Eser Karakaş
Kılıçdaroğlu’nun Bursa’da yaptığı konuşma (tank palet fabrikası konuşması)
Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayını açıklarken yaptığı konuşma muhtemelen son dönemlerde yaptığı en iyi konuşma idi.
Konuşma doğal olarak Bursa eksenli idi ama Kılıçdaroğlu’nun yüzde 49.9’u Katar ordusuna ait BMC’ye tahsis edilen tank-palet fabrikasına ilişkin soruları bizim siyaset sisteminin en önemli konularına yönelik idi.
Malum, 20 Aralık 2018 tarihinde 30631 sayılı Resmi Gazetede Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) 481 numaralı kararı yayınlandı.
ÖİB son değişikliklerle şimdi doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı, geçerken bunu da hatırlatalım, başka bir ifade ile de bu karar aslında bir Cumhurbaşkanlığı kararı.
Söz konusu karar yarım sahifelik kısa bir karar; özü şu:
"Özelleştirme uygulamasının işletme hakkının verilmesi suretiyle gerçekleştirilmesi, işletme hakkı süresinin 25 yıl olarak belirlenmesine..
İhale dokümanında ve işletme hakkı sözleşmesinde yer alacak hususların belirtilmesi….."
Yukarıda italik ve bold yazdığım bölüm doğrudan karardan alınma, bu da önemli bir konu.
Aşağıda ise Sayın Cumhurbaşkanımızın geçenlerde yaptığı bir konuşmadan bir alıntı yapıyorum, yorum siz okurların:
"Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sakarya'daki askeri tank palet fabrikasının satılmasının söz konusu olmadığını öne sürerek, "Burada yapılan özelleştirme değildir. İşletme hakkının belli şartlar, belli kısıtlamalar dahilinde BMC'ye devredilmesidir" açıklamasında bulundu. Özelleştirme karşıtı eylem yapan işçilere de "Arifiye'deki yanlış içine girenlere de sesleniyorum" diyen Erdoğan "Zaten Sakaryalı da bunu affetmez" ifadesini kullandı."
Resmi Gazetede yayınlanan kararda uygulamanın bir özelleştirme uygulaması olduğu ve işletme hakkının verilmesi suretiyle gerçekleştirilmesi gereği açıkça yazıyor ama Sayın Cumhurbaşkanı bu resmi karara rağmen "Burada yapılan özelleştirme değildir" diyebiliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Bursa konuşmasında ortaya attığı sorular bizim siyasi sistemi iyi anlamak için çok önemli.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun soruları şöyle:
1-Bu özelleştirme işlemine yönelik bir değerlendirme komisyonu kuruldu mu?
2-Saptanan bu değere göre de bir ihale açıldı mı?
(Unutmayalım, resmi metne bakalım, Resmi Gazetede yayınlanan metinde bir ihale dokümanından bahsediliyor)
3-Zorunlu ihale Resmi Gazetede yayınlandı mı?
4-İhale kanun gereklerine uygun biçimde mi yapıldı?
5-Katar ordusunun yüzde 49.9’una sahip olduğu bir şirkete verilen işletme hakkının Katar Emirinin Cumhurbaşkanlığına hediye (?) ettiği ultra lüks uçakla bir ilişkisi var mıdır?
Fabrikada çalışan subayların Katar ordusunun emrine girme meselelerine değinmiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun sorularını daha da çoğaltıp, genişletebiliriz ama kanımca bu kadarı yeter.
Benim gazete yazılarımda ısrarla, bıkmadan gündeme getirdiğim konu bizim siyasi sistemin özünün kamu ihalelerine dayandığıdır.
Önünde siyasi engel bulunmamasına rağmen AKP’nin bir türlü kamu alımları dosyasını AB Komisyonu ile müzakerelere açmamasının temel nedeni de mevcut ihale sisteminin hem yolsuzluklara açık olması hem de siyasetin finansmanında başat rol oynaması.
Türkiye’de siyasetle ilgilenen herkesin öncelikle kamu ihale sistemini bilmeleri, bu konuda analizler yapmaları şart.
Başka türlü bizde siyaset analizleri çok havada kalmaya mahkum.
Kılıçdaroğlu’nun soruları çok doğru sorular ama bu sorulara yanıt alınamayacağı da açık.
Basın da sosyal medya da Çiğdem Toker hariç, maalesef bu ihale meselelerine biraz mesafeli duruyorlar.
Bu mesafeli duruşun da mutlaka çok ilginç nedenleri vardır.
Siyasi muhalefeti simgeler üzerinden değil de kamu ihaleleri üzerinden yapabilsek Türkiye’de çok şey değişebilir.