Kanlı bir cinnetin esiri olan rejimler...

Sonuçta, yaşları nedeniyle bu yüzyılın ortasını bile göremeyecek ihtiyarlar, bu yüzyılı yaşama şansları olan çocukları öldürüyorlar. Hangi "kutsal" gerçek çocukların hayatından daha önemli?

Her hafta perşembe günleri saat 20'de Artı TV'de Nesrin Nas ile yaptığımız "Mum Işığı" Programı'nın bu haftaki üst başlığı "Dünya Bunalımda, Orta-Doğu Cinnet Geçiriyor" idi...

21. Yüzyılda bilim ve teknolojinin parlak başarıları söz konusu iken siyaset kurumunun sefaleti çok dikkat çekici, bu nedenle programda "Bizi nasıl bir 21. Yüzyıl bekliyor?" sorusuna da cevap aradık.

xxxxxx

Yarını daha iyi anlamak için belki de düne bakmak gerek.

Her yüzyıl başlarında dünya sıtmaya tutulmuş gibi zangırdıyor. Hele üretim biçimi değişiyor, çağ daha radikal bir şekilde dönüşüyor ise dünya depreme uğruyor.

1750'lerdeki Sanayi Devrimi sonrasında yaşananlara üstünkörü bakmak bile köklü değişim sonrası dünyanın ne kadar zor huzura kavuştuğunu anlamaya yetiyor.

İsyanlar, devrimler, çatışmalar, dünya savaşları...

Düşünün ki Charles Dickens 1838 yılında yazdığı Oliver Twist'te, baca temizliklerini çekinmeden bacalardan aşağı salladıkları yetimhanedeki çocuklara yaptırtıp, onların zehirlenerek ölmelerine aldırmadıklarını anlatır.

O dehşetten bugünlerde çocuklara kıyan Orta Doğu cinnetine...

Dün Tarım'dan Sanayi'ye geçilirken bunlar yaşanıyordu, bugün ise Sanayi'den Bilgi Çağı'na geçmenin depremini yaşıyoruz.

xxxxxx

Bilgi Çağı, Enformasyon Çağı, Dijital Çağ diyoruz ama dünya bir taraftan da Uzay Çağı'nı yaşıyor.

Sanayi Dönemi alışkanlıkları ile şartlanmış yığınların bir anda topluca bu çok nitelikli döneme intibakı epey zor.

Doğal olarak bir çağdan bir çağa geçiş, bu köklü dönüşüm, toplumlarda nimet ve külfet dengesinin de bozulmasına neden oluyor.

"Tutunamayanların" direnci ve öfkesi büyüyor... Baskıcı, gerici, tutucu yönetimlerin yakıtı oluyorlar.

xxxxxx

Kanlı bir cinnetin esiri olan rejimlere bakın...Hamas, İran, Suriye... İsrail'in tüm demokratik birikimini yok etmek isteyen Netanyahu yönetimi.

Büyük yangının ilk ateşini yakan Putin Rejimi.

Bu rejimlerin zihniyeti de toplumsal desteği de bilgi çağının hamurunu karmaktan uzak.

Tepkisel ve rövanşist bir öfkenin ötesine geçemeyen, özgürlük ve refah yaratamayan bir cücelik bu ülkelerin kaderine hâkim.

Bir taraftan da bu rejimler ve yönetimler kendi hazinelerine çökmüşler, ülkelerinde at koşturuyor, hırsızlık ve yolsuzluk şampiyonluğunda başa güreşiyorlar.

xxxxxx

Yeryüzü, yeni çağın sarsıla sarsıla, acı, kan ve göz yaşıyla karıla karıla aldığı yolu daha sağlıklı hale getirebilmek için bir yandan yığınlara çağa uygun küresel bir beceri, nitelik ve kabiliyet sağlamak... Öte yandan da nimet-külfet dengesini eşitlikçi bir şekilde oluşturmak zorunda.

Yoksa 21. Yüzyılın yerli yerine oturması uzun ve çok zahmetli olacak.

xxxxxx

Tabii 21. Yüzyılın yapısal zorluklarından ırkçı, ulusalcı, içe kapanmacı, militarist özellikleriyle faşizan rejimler yararlanıyor.

Demokrasi ve hukuktan uzak baskıcı yönetimler, halklarına refah ve özgürlük dağıtamayınca milliyetçilik, militarizm, dış politikada babalanma ile onları şartlıyorlar.

Sonunda da bir yerlerde muhakkak bir bela o ülkeleri buluyor.

Şimdi gözümüzün önündeki cinnet de bu değil mi?

Hamas gidip Yahudi çocuklarını öldürüyor, İsrail de gidip Filistinli çocukları öldürüyor.

Dünyadaki diğer ülkeler de hep birlikte çocukların ölümünü durduracak bir yöntem bulmaya uğraşmak yerine, kendi destekledikleri tarafın daha fazla çocuğu öldürmesine yardım etme yarışında.

Vahşete bir kutsallık yükleme peşindeler.

xxxxxxx

Kavga, çatışma, savaş çıktıkça para kazanan silah sektörü de bu işten nasipleniyor...

ABD'nin 887, Çin'in 200, Rusya'nın 85 milyar dolar savunma harcaması var.

Dünyada çoğunluğu çocuk olan 1 milyar insan temiz suya erişemezken, sadece 3 ülkenin 1 trilyon parası silahlanmaya gidiyor.

Bu çağın yol almasını engelleyecek sorunlarını barış giderecekken, silah araya giriyor.

Yeteneksiz siyasetçilerin ihtirasıyla silah sektörünün açgözlülüğü büyüdükçe çocuk katliamlarının çemberi de genişliyor.

xxxxxx

Bütün bunlara ek olarak çağ dönüşümlerinde, üretim biçimi değişimlerinde dünya yeni bir paylaşım kavgasına da giriyor...

Üstelik biz şimdilerde hem çağ dönüşümü hem de çok köklü bir üretim biçimi değişimi yaşıyoruz.

Yeni paylaşım kavgası da gezegeni sallıyor.

Geçmişten farklı olarak "dünya savaşı yaşamadan, paylaşım savaşı yaşayan" bir dönemin bireyleriyiz...

1. ve 2. Dünya savaşı yok ama kıyasıya bir paylaşım çatışması var...Tabii silahlanmayı bu ortam da palazlandırıyor.

Ayrıca Orta-Doğu'daki cinnete bakarak sık sık sorduğumuz "3. Dünya Savaşı çıkarttır mı" kâbusu da bu yüzen hep taze.

xxxxxx

21.Yüzyılın yerli yerine oturmayan çağ yangınını yaşarken, günlük hayatlar da bizimki gibi ülkelerde cehenneme dönmüş vaziyette...

Geçen hafta İPSOS Araştırma Şirketi'nin yayınladığı araştırmanın sonuçları nelerden muzdarip olduğumuzu açıkça ortaya koyuyor... İlk sırada ekonomi var ve büyük bir çoğunluk bu yönetimin enflasyonu geriletemeyeceğini düşünüyor.

Ardından sürekli yükselen suç oranları geliyor...

Onu yoksulluk ve sosyal eşitsizlik takip ediyor...

İşsizlik, finansal ve siyasal yolsuzluklar da listenin başlarında.

Bu sorunları çözemeyen kötü yönetimler de bekayı milliyetçilik, askerileşme, silahlanma ve dış dünyada bela çıkarmakta arıyor.

xxxxxx

Sonuçta, yaşları nedeniyle bu yüzyılın ortasını bile göremeyecek ihtiyarlar, bu yüzyılı yaşama şansları olan çocukları öldürüyorlar.

Aslında her türlü toplumsal, siyasal, ekonomik analizin ötesindeki dikenli gerçek bu, "kutsal" nedenlerle ihtiyarların çocukları öldürmeleri.

Hangi "kutsal" gerçek çocukların hayatından daha önemli?

Kendi çocuklarını öldüren bir çağın felaketini yaşıyoruz hep birlikte.... Bunun nedenlerini bilmek de çocukları kurtarmaya yetmiyor.


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi