kara-kızıl bayrak ya da antifa ruhu

diğer yandan örneğin almanya’da antifa hareketinin ırkçılara karşı koruduğu, savunduğu birçok türk, türkiye’de, kürtlere karşı ırkçı bir tutumu benimseyen politik çizgilere yakınlık duyuyor.

bu yıl abd’nin yaşadığı tek felaket pandemi olmadı. aynı zamanda, kontrol edilemeyen yangınlar da burada yaşayan halka büyük zarar verdi. uzmanlar yangınların en önemli iki sebebinin iklim değişikliği ve ormanların kötü yönetilmesi olduğunu söylüyor. en son geçen hafta portland’da büyük bir yangın başladı, yangında en az ön kişinin öldüğü, 22 kişinin bulunamadığı, binlerce dönüm arazinin çorak hale geldiği, aralarında evlerin de bulunduğu yüzlerce binanın kül olduğu, binlerce kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, yine binlercesinin, uzmanlar tarafından evlerini terk etmek için hazırlık yapmaya çağrıldığı ve çıkan dumanın büyük bir hava kirliliğine yol açtığı bildiriliyor. tabii, can kaybı kayıtları sadece insanlar için tutuluyor, diğer canlıları hesaba katan yok, hesabını tutmak da mümkün değil. gerçek bir felaket!

trump, yazdan beri yangınların kasıtlı çıkartıldığını iddia etti ve böylece yönetimle ilgili sorumluluğu üstünden atmaya çalıştı. son yangının, aynı zamanda siyah hareketin güçlü olduğu ve son zamanlarda sokağa çıktığı oregon’da olması bu yöndeki propaganda imkânlarını arttırdı. trump yangınların, evleri yağmalamak isteyen antifacılar tarafından çıkartıldığını iddia edince, yangınların sebep olduğu tehlike yüzünden bölgeyi terk etmeleri gereken insanlar, evlerinin yağmalanacağı endişesiyle gitmeyi kabul etmiyor! 

bu sırada trump’ın bizzat atamış olduğu fbi müdürü chris wray, antifa’nın bir örgüt değil bir ideoloji olduğunu söyledi. bunun üzerine "turuncu adam" onu görevden alabileceğini ima etti. 

trump’ın kundakçılıkla suçladığı antifa ya da antifaşist eylem, kökleri eskiye dayanan, önemli bir faşizm karşıtı mücadele deneyimi. kavel alpaslan’ın haziran’da duvar’da çıkan yazısı antifa hareketinin kuruluşunu ve komünizmle bağlarını anlatıyor.  

ancak özellikle 1980’li yıllardan itibaren oluşan antifa gruplarının çizgisini sadece komünizmle ve geçmişle olan o bağla tanımlamak mümkün değil. nitekim, 1931 yılındaki ilk antifa logosunda biri sosyalizmi, diğeri komünizmi simgeleyen iki kızıl bayrak varken bugünkü antifa logosundaki iki bayraktan biri, anarşizmi temsil eden siyah renkte. kara-kızıl bayrağın aynı zamanda anarko-komünizmi de temsil ettiğini hatırlattıktan sonra bir parantez açmak istiyorum. türkiye’de uzun yıllar komünizmin, türk ceza kanunu’nun 141 ve 142 sayılı maddeleriyle yasak ve suç sayılması, aslında kendilerini komünist olarak tanımlayabilecek birçok politik örgütün isimlerinde sosyalist kelimesini kullanmasına sebep oldu. komünizmin bir aşaması olarak sosyalist toplum tartışmaları bir yana, politik bir tanım olarak "sosyalist" avrupa’da, güncel anlamıyla sosyal demokrasiyi savunan partilerin adı. bu parantezi kapatarak devam edeyim. 

antifa’nın örgütlenip yükseldiği dönemde, özellikle nükleer silahsızlanmayı savunan barış hareketleri de güçlüydü. örneğin, britanya’da, feministlerin efsanevi greenham nükleer üssü işgali 1982 yılında gerçekleşti. 

antifa hareketleri, her bulundukları yerde farklı talepleri, öncelikleri öne çıkartsa da ortak noktaları var;  bunların başında doğrudan eylem ve otonom örgütlenmeler geliyor. bunlar, faşistlerle (farklı ülkelerde neonaziler, beyaz üstünlüğünü savunanlar, yabancı düşmanlığı yapanlar, ırkçılar, aşırı sağcı gruplar) doğrudan karşı karşıya geliyor, şiddete başvurmaktan çekinmiyor. siyah giymeleri ve maske kullanmaları da, anlaşılacağı gibi, eylemlerde kimliklerini gizleme amacını taşıyor. antifa gruplar, oturma eylemi, işgal gibi yöntemleri de kullanıyor. gözlerini budaktan sakınmıyor, çoğu yerde faşistlere göz açtırmıyorlar desem abartma olmaz. seçimlerle falan da ilgileri yok. 

herhangi bir ülkede faşizme karşı mücadelenin, hele de sol hareketin bu çerçeveyle sınırlı olabileceği fikrini kabul etmek mümkün değil. ama antifa’nın varlığı başka eylem ve mücadele biçimlerini engellemiyor. 

bir ideoloji olarak faşizmi benimseyenlerin çoğu yoksul ya da işçi sınıfından insanlar. bu hareket içinde yer almalarında kendilerini toplumda olduklarından daha güçlü hissetme ihtiyacı büyük rol oynuyor. bu ideolojiyi benimseyen herkes böyle değil tabii ama gelecek hayalleri ve övünebileceği şeyler sınırlı olan bir insanın kendisini üstün ırka/milliyete ait var saymasının bir teselli oluşturduğunu görmemek mümkün değil. faşist grupların şiddeti aynı zamanda kendini güçlü hissetme ihtiyacına karşılık geliyor, bu duyguyu güçlendiriyor. dolayısıyla, faşistlerin, ırkçıların gövde gösterilerine, şiddet eylemlerine izin vermeyen bir hat katılım açısından da epeyce caydırıcı da olabiliyor. diğer yandan örneğin almanya’da antifa hareketinin ırkçılara karşı koruduğu, savunduğu birçok türk, türkiye’de, kürtlere karşı ırkçı bir tutumu benimseyen politik çizgilere yakınlık duyuyor. ama bu bile faşist ideolojinin güçle ilişkisinin bir başka kanıtı. 

antifa içinde yer alanlar farklı politik yaklaşımları benimsiyor ama bir arada hareket edebiliyorlar. faşizme karşı mücadelede güncel bir deneyim olan antifa’nın bu açıdan da ilgiyi hak ettiğini düşünüyorum.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi