişkiler gibi yan başlıklar incelemelerin temelini sunar.

Ortadoğu genelinde son birkaç yılda var olan dağınıklık yeni kutuplar ve işbirlikleriyle yeniden şekilleniyor. Trump döneminde başlayıp Biden ile devam eden Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi buna örnek verilebilir. Son olarak bu dinamiğe aslında görüşmelerin zaman zaman sürdüğü İran ve Suudi Arabistan yakınlaşması da eklendi. Peki iki ülkenin Çin aracılığında attığı bu adım neden önemli?

İRAN İLE SUUDİ ARABİSTAN DİPLOMATİK TEMSİLCİLİKLERİNİ KAPATTI?

Suudi Arabistan Sünni Arap Blok’u temsil ederken, İran ise Farsi olması Şii inancı nedeniyle yalnızca Suudi Arabistan ile değil, Körfez’deki diğer ülkelerden farklı bir eksende yer alıyor. İran Devrimi’nin ardından rejim ihracı, ülkeler arasındaki yarılmayı daha da zorlu hale getirmişti. İran’ın nükleer faaliyetleri, Suriye Savaşı ve bunu takip eden Yemen Savaşı ile beraber, İran ile Körfez arasındaki ayrışma düşmanlığın pekiştiği bir seviyeye geldi. Bunun yanında Körfez ülkelerinin ABD ile müttefikleri, ABD-İsrail yakınlığı ve İsrail ile İran arasındaki sorunlar İran’ı, Ortadoğu’nun genelinde ayrıştırıcı bir zemine itti.

Suudi Arabistan ile İran arasındaki düşmanlığa varan ayrışmanın bir diğer ayağında Krallığın Suudi Arabistan’da yaşayan Şiilere dönük uygulamaları da var. Krallığın yaklaşık 36 milyon nüfusunun içinde yüzde 10-15 oranında Şiiler bulunuyor. Riyad zaman zaman ülkesinde bulunan Şii nüfusa ve temsilcilerine dönük kötü muamelesiyle gündeme geliyor. Ancak 2016’da gerçekleşen bir idam iki ülke arasında iplerin kopmasına neden oldu. Suudi Arabistan Ocak 2016’da ülkesinde gerçekleşen protesto eylemleri sırasında önce bacağından vurulan Ali Muhammed Bakır en-Nemr’i fitne çıkarma, güvenlik güçlerine ateş etme gibi suçlardan göz altına almış, ardından idam etmişti. Bu durum İran’da geniş protestolara neden olmuş, göstericiler Suudi Arabistan konsolosluğunu ateşe vermişti. Bu olayın ardından iki ülke karşılıklı olarak elçiliklerini kapattı. Böylece iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 2016’dan bu yana askıda kaldı.

İRAN VE SUUDİ ARABİSTAN HANGİ KONUDA UZLAŞTI?

Riyad ve Tahran arasında yıllara yayılan bu gerginlik önce Umman son olarak Irak’ın arabuluculuğunda çözülmeye çalışılıyordu. Yani iki ülkenin diplomatik adımlar için uzlaşması aslında beklenen bir durumdu. Ancak bu uzlaşmanın Çin’de gerçekleşmesi, atılan adım kadar önem arz ediyor.

İki ülke yayınladıkları bildiri de diplomatik görüşmelere başladıklarını ve iki ay içerisinde karşılıklı olarak diplomatik temsilci atayacaklarını ifade etti. Yemen Savaşı, nükleer faaliyetler gibi alanlara dönük bir vurgu metinde yer almadı. Zaten henüz karşılıklı elçilisi olmayan iki devletin daha geniş bir mutabakat yayınlaması pek olası da değildi. Ancak bu unsurların olmaması uzlaşmanın önemsiz olduğu anlamına gelmiyor hele ki buluşma için seçilen adresin Pekin olduğu göz önüne alındığında. Peki Suudi Arabistan ve İran neden uzlaşma adresi için Çin’i seçti?

ÇİN’İN SUUDİ ARABİSTAN YATIRIMLARI

Çin’in küresel bir güç olma yolundaki gelişiminde Ortadoğu önem verdiği adreslerin başında geliyor. Çin’in son 10 yılda bölgede ciddi oranda tarımdan enerjiye, teknolojiden uzaya pek çok konuda işbirliği anlaşması yaptığı biliniyor. Bunun yanında hem Suudi Arabistan hem İran’ın petrol zengini iki ülke olması ve Çin’in dünyadaki en büyük petrol ithalatçısı konumu bu iki ülkeyle özel ilişkilerin geliştirilmesine zemin yarattı.

Örneğin Suudi Arabistan, her yıl olduğu gibi bu yıl da 87,5 milyon ton petrol ihracatıyla Çin’in en büyük petrol tedarikçisi oldu. Suudi Arabistan bu konumunu yıllardır korurken, 2022’de Çin’e petrolün bir kısmının Yuan ile satılması için de çalışma başlattı. İki ülke arasındaki ilişki yalnızca petrolle sınırlı değil. Krallık 2030 planı uyarınca ekonomisindeki petrol bağımlılığını gerilecek formüller arıyor, bu konuda Çin istekli bir yardımcıya benziyor. Son olarak 7 Aralık’ta Çin Lideri Xi Jinging’in ziyaretiyle iki ülke arasında yeşil enerjiden ulaştırmaya pek çok alanı kapsayan 30 milyar dolarlık 34 anlaşma imzaladı. Ancak Pekin’in yatırım görüşmeleri sadece Riyad ile sınırlı değil.

İRAN’A EN ÇOK YATIRIM YAPAN ÜLKE: ÇİN

İran, Çin yatırımlarının aktığı diğer önemli adreslerden. İran’ın BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve AB ile 2015’te ortak bir nükleer anlaşma sağlanmasında hem Çin hem de Rusya kolaylaştırıcı rol üstlenmişti. Anlaşmadan sonra iki ülke de İran’da özellikle enerji yatırımları için şirketlerini seferber etmişti. Ancak 2018’de ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve uyguladığı yaptırımlar İran’ı hem Rusya hem Çin’e daha da yaklaştırdı. Çin ise İran’ı kazanılacak bir aktör ve yeni bir yatırım pazarı olarak ele almaktan vazgeçmedi.

Pekin Tahran hattında en ses getiren anlaşma, Mart 2021’de değeri 300-400 milyar dolar arasında değişecek, İran’ın petrol ihracatına karşı Çin’in yatırım getirdiği uzlaşmasıydı.. İki ülke arasındaki petrol ticareti de bu şekilde ivmelendi. Ticaret verileri incelendiğinde hala İran’ın, Çin’in genel ticari verileri içindeki payı düşük. Bununla beraber Çin, 11,8 milyar dolarlık ithalatla (İran’ın toplam ihracatının yüzde 25’i.) İran’ın ticari ortakları içinde ilk sırada yer alıyor. Onu Irak, Rusya ve Türkiye takip ediyor. Benzer biçimde İran’ın son dönemde petrol ihracatı günlük 1,2 milyon varile ulaştı ve bunun önemli bir kısmı Çin’e gitti.

HER İKİ AKTÖR DE ABD’YE MESAJ VERDİ

Ekonomi penceresinden bakıldığında iki aktör için de Çin önemli ortak. Bunun yanında, ABD ile Suudi Arabistan arasında güvenlik ve petrol kaynaklı gerilimler Körfez’in, ABD dışında çoklu ilişkilere yönelmesine neden oluyor. İran ise, ABD ile yıllara yayılan husumet nedeniyle Pekin’le uzlaşmayı seçiyor. Bu çerçevede İran, köşeye sıkışmışlığını aşabileceğini Suudi Arabistan ile bile masaya oturabileceği göstermek istiyor. Dahası ABD’ye sen yoksan da Çin var mesajı veriyor. Suudi Arabistan ise ABD’nin henüz karşılamadığı savunma ekipmanlarına dönük tavrına, ABD’nin sürekli kendisini eleştirmesine bir yanıt verdi. Suudi Arabistan bu anlaşmayla ABD müttefikliğinden çekilmedi elbette, ancak Riyad, Washington’a, Ortadoğu’da denklemin eskisi kadar basit dinamiklere yaslanmadığını da gösterdi. Hele ki aynı tarihlerde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan el Suud’un Moskova’yı ziyaret ettiği dikkate alındığında.


Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mühdan Sağlam Arşivi