kürdün kürtten başka dostu

akşener hdp seçmenini de partiden ayırıyor, demirtaş çifti kahvaltıya gelse, kapıdan çevirmeyecek ama hdp ile ittifak yapmalarının mümkün olmadığını söylüyor.

biliyorsunuz, meral akşener son günlerde bir tür yükselen değer olarak lanse ediliyor. lanse ediliyor, derken yalandan parlatıldığını ima etmeye çalışmıyorum; gerçekten başarılı. kılıçdaroğlu’nun, iktidar partisinin seçmenine hitap etmeye çalışırken, "muhalefetten sorumlu devlet bakanı" lakabını git gide daha fazla hak ettiği bir ortamda, akşener’in kararlı tutumu partisini, chp seçmeni -özellikle de kendilerini ulusalcı sanan savaş taraftarları-  nezdinde muteber bir noktaya taşıyor. tabii kılıçdaroğlu yalnız değil, iktidarın paradigması içinden konuşmayı bir üst boyuta taşıyan ve tayyip erdoğan’a, "doğu akdeniz'de, kıbrıs'ta, ege'de, suriye'de, hatta libya'da taviz verirsen namertsin. taviz vermeyeceksin, biz arkanda olacağız," diye seslenen, egemenlik sahibi ülkelerin topraklarında neden bulunulduğunu, gençlerin bu uğurda neden kurban edildiğini sormayan chp grup başkanvekili engin altay’ın performansını da gözardı etmemek gerek. böylece sağcı siyasetin alanı genişliyor, orada da tek "denenmemiş" var.

akşener, geçtiğimiz hafta haber global’de tolga candaş ışık’ın sorularını cevapladı. merak edenler bulup izleyebilir. genel yaklaşımı, kutuplaşmaları bir kenara bırakıp her konuda somut ve pratik çözümlere yönelmek. ısrarla altını çizdiği nokta, erdoğan’ın, bahçeli’nin, kılıçdaroğlu’nun düşmanı olmadığı ve bunun diğer partilerin seçmenleri tarafından da bilindiği. bu da her partiden oy alma stratejisinin bir parçası.

fakat iş hdp’ye gelince durum biraz farklı. akşener hdp seçmenini de partiden ayırıyor, demirtaş çifti kahvaltıya gelse, kapıdan çevirmeyecek ama hdp ile ittifak yapmalarının mümkün olmadığını söylüyor; "selahattin demirtaş'ın terörle iç içe olduğu, o yapıyla iç içe olduğu bir gerçek. kendisi de reddetmiyor zaten," diyor.

yani erdoğan’ın kendisini de terörist olarak nitelediğini anlatsa da, arada tatlı tatlı, "bir gün herkes teröristliği tadacaktır" şakası yapsa da, o da "terör" kavramına başvurmadan adım atamıyor. bununla da yetinmiyor, mhp ve akp’nin hdp’yi kapatmak konusundaki mütereddit tavrını eleştiriyor. burada dikkat çekmek istediğim iki nokta var. birincisi, seçmeninin desteğine ihtiyaç duyduğu yerel seçim döneminde akşener, hdp’nin meclis'te temsil edilen bir parti olduğunu söylemekten çekinmemişti. iyiparti daha sonra hdp’li çeşitli belediyelere kayyum atanmasını da eleştirmişti. siyasete süleyman demirel’in kazandırdığı "dün dündür, bugün bugündür" ilkesinin bu kadar kolay yerleşmesi, biraz da gönüllü hafızasızlıktan yani bile bile geçmişi unutma kolaycılığından kaynaklanıyor, bence. ikinci nokta şu; tek haber kaynağı akşam izlediği anaakım televizyon kanalları olan seçmeni, selahattin demirtaş’a yönelik iddianamedeki boşlukları, gerçekdışı iddiaları bilmeyebilir. ama meral akşener gibi siyasetin merkezine bu kadar yakın, siyasetle bu kadar iç içe birisi, neyin ne olduğunu pekala biliyordur. ama gerçekler üzerinden konuşmak yerine seçmeninin gerçekliğine uygun konuşmayı daha kolay buluyor.

siyasetin toplumun ihtiyaçlarının gerisinde kaldığı bir dönemden geçiyoruz. egemen siyasetin buna cevabı toplumun taleplerine kulak vermek değil, siyaseti yeniden tasarlamak oluyor. bunun en önemli araçlarından biri, bazı "muhalif" olanlar da dahil olmak üzere medya. neredeyse her hafta bir yenisi karşımıza çıkan anketler de siyaseti ve seçmeni manipüle etmenin araçları arasında. bunların çoğunda oy oranı yüzde 3’ün altında gösterilen partiler medya tarafından kilit konumdaymış gibi sunuluyor. ve meclis'in üçüncü büyük partisi çeşitli damgalamalarla yok edilmeye çalışılıyor. nitekim son iki günde çeşitli illerdeki hdp binalarına yapılan baskınlarda 143 kişi gözaltına alındı.

bugünün parlamenter siyasetinde egemen olanların çoğunun yaşı 12 eylül öncesini, 12 eylül cuntasından önceki ve sonraki koşulları, yaşananları, olup bitenleri bilir; örneğin diyarbakır belediye başkanı mehdi zana’nın (leyla zana’nın eşi olan mehdi zana 12 mart öncesi, birinci tip’in üyesiydi. 1978 yılında yerel seçime bağımsız aday olarak girmişti) cunta tarafından görevden alındığından ve toplam 16 yıl hapis yattığından haberdardır, kürt siyasetinin evrimini pekala hatırlar. ama tarih, hamasete yaramadığında ilgisini çekmez anaakım siyasetin.

şunun altını çizmek gerek; hdp’yi ortaya çıkartan toplumsal güç kürt hareketi. ama kadrolarından seçmenine kadar, hdp’nin kürtlerden ibaret olduğunu söylemek yanlış ve haksız olur. siyaset yeniden tasarlanırken kürtler ve dostları hesapların ve tasarımın dışında tutuluyor. o tasarlananın toplumda ne kadar karşılık bulacağı muğlak, mevcut krizi öteleyebilir ama çözeceği çok şüpheli. o yüzden o tasarlanan her neyse onun parçası olmadan yürümek de mümkün.

kimse unutmamalı; kürdün kürtten başka dostu var. bir de, kürdü kırmak için, evlatları, canları gözden çıkartılan, kürdün dostu olması gereken milyonlar var. onları kendi politik çıkarları için yönlendirmek isteyenler, çok yakın bir zamanda oy isteyecek hepimizden. seçmen, partisinin önerisini dikkate alacaktır tabii ancak herkesin ama herkesin hatırlamasında yarar var: bugün konuşulanları yarın unutmaya, bir kere daha unutmaya niyetimiz yok. kürtleri ve dostlarını yok sayana oy da yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi