Fehim Işık
Kerkük ve Ankara’daki Kürdistan bayrağı
Erdoğan’ın Kerkük’e Kürdistan bayrağı asılmasıyla ilgili dile getirdiği tehditlerin zerresinin yaşama geçme olasılığı yok. Irak Başbakanı Haydar Abadi bile temkinli açıklamalar yapıp sorunun çözümü için diyalog önerirken, kim takar Erdoğan’ın tehditlerini. Doğru, kimse takmaz ama işte o hamaset hala Türkiye’de oya tahvil edilebiliyor. O hamaset oya tahvil edilmeseydi, "Horasan Türk’ü" Kılıçdaroğlu da hemen hamasete soyunmazdı.
Fehim IŞIK
"Kerkük'te milli bayrak dışında ikinci bir bayrağın asılmasını kesinlikle yanlış buluyorum. O bayrağın sahipleri şunu bilsinler ki bölücülük yapıyorlar. Irak Bölgesel Kürt Yönetimine sesleniyorum; bu yanlıştan bir an önce dönün. Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa şu anda geldiğiniz noktadan kusura bakmayın, geri adım atmaya mecbur kalırsınız."
Yukarıdaki sözler Erdoğan’ın Zonguldak’ta katıldığı ‘Toplu Açılış Töreni’ndeki konuşmasından. Karşısındaki milliyetçiliğin hasını yaşayan, Kürtleri bir avuç suda boğmaya hazır kitle de Erdoğan’ın bu sözlerini coşkuyla alkışlıyordu. Oysa çok değil daha bir ay önce Erdoğan’ın "indirin" diye "ültimatom" verdiği o bayrak Ankara Esenboğa Havalimanı’na, Cumhurbaşkanlığı Kabul Salonu’na, Başbakan’ın odasına da asılmıştı. Hatta Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin kabülünde asılan bayrakları "ileri adım" görüp alelacele ‘Evet’ açıklaması yapan Kürtler oldu. Bir grup "eski PDK" üyesi "siyasetçi" Mardin’in Midyat ilçesinde bir araya gelip, "Niçin Evet verilmesi gerektiğine dair" güzellemeler yaptılar.
İyi ki bu ülkede Erdoğan ve Bahçeli gibi siyasetçiler var ki bu türlerin maskeleri de çabucak düşüyor.
Kıssadan hisse çıkan şu: Erdoğan, Mesud Barzani’nin kabülünde o bayrağı asarak Kürtlere mesaj göndermişti. Akabinde Newroz’u yasaklamama kararını da aldılar. Ancak, kitleler birden yüzbinler halinde Newroz alanlarına koşunca, daha da önemlisi Erdoğan’ın kader ortağı Devlet Bahçeli AKP’nin "Kürtlere hoş görünme" siyasetine verip veriştirmeye, Hayır vereceğini belirten MHP’lilerin sayısı anketlerde artamaya başlayınca, eski rengine döndü.
Şu kıssadan hisse çıkan işin aslına bakarsak da karşımıza çıkan şu: Erdoğan’ın Kerkük’e Kürdistan bayrağı asılmasıyla ilgili dile getirdiği tehditlerin zerresinin yaşama geçme olasılığı yok. Irak Başbakanı Haydar Abadi bile temkinli açıklamalar yapıp sorunun çözümü için diyalog önerirken, kim takar Erdoğan’ın tehditlerini.
Doğru, kimse takmaz ama işte o hamaset hala Türkiye’de oya tahvil edilebiliyor.
O hamaset oya tahvil edilmeseydi, "Horasan Türk’ü" Kılıçdaroğlu da hemen hamasete soyunmazdı. O da soyundu. Dedikleri kelimesi kelimesine şöyle:
"Ne diyorlardı; ‘Münbiç'e gireceğiz'. Gir kardeşim. Ne yaptılar, girdiler mi? ‘Rakka'ya gideceğiz' dediler. Git kardeşim, kolunu tutan mı var? Rakka'ya gittiler mi? İlk kez Cumhuriyet tarihinde Türkiye toprak kaybına uğramıştır. Süleyman Şah Türbesi'nin bulunduğu topraklar Türkiye'nindi. Oradan kaçtılar ve topraklarımızı terk ettiler. Terk edenleri ve o kararı alanları kınıyorum. Sadece o mu, Süleyman Şah mı? Hayır. Bulamaç Adası. Burnumuzun dibi, horoz ötünce duyuyoruz. Kimin bayrağı dalgalanıyor? Yunanistan bayrağı dalgalanıyor. Ses çıkarıyorlar mı? Tık bile yok. Şimdi konuşuyorlar; ‘Kerkük'teki o bayrak inecek.' Niye konuşuyorsun kardeşim, niye gereğini yapmıyorsun? Konuşmakla olmuyor."
Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri açık değil mi?
"Niye konuşuyorsun kardeşim, niye gereğini yapmıyorsun?"
Dediği çok açık; "O yapamadı, Hayır’ı verin, yetki bende olsun, ben yaparım" demeye getiriyor.
Projesi olmadan, "Bana güvenin, ben çözerim" diyerek halktan oy isteyen bir genel başkanın vizyonu bu kadar olur, ancak.
Bahçeli’ye söz söylemeye, onu ciddiye almaya gerek yok. Belki, kahvede bir dostumla konuşuyor ya da sosyal medya platformunda bazen dostlarıma içimi döker gibi yazmış olsaydım, elbet diyeceğim sözler olurdu. Ama değmez. Fakat hem Erdoğan, hem Kılıçdaroğlu şunu iyi bilmeli; artık 1920’lerin, 1923’lerin Türkiyesi yok. O yıllarda yalnızca ceplerine üç-beş kuruş koyup sürükleyecekleri Kürtler vardı. Şimdi o Kürtlerden bir miktar yine var ama onların karşısında da hakkını, hukukunu, geleceğini savunan, uygar insanlık ailesinin içindeki onurlu yerini almak için canını dişine takan, bedelini de takır takır ödeyen milyonlarca Kürt var.
Bu işler öyle Zonguldak, Kırşehir, Kayseri meydanlarında nutuk atmaya, aklı ermezi hamasetle kandırmaya benzemez.
Örnek mi?
İşte Mınbiç, işte Rakka…
Ve hatta işte Şengal ve işte Haseki…
Son söz de hala Hayır’da ikircikli davrananlara: Bu handikaptan kurtulmak için ırkçı hamaset nutuklarından medet umanların burnunun sürtmesi lazım. Bu nedenle özgürlük, demokrasi ve barış yanlılarının Hayır’ında yalnız Erdoğan’ı yenmek yoktur; artık ırkçı hamasetin iş görmediğini ve sorunların savaşsız, çatışmasız, barışçıl, demokratik çözümünün mümkün olduğunu da dünyaya göstermek vardır.
Kolayı var: Bizim Hayır’ımız bize deyip HAYIR’da karar kılmak…