Güldem Atabay
Kral çıplak ve aciz
Bu hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) var. Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat yeniden şekillendirdiği PPK, 21 Ekim saat 14:00’te faiz kararını açıklayacak.
Mevcut TL, talep, enflasyon dinamikleri ile faiz indirmemesi gereken PPK, büyük olasılıkla Eylül’de 100 baz puanla açtığı faiz indirim kapısından ilerleyecek. Ne yapacağını öngörmek ya da akıllı bir tahminde bulunmak bu saatten sonra gereksiz.
TCMB gibi önemli bir kurum tamamen Cumhurbaşkanı’na biat etmiş durumda, para politikası da elbette Erdoğan ne isterse o şekilde hareket edecek. Eğer Erdoğan dolar/TL’nin 9,26’da "iyi" olduğunu ve bu kadarının "yeter" olacağını düşünüyorsa, PPK faiz indirmeyecek.
Yok Cumhurbaşkanı eğer dolar/TL çift hanede olmasıyla "ihracatın coşacağına" inandıysa politika faizi %18’in de altına inecek. AKP’ye yakın kamu ihaleleri alan dar bir çevre varlığına varlık katarken, kalabalıklar günden güne fakirleşmeye devam edecek.
Kavcıoğlu’nun CHP lideri Kılıçdaroğlu ile toplantısı sonrası basın açıklamasında seçtiği örnekler ve mimikleri öylesine çarpıcıydı ki, Başkan’ın artan özgüveninden başarı referansının enflasyonun düşmesi değil ama Erdoğan’ın gözüne girmek oluşu daha bariz gözlenemezdi. Bu durumda PPK’nın faiz indirimine devam etmemesi için hiçbir neden kalmamış durumda.
Fakat tabi dünyada gelişmeler Türkiye ekonomisini yönetenlerin vizyonsuz hayal ve hırslarından habersiz kendi mecrasında ilerlemekte.
Örneğin geçen hafta ABD’de Eylül tüketici fiyatları enflasyonu %5,4 ve üretici fiyatları enflasyonu %8,6 olarak açıklanınca piyasalarda hemen hiç kimsenin ABD Merkez Bankası Fed’in Kasım ayındaki toplantısında tahvil alım programını azaltacağına;" tapering" başlangıcı ile sıkı para politikasına adım atacağına dair şüphesi kalmadı.
New York Fed'in aylık Tüketici Beklentileri Anketi'nin sonuçlarına göre, Amerikan hane halkının bir yıl sonraki enflasyon beklentileri geçen ay ağustos ayındaki %5,2'den %5,3'e yükselirken, üç yıl sonrası için beklenen medyan enflasyon %4,2'den %4,3'e yükseldi. Her ikisi de anketin sekiz yıllık tarihinde kayıtlara geçen en yüksek okumalara işaret etti. Fed’in enflasyon hedefinin ortalama %2 civarı olduğunu not etmek önemli.
Avrupa’yı daha sert vuracağı anlaşılan enerji krizi kötüleşmeye devam ediyor. Avrupa'da doğal gaz fiyatları geçen haftaki zirveden biraz gerilerken, kriz öncesi seviyelerden dört kat daha yüksek kalmaya devam ediyor.
Varil başına petrol fiyatları 84 doların üzerinde dalgalandıkça doğalgaz kıtlığının petrol piyasalarına sıçramaya devam edişine tanık oluyoruz. Yeşil Dönüşüm’ün kısa ve orta vadeli maliyeti enflasyonu artırıcı yönde gelişiyor. Tedarik sorunlarının 2022’de de devam edeceğinin anlaşılması başta ABD enflasyonu olmak üzere mevcut yüksek seyirden geri dönüşün 2022 sonlarına sarkacağını gösteriyor.
Geçici olacağı söylenen enflasyon, enflasyon beklentilerini yükselttikçe kalıcı hale dönüşüyor. Ve tabi gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde politika yapıcılar da enflasyonu hedef alan tepkiler veriyor. Sadece para politikası yapıcıları değil; siyasiler de enflasyon şokuna karşı vatandaşlarını koruma adımlarına girişiyor.
Tüketicilere ve şirketlere artan maliyetleri azaltmak için, Avrupa Komisyonu bu hafta hane halkına acil gelir desteği, şirketlere devlet yardımı ve hedeflenen vergi indirimleri de dahil olmak üzere üye ülkelerde uygulanacak yardım önlemlerinden oluşan bir araç kutusu sundu. Bu tedbirler, akaryakıt ödemeleri için de sübvansiyon sağlayan Yunanistan ile İspanya ve İtalya'da önceden duyurulan geçici KDV kesintilerinin üzerine geliyor.
Tüm bu gelişmeler enflasyon beklentilerinde artış yarattıkça küresel para politikasında daha erken sıkılaşma beklentilerine de yol açmakta. Yeni anketlere göre ABD'de finansal piyasalar gelecek yıl temmuz ayında ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımına %50 oran verirken, Eylül ayına kadar ilk faiz artışının yapılacağı neredeyse tamamen fiyatlanmış durumda. Genel beklenti 2022 ikinci yarısında dünyanın en büyük merkez bankasının en az iki kez faiz artıracağı yönünde. Enerji krizinin odağındaki Avrupa tarafında merkez bankasının da 2023’te faiz artışlarına başlayacağı öngörülmekte.
Enflasyon kontrolden çıkmaya doğru ilerleyip merkez bankalarını birer birer harekete geçirirken, küresel ekonomide de ivmenin azalarak devam ettiğini gözlemliyoruz. Almanya için büyümenin öncü göstergesi niteliğindeki ZEW anketi, Almanya'da yavaşlayan ekonomik aktiviteyi ve görünümü doğrulayan bir başka veri oldu.
Avrupa’nın lokomotifi olan Alman ekonomisinin teklemesi Avrupa ekonomisi için de rüzgarların terse döndüğüne işaret. Daha yüksek enerji fiyatlarına ve zayıflayan ekonomik ivmeye rağmen küresel risk duyarlılığı nispeten ılımlı; bu da talep tarafındaki gücün hemen kaybolmayacağını gösteriyor.
Yavaşlayan küresel ekonomi artan enflasyonla birleştiğinden merkez bankaları için çok zorlu tercihler gündeme gelmekte elbette. Para politikasını sıkılaştırma ve faiz artışları enflasyonu dizginlerken büyümeyi daha da yavaşlatacak.
Ancak küresel yüksek enflasyonun geçici olmak yerine kalıcı olması riskinin artması artık şüpheye yer bırakmayacak şekilde merkez bankalarının tercihlerini belirlemiş durumda. Enflasyonla mücadele ön planda olacak. Bu da 2022’nin ne kadar zor ve oynaklıklarla dolu geçeceğinin ilanı tabi.
Türkiye’de ekonomiyi yöneten Erdoğan ve ekibi, güncel ekonomik dinamikleri çözümleyerek ülkeyi rahatlatma önlemlerini almaktan aciz bir görüntüde.
Bu durum uzun zamandır böyle aslında. Pandemi ve zorlayıcı dış ekonomik konjonktür ekonomistlerin bildiğini ancak bugün artık herkesin gözleri önüne sermekte: Kral çıplak.
20 yıllık iktidarda gelinen aşama, AKP’ye olan destekteki erime hızlandıkça bilgiye dayalı rasyonel kararların değil ekonomiye zarar veren dürtüsel kararların alınmakta olduğu. "Kral" değişmeden de bu gidişatın önüne geçilmesi artık mümkün değil.