ayşe düzkan
kürt sorunu derken?
aslında insanın içinden, "sen sağcılarla ittifak yaparsın, diyarbakır mitingine hdp’liler gelir," diye sitemle başlamak geçiyor. muharrem ince, "orada akp’liler de vardı," derken muhtemelen haklıdır ama hdp’liler alanda bayrakları ve sloganlarıyla bulundu ve bu da sık sık rastladığımız bir şey değil. bir yandan da, ev sahibinin kim olduğunu gösteriyor. belediye eş başkanları cezaevinde ama seçmen orada işte.
siyaset yazmanın, insanın gönlünden geçenleri, dileklerini öneriler olarak aktarması olmadığını da aklımda tutarak, bugün hdp ile birlikte kürt meselesinde adım atmaya en yakın partinin chp olabilmesi ihtimali üzerinde durmak istiyorum. hdp ile birlikte diyorum, çünkü kürt sorununun parlamenter siyaset içinde çözülmesi bir yana, konuşulmasının bile hdp’siz mümkün olmayacağı ortada. diğer yandan bu, chp açısından henüz ancak bir ihtimal. keşke, kemal kılıçdaroğlu, sağcılardan üç-beş oy alacağım diye kara propaganda temalarını, manipülasyonları kürsülere taşımasaydı. keşke yenikapı başta olmak üzere olmaması gereken her yerde bulunmasaydı. keşke hâlâ, kandil kelimesini duyar duymaz körüğüyle koşmasaydı. bugün bu yönde adımlar atmak istediğini ifade eden muharrem ince’nin işi çok daha kolay olurdu.
ama ince kılıçdaroğlu’ndan ne kadar ileriye gidebilecek? bu açıdan önemli olan diyarbakır konuşmasında, kürt meselesiyle ilgili birkaç nokta öne çıkıyor; bunlardan birincisi daha önce de ifade ettiği anadilde eğitim. ikincisi son derece muğlak olan "kürtler onore edilmek istiyor" cümlesi. oysa hepimiz biliyoruz ki kürtlerin talepleri son derece sarih ve bunların birçoğu, iktidarın gitmesini isteyen türklerle ortak ve kabul edersiniz ki bu ince’nin işini epeyce kolaylaştırıyor. hakların ve özgürlüklerin genişletilmesinin ilk işareti, tabii ki başta selahattin demirtaş olmak üzere hukuksuz biçimde tutuklu olan hdp’li vekillerin, belediye başkanlarının, tüm siyasetçilerin ve tüm ohal kurbanlarının serbest bırakılması. dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda partisinin hatasına düşmemiş olan ve bunu diyarbakır’da dillendiren muharrem ince bu konuda daha açık ve ileri bir şey söyleyebilirdi.
ince’nin vurguladığı üçüncü nokta, gizli kapaklı görüşmelerin olmayacağı, çözümün meclis’te bulunacağı. bu sanki geçmiş çözüm sürecini benimsemeyen chp seçmeninin içini rahatlatmaya yönelik bir cümle. ama, eğer barışı hedefleyen bir çalışma tekrar başlayacaksa bunun öncekinden daha şeffaf olması gerektiği konusunda haklı bence.
chp ile ilgili 70 yıl öncesini hatırlamak (ama akp ile ilgili beş yıl öncesini unutmak) ve chp’yi solculukla özdeşleştirip bu parti nezdinde solu karalamak türkiye sağının son yirmi yıllık anlatısının belkemiğini oluşturdu. allah affetsin, bu anlatıya soldan destek verenler de oldu. oysa chp o yıllar içinde birkaç kez çizgi değiştirdi, türkiye merkez sağı ise çok isim değiştirdi ama çizgisi aynı kaldı ve kürtler açısından bu çizgi chp’yi mumla aratır; eğer arada bir fark varsa tabii.
bugün anlatıldığından farklı olarak, kürtlerin chp çizgisine teveccüh gösterdiği dönemler oldu, ama şunu da hatırlamakta fayda var; bu kürt özgürlük hareketi’nin bugünkü etki alanına ulaşmadığı bir zamandı. şimdi, parlamento matematiği açısından bile elleri bu kadar güçlüyken o dönemki kadarıyla yetinebileceklerini sanmak siyasetten anlamamak olur. ayrıca suriye’deki sürecin de kürtlerin vizyonunu genişlettiği ortada. yani özellikle meseleyi ekonomiye ve kalkınmaya kilitleyen yaklaşımların bölgede itibar görmeyeceği aşikâr. kürt meselesinin ekonomik sonuçlarının olduğu, devletin kürtlerin yaşadığı bölgeye hizmet götürmediği, sermayenin yatırım yapmadığı doğru ama meselenin temelini halletmeden bu sonucu değiştirmek mümkün değil. ve ne kürtlerin ne de türkiye’nin bu meselenin çözülmemesine tahammülü var.
türkiye’nin, sosyal demokrat olduğunu iddia eden partisiyle radikal demokrasiyi savunan partisi en azından yakın geleceği, parlamenter sisteme dönüşü birlikte inşa edebilirler mi? bu açık ki, muhalif seçmenin önemli bir bölümünün hayali. ama iki parti de, 16 nisan’da referandumun ilan edilen sonucuna yani ysk darbesine karşı sokaklara dökülen seçmenlerine rağmen, bu sonucu meşru gören bir noktadan konuştular izleyen günlerde. keşke biraz daha uzun vadeli, biraz daha eşgüdüm içinde olabilselerdi, keşke seçmenlerine kulak verselerdi.
bunu eski defterleri açmak için hatırlatmıyorum, aynı hataları, benzer hataları yapma, kaldırma lüksümüz yok. bu yaşadığımız son olamasa bile, bir başlangıç olabilir değil mi?