Ceren Gündoğan
Kuantum ve Garp Cephesi
Einstein’ın kuantumu anlattığı derslerinde, bir noktada öğrencilerine dönüp “anladınız mı? Eğer anladıysanız iyi anlatamamışım demektir” dediği rivayet edilir. Yaşamı anlama çabalarımız iki ileri bir geri, bazen bir ileri üç geri seyrini sürdürüyor. Tıpkı kuantumu kavrayabilmek gibi, Einstein’ın cümlelerini yaşama da uyarlayabiliriz belki.
Türkiye’de toplumsal olarak başımıza gelenleri anlamlandırabilmenin –yine- zor olduğu günlerdeyiz. “Naklen ölüm” izlediğimiz depremin üstünden kırk gün geçti. Yapılanları unutmadık da zamanın doğal seyrine kapılmış, seçmen olarak ne yapacağımızın bilinciyle 14 Mayıs’ı bekliyoruz. Hâlâ, “Parlamenter sisteme oy vermem, ben anarşistim” şuursuzluğuna sahip bir arkadaşımın on sekiz yaşındaki su damlası çocuğu, seçimlerde ilk kez oy kullanacağını ama kime oy vereceğini bilmediğini, hiçbir partinin kendisini temsil etmediğini ve aslında pek de bilgisi olmadığını anlattı aynı sohbet ortamında. Öncelikle, anarşistliği üzerinden oy kullanmamayı meşrulaştıran arkadaşıma, bu teknik mekanizmanın onun ne düşündüğüyle ilgili değil, oyu kullanıp kullanmama aritmetiğiyle ilgili olduğunu anlatmaya çalıştım. İranlı başka bir arkadaşım da ona, “Bu dediğini anlıyorum, İran’da ben de hiçbir zaman oy kullanmadım, çünkü rejim hep aynıydı ama burada durum çok farklı. Diktatörlüğün sürüp sürmemesi ile ilgili her şey, yoksa şu veya bu partili olmanla ilgili değil” dedi. On sekiz yaşındaki, ilk kez oy kullanacak genç bireyler gözlerini bu iktidara açtı ve başkaca hiçbir iktidarı görmedi. “Sempatik” buldukları! için İnce’ye, ailelerinin partisine başkaldırdığı için Akşener’e oy verebilme potansiyelleri olduğunu arkadaşımın çocuğuyla konuşmamızda öğrendim.
BAŞKA ÇAĞ, AYNI KUYU
Edward Berger'in yönettiği, Oscar’dan bol ödülle dönen, 2022 yapımı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u kaotik duygu durum eğrileri içindeyken izledim.
Arkadaşlarıma çok sık hediye ettiğim için baskısının tükenmesine katkım olduğuna inandığım, Tanrının Gözdesi Yok adlı enfes romanını derinden sevdiğim Erich Maria Remarque’ın aynı adlı romanından uyarlanan filmde Daniel Brühl, Albrecht Schuch, Sebastian Hülk, Felix Kammerer, Aaron Hilmer, Edin Hasanovic ve Devid Striesow rol alıyor. I. Dünya Savaşı’nda on yedi yaşındaki liseli gençlerin cephede geçirdikleri iki yılı gerçeğin kendisinden daha gerçek gösterebilen bir film. Edward Berger, ilk Almanya yapımı bu versiyonla, Remarque’ın Naziler döneminde recm edilmesine, yakılan romanına, kendisine ulaşamadıkları için kız kardeşi Elfriede Scholz’un idam edilmesine karşı, haklı bir yazarı onurlandırma, bir nevi, tarihlerindeki kara lekeyi, Remarque’ın romanı kadar sahici ve etkileyici bir filmle yazara hakkını vermiş. Film, yapımcılardan da olan Netflix üzerinden, ayrı bir bölüm halinde, etkileyici kamera arkası ile izlenebilir.
Filmin bütünü savaşın, “birkaç yüz metre toprak parçası için” on milyonlarca genç insanın yıllarca göz göre göre ölüme sürülüşünün, vahşetin, ölümler kadar geride kalanların “yaşayan cesede” dönüşmesinin de müsebbibi olduğunu gösteriyor. Çok iyi hazırlanılmış, dokusu, kostümleri, planları, oyunculukları, müziği, ışığıyla Remarque’ın onurlandırılması kadar seyirciye de savaşın korkunç ve saçma oluşunu sahicilikle anlatmasıyla önemli bir film. İzlerken, güncel siyasette iktidarın çok yakın zamanda neler yaptığını, mağaralarda insanlara ölümcül gaz atmaktan ateşle yakmaya envai çeşit vahşeti nasıl da vatan savunması adına yapabildiklerini düşündüm. Aradan yıllar geçse de devletlerin taktikleri pek değişmiyor. Bugün oy kullanmamaksa bu düzenin devam etmesini onaylamaktır artık.
FİLMİN KUSURLARI
Fransız generallerin mütareke aşamasındaki tutumları kötüydü. Şu meşhur “Fransız kibri”nin onaylanması gibi olmuş. Filmin senaryolaştırılma aşamasındaki en büyük zaafı ise, romanda bulunmayan, imzalanmış mütareke sonrasında General Friedrich’in bir grup askeri yeniden savaşa sürmesi. Filmdeki bu tercih neden kabul gördü bilinmez ama aslında savaşın ve barışın doğasına aykırı. Moral olarak da bedenen de çökmüş askerleri, tam da barış imzalanmışken hiçbir kuvvet yeniden savaşa süremez.
Filmde sosyal demokratların girişimleriyle imzalanan barış antlaşması, savaşın bitmesini istemeyen, belki ve muhtemel ilerideki Naziler’den biri olacak, General Friedrich’in faşist, bencil, kompleksli karakteri yüzünden, anlaşmanın yürürlüğe girmesine on beş dakika kala hayatta kalabilen askerleri tekrar cepheye sürmesi mantık dışı geldi bana. Mantık dışılığın bir nedeni sanırım sosyal demokratların tarafında olunması ve bunun öneminin vurgulanmak istenmesi. Filmde, General’in babasıyla olan kompleks ilişkisinin, onun karakterinin psikolojik gerekçesi olarak sunulmasına ise gerçekten hiç gerek yoktu. Finale yaklaşırken keşke romandan sapılmasaymış.
Einstein, yazının başında alıntıladığım sözleri kim bilir belki de Berlin Humboldt Üniversitesi’ndeki derslerinde söylediğinde, Remarque, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Çev.: Behçet Necatigil) romanına da konu olan öz deneyimini sürdürüyordu: Cephede vahşetin tanığı ve faili olarak erlik! Naziler’in, bilim insanı Einstein’ın kitaplarını yaktıkları gibi romancı Remarque’ın romanlarını da neden yaktıkları ortada…
Bir yanımız yaşamı anlamlandırmanın bir yolu olarak kuantumu sezmenin peşindeyken diğer yanımız vahşet araçlarını kullanmakta beis görmeyen bir iktidarın, üzerimizde bıraktığı kaygıyla ve gündelik sıkıntılarla uğraşıyoruz. Sezgilerimizin ve aklımızın uyumunun hangi koşulda olursa olsun bozulmamasını umarak, arkadaşımın çocuğuna filmi izlemesini öneriyorum. “Garp cephesinde kayda değer bir şeyin olup olmadığını”, bu kör kuyudan hep birlikte çıkıp çıkamayacağımızı ise zamanla göreceğiz.
Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.