Metin Yeğin
İşçi sınıfı cennete gider
‘Grev’ sanat yönetmenini kaybetti. Mustafa Ziya Ülkenciler öldü. Beykoz Kundura Fabrikası’nda yürüyorduk, kapıları ve pencereleri dışarıya ve güneşe kapalı karavanlar arasında. Yardımcı oyuncular, otobüslerle geliyordu, otobüsler sanki kamyon ve mevsimlik işçi taşıyanlar havasında. Doğru-yanlış, Osmanlı ya da Selçuklu kıyafetleri ile devrik şehzadeler, onların emir erleri ve savaşta ilk ölecekler, kılıçları sadece kabzadan ibaret, kumanya kuyruklarında.
Düğün fotoğrafları çektiriyorlardı, etrafta gelinler ve damatlar, şimdi öpüşün dediklerinde öpüyor, sarılıyorlar ve el ele tutuşuyorlardı.
Mustafa hocanın ‘Karadayı’ için yaptığı, gazinonun önünde, konsomatrisler, garsonlar, hala mikrofonu bir elinde bir şarkıcı, kablosu belinin altına kadar ancak, yeni ışık kurulana kadar sigara içiyorlardı ve kahve kılığında kahverengi sıcak su, son yıllarda çoğu şekersiz. Onlarca film, kısalı, uzunlu, onlarca dizi, güzel, kötü, çirkin ve çoğu saçma sapan burada çekildi. Bazen bir şeyi çok iyi yapmak, iyi olmuyor galiba…
‘Tabii ki ‘Grev’i yaparız’ dedi Mustafa hoca, ‘Beykoz Kundura Fabrikasında, ilk grevi biz örgütlemiştik’…
Sonra 1910’da bir ipek fabrikası kurdu bize, kazanları ateş içinde, kozalar ipek böcekleri dolu sanki, bir Duyun-i umumiye müdürü odası, koltuğa oturan kapitülasyon sahibi hissediyor kendini.
Bir sosyalist dergi, duvarında ‘Viva Komün’ afişi, ağızlarda gel de devrim yapma tadı ve bir sürü şey…
Biz üç kuruş paraya, bunları nasıl yapacağız diye düşünürken, hatta düşünemezken, dayanışma yükünün en ağır tarafından sırtladı ‘Grev’i…
Sonra yine birlikte ‘3 Kadın 1 Grev’ i çektik, orada da Almanya’da bir karbüratör fabrikasını seyredeceksiniz onun elinden, her zaman saraylarda geçmiyor ki hayat…
Ve ‘Cannes’ı, yeni bir işçi filmini yine birlikte yapacaktık ama yapacağız tabii ki yine birlikte.
Grev’ sırasında bir miting sahnemiz vardı, caminin önünde geçen. Sadece 2 saat sonra çekecektik sahneyi. Bir yerden geçerken durup, ‘abi burayı Camii yapamaz mıyız’ dedim. Daha dar çıkışı vardı daha kalabalık görünecektik filan. Şöyle baktı Mustafa hoca, 3-5 saniye kadar. ‘Yaparız’ dedi. İki saat sonra çektik sahneyi, caminin önünde, Bursa’da, yıl 1910’da.
Çekimlerden sonra, ‘Abi dedim sen artık doğrudan cennetliksin, camii yaptın’ güldük ‘ama dedim bir bakacaksın orası da dekor’ yine güldük…
Mustafa hocaya saygıyla
Ve işçi sınıfı cennete gider….
Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.