Ayşe Yıldırım
Konuşma yasağı değil söz söyleme mecburiyetidir faşizm!
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına CHP’nin de "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" açıklamasının ardından Meclis’e fezleke yağmaya başlamıştı. ‘Oraya gittin suç’, ‘burada konuştun suç’, ‘basın açıklaması yaptın suç’ türünden fezlekelerdi hemen hepsi de.
Öyle ki hukukçu profesör Mithat Sancar dayanamadı ve Mayıs 2016’da Meclis kürsüsünde "sizlere emeklerimi helal etmiyorum" dedi fezlekeleri hazırlayan savcılara:
"Ben 30 yıl hukuk hocalığı yaptım, pek çok iddianame inceledim fakat bu dönemde gördüğüm iddianameler kadar felaket, feci iddianame görmedim. Kendimle ilgili hazırlanan iddianameye aklım ermiyor. Bu fezlekeleri, iddianameleri hazırlayan savcılar içinde benim bir nebze emeğim olanlara bu emeği helal etmiyorum. Başkana, krala itaat için hukuku bu kadar rezil duruma düşürenlere emeklerimi helal etmiyorum."
Ne yazık ki geçen süreçte fezlekeler birbirini izlerken içerikleri de eskilerine rahmet okuttu.
Önceki gün HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında hazırlanan fezlekede olduğu gibi. Savcının dokunulmazlığın kaldırılması istemiyle hazırladığı fezlekede Gergerlioğlu, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın konuşmasına "tepki göstermediği" için suçlanıyor. Buldan, 27-28 Ekim 2018’de Diyarbakır’da düzenlenen "Ortadoğu Krizi ve Demokratik Ulus Çözümü" adlı konferansta konuşmuştu. "Barış ve müzakere sürecinin bir kez daha başlaması", "Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması gerektiğini" söylemişti. Toplantıyı izleyen Gergerlioğlu, Buldan’ın bu sözlerine "tepki göstermediği" gerekçesiyle "örgüt propagandası yapmak"la suçlanıyor.
Savcı, Gergerlioğlu’na "Niye konuşmadın" diyor…
Elbette bu ilk değil…
Yine yeni yasama döneminin fezlekelerinden birinde daha aynı suçlama vardı. HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay’a yönelikti o fezleke de. O da tıpkı Gergerlioğlu gibi yaptığı konuşmadan değil konuşma yapmadığı için suçlanıyor.
Onun fezlekesindeki suçlama tarihi de yer de aynı. Bu kez HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, Diyarbakır’da bir basın açıklaması yapıyor.
Kurtulan da konuşmasında "Öcalan’ın 1998’de Suriye’den çıkmak zorunda kalması" ve bugün kendisine uygulanan "tecritle" ilgili konuşuyor. Basın açıklamasına katılan Ebru Günay için fezlekede "basın açıklamasına bir tepki göstermediği" belirtiliyor ve "örgüt propagandası yaptığı" iddia ediliyor.
"Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir" sözünü haklı çıkarıyor savcılar. Milletvekillerine "neden konuşup tepki göstermedin" diyor.
Yoksa ülkede faşizm mi var?
Malumunuz iktidarın istediği dilde konuşanlara ne söylerlerse söylesinler "özgürlük" kapıları sonuna kadar açılıyor.
Suç örgütü lideri olduğu bilinen bugün ne iş yaptığını ise bilmediğimiz Sedat Peker adlı şahsiyetin akademisyenlere, gazetecilere yönelik tehditleri "ifade özgürlüğü" sayılmıştı.
HDP’lilere "niye konuşmadın" diyen savcılar Peker’in önceki gün yaptığı "silahlanın" çağrısını nihayet dün duydular. Peker, hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla soruşturma açıldı.
Elbette bu soruşturma sonucunda da Peker hakkında bir dava açılmasını beklemek saflık olur.
Ne de olsa onlar "bu vatanın fedaileri" ve "ülkenin sokaklarını koruyacaklar"!
Akademisyenleri "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız, akan kanlarınızla duş alacağız" diyerek tehdit edebilirler. Gazetecilere, "Seni bugüne kadar öldürmemiş olmam bile benim suç örgütü lideri olmadığımın en büyük kanıtıdır" diyebilir, hedef gösterebilirler.
Onlar konuşuyor hem de sistemin dilinden konuşuyor.
Mithat Sancar’ın üç yıl önce Meclis kürsüsünden dile getirdiği "En büyük suçlar gerekli olanı değil fazla olanı elde etmek için işlenir" sözünü bir kez daha anımsamakta yarar var.