Eser Karakaş
Kişisel gelişimden 'sözde terör örgütü'ne
Toplumun çivisi çıkmış gibi duruyor.
Temennim, 23 Haziran sonrası ülkenin sağlıklı bir refleks göstererek bu çivisi çıkmışlık durumuna bir son verilebilmesi.
Haziran ayının başından muhtemelen en azından 23’üne kadar İstanbul seçimlerini konuşacağız, yazacağız, bu nedenden de ben bir-iki yazımı bugünlerde başka konulara ayırmak istiyorum.
Bu konular kanımca en azından İstanbul seçimleri kadar önemli çünkü kökleri var, geleceğe etkileri da azımsanamayacak kadar büyük.
İstanbul’da ve başka kentlerde özellikle kendini daha modern olarak tanımlayan mahallelerde kitapçıları bir dolaştığınızda (sahaf türü kitapçıları kastetmiyorum) özellikle giriş kapılarına yakın yerlerde çok yoğun ve genel ismi "Kişisel gelişim" olan kitaplar satılıyor.
Bu kitapların kitapçılardaki konumlanmasına bakarsanız çok da satıyorlar.
Bu kitaplardan bir bölümünün isimlerini sizlere aktarıyorum şimdi: Etkili İnsan Olmak, Hero, S*ktir Et Sevdiğin İşi Yap (Kitabın ismi aynen böyle), İletişimin Altın Kuralları, Kendi Nedenini Bul, Hayatınız Boyunca Gelişin, Her Şey Tutku İle Başlar, Olağanüstü Müşteri Hizmetleri, Ye O Kurbağayı, Beden Dili, Başarı Bilgesi, Başarı Bilimi, Özgüven, Yıkılmadım Ayaktayım, Kazanın Siz Olun, Zenginliğin Kuralları, Yaşamın Kuralları, Kişisel Ataleti Yenmek, vs.
Bu kitapların çok büyük bölümünün, hepsinin de hakkını yemeyelim, ortak paydası kolay yoldan hayatta başarı elde etmek; başarı elde etmek için çaba odaklı değil, nasıl olursa olsun başarı odaklı bir yaşam.
Başarıya giden yolların da kolayları var, büyük çabalar yerine bu kolay yolları tercih etmek de çok rasyonel!!!, bu kitaplar da çok büyük ölçüde bu nedenden yazılıyor.
İşin en ilginç ama o ölçüde de can sıkıcı yanı da bu kitaplara çok büyük bir talebin olması.
İnsanlar bir, iki yabancı dili iyi öğrenmek, seçtiği mesleğin temel kitaplarını sindirmek, edebiyat ve felsefeye yakın durmak, çok ama çok okumak, dünya ve Türk klasiklerini okumak, eleştirel düşünceyi yöntem olarak benimsemek yerine mesela isimleri "Başarı Bilimi" ya da "Kazanan Siz Olun" başlıklı kitapları okumayı ve iki üç kitap üzerinden iş yerinde en gözde eleman olabilmeyi tercih ediyorlar.
Maalesef, çok sayıda iş yerinde de bu mümkün gibi duruyor çünkü söz konusu işyerlerinin ne küresel rekabetle ne de gerçek bir verimlilikle bir ilişkisi pek yok.
Düzgün bir öğretim görmüş bir kişinin bu kitapları ciddiye alması mümkün değil ama bu kitaplara bizdeki talep de bizim eğitim-öğretim sisteminin bir yansıması.
Bu kitaplara talep öğretim sistemimizin bir yansıması ama öğretim sistemimizin de günlük yaşama yansımaları var.
Siyasal dilimize çok yerleşmiş bir "Sözde" kelimesi var, ben bu ifadeye bayılmıyorum ama bu kelimenin de kendi içinde mantıklı kullanım alanları olabilir.
Mesela 1915 olaylarına yönelik olarak, yaşananları bir soykırım olarak görmüyorsanız, bu da herkesin hakkıdır, "Sözde ermeni soykırımı" ifadesini kullanabilirsiniz, buradan anlaşılan sizin 1915 olaylarını soykırım olarak görmediğinizdir; burada önemli olan, sizden farklı görüşlerin de rahatça kullanımını kabullenmenizdir.
Ancak, "Sözde" kelimesinin çok saçma kullanım alanları da var, ekranlarda sunucular böyle diyorlar ya da sunucuların önüne konan haberlerde böyle yazıyor, bu sonuncusu daha da vahim.
Geçenlerde PKK ile ilgili bir haberde sunucu "Sözde terör örgütü" ifadesini kullandı; "PKK’nın sözde bilmem nere bölge sorumlusu" ifadesi de çok yaygın.
Asgari bir Türkçe hakimiyetiniz varsa bu ifadelerin ne kadar saçma olduğunu göreceksiniz, PKK için "Sözde terör örgütü" ifadesini kullanıyorsanız, bu ifade PKK’nın bir terör örgütü olmadığı anlamına gelir, bu saptamanın öyleyse yasal sonuçları da olmalıdır.
Söz konusu bir terör örgütü ise, dünyanın her yerinde o terör örgütünün bölge sorumluları da vardır, yasal değildir ama fiili bir gerçekliktir bu, o bölge sorumlusundan bahsedilirken neden "Sözde" kelimesi kullanılır, anlamak mümkün değildir, bunu yapanlar da anlı şanlı (!) kanalların sunucuları, haber metni yazarlarıdır.
Bu "Sözde" ifadesini bu yanlış yerlerde kullananların çok büyük bölümünün evlerinde mesela Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgatı’nın değil de o başarı kitaplarının tercih edildiğine eminim.
Çabaya dayalı başarı ya da çabanın yüceltilmesi yerine ne pahasına olursa olsun başarının öne çıktığı, kolay başarı kitaplarının çok sattığı toplumlarda en çarpıcı özellik galiba anadilini iyi kullanamamak.
Anadil(ler)ini iyi kullanamayan toplumlarda da büyük sorunlar kaçınılmazdır.
Kitap okumayan bir toplumda en çok okunan kitaplar "Kişisel gelişim" kitapları ise kaçınılmaz olarak her şey de "sözde" oluyor.