kürt cephesinde yeni bir şey yok
en hazin, insanı en fazla öfkelendiren olay kemal kurkut’un öldürülmesi oldu. okumuşsunuzdur, üzerinde kürdistan yazan bir tişört varmış, tişörtü çıkarttırılınca korkup koşmaya başlamış ve öldürülmüş.
ciwan haco’nun ünlü şarkısı diyarbekir mala mine’nin nakaratı "ew mesken û paytaxta min e" yani "o meskenim ve payitahtımdır" diye biter ve bu şehrin kürtler açısından önemini çok güzel anlatır. nitekim her ne olursa olsun, diyarbakır newroz’ları kalabalık geçer, önemli açıklamalar orada yapılır, konuklar ağırlanır.
bu yılki diyarbakır newroz’unu medyadan izledim. her sene orada bulunmuş olan arkadaşlar kalabalığın geçen yıla göre daha fazla olduğunu söylüyor. zaten "geldik, sizi bulamadık" mealinde twit atan akşam gazetesine, "sizi bulamıyoruz, konum atın" cevabını aslında o kalabalık veriyor.
istanbul’da "hayır" çalışması yürüten hdp’li bir arkadaşım, sokakta sohbet ettikleri kimi hayır’cıları, hdp’nin de "hayır" dediğine inandırmak için akla karayı seçtiklerini anlattı. basının durumunu biliyorsunuz, sosyal medya takip etmeyenler, newroz alanındaki kalabalığı ve "hayır" konusundaki kararlılığı görme imkânı bulamıyor. kazaen alanı görseler bile akıllarında abdullah öcalan’ın fotoğrafları kalıyor sadece. kürtlerin newroz’da kimin fotoğrafını taşımasını bekliyorlar acaba? barzani’nin, tayyip erdoğan’ın ya da mustafa kemal’in mi?
bu yıl iki kişinin daha fotoğrafı dikkatimi çekti. bunlardan bir tanesi yanarak can veren cizre halk meclisi eş başkanı mehmet tunç. onu cizre’deki bodruma sığınanların sesini telefonla dünyaya dinletmesinden ve, "şu an ölümü bekliyoruz. bu binanın çökmesiyle insanlık da bu bodrumun altında kalacak," sözlerinden hatırlayabilirsiniz.
bir diğer fotoğraf çiyager’e ait. adı ilk anda yabancı gelebilir, hatırlatayım. öldürülmesini milliyet gazetesi şu şekilde duyurmuştu:
"Sur ilçesinin Savaş Mahallesi’nde arama tarama faaliyetini sürdüren güvenlik güçlerine gizlendikleri bir alandan teröristlerce uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ilk ateşte iki polis memuru yaralanırken, güvenlik güçlerinin karşılık vermesiyle çatışma çıktı. Bölgeye takviye ekipler sevk edilirken, toplam sekiz terörist etkisiz hale getirildi. Öldürülen teröristlerden birinin, ilçede tahliye olanların ifadelerinde sıkça rastlanan, terör örgütü PKK’nın Sur sorumlusu "Çiyager" kod adlı Cihad Türkan olduğu öğrenildi.
Cihad Türkan’ın Kandil tarafından ilçedeki teröristleri organize etmek için görevlendirildiği ve Türkan’ın ilçede ‘Harun’ kod ismini kullandığı belirtildi."
başta bahsettiğim, hdp’nin "hayır" çalışması yaptığına inanmayanlar, o fotoğrafları "örgüt"ün astığına, newroz’a katılan halkın da ses edemediğine inanabiliyor ("hendek konusunda devlet ne derse o!"). ama işte şu var; her şeyi –saldırıya uğramayı, bombalanmayı, işinden olmayı…- göze alarak alana akan öyle muazzam bir kalabalık, onlara rağmen yapılan işlerle bir araya gelmiyor. o yüzden newroz alanında fotoğrafı taşınan herkesin gelenler tarafından kucaklandığına şüphe yok.
tabii en hazin, insanı en fazla öfkelendiren olay kemal kurkut’un öldürülmesi oldu. okumuşsunuzdur, üzerinde kürdistan yazan bir tişört varmış, tişörtü çıkarttırılınca korkup koşmaya başlamış ve öldürülmüş. valiliğin ilk açıklamasında çantasını aratmadığı ve "çantamda bomba var, hepinizi öldüreceğim" dediği söyleniyordu. sonra fotoğrafları gördük, bırakın çantayı, montu, ceketi, gömleği bile yok. 1990’lı yıllarda, teknoloji bu kadar gelişmiş değilken ve internet yokken böyle şeyleri gizlemek kolaydı ama artık öyle değil. yine valilik açıklamasında, "üzücü bir olay" ifadesini kullanmış. onu kemal’in annesine sormak gerek bence. "üzücü" onun duygu ve düşüncelerini anlatmak için yeterli mi?
üzüntü derken, cezaevlerinde kürt hükümlü ve tutuklular açlık grevi yapıyor, şakran’da 15 şubat’ta başlayan ilk ekip 40’lı günleri buldu. bu, kalıcı doku kaybının olduğu tehlike sınırı anlamına geliyor.
yani referanduma girerken kürt cephesinde her şey yerli yerinde, her şey eski yerinde…