Kürtler AKP’ye niye oy versin?

AKP’li kalemşörlere, daha doğrusu AKP’nin ‘Kürtlere küfür korosu’na hatırlatalım: Kürtleri ikna etmeye niyetleri varsa, HDP ve CHP üzerinden vurarak bunu yapamazlar.

AKP ve Erdoğan’ın kalemşörleri, seçim günü yaklaştıkça kalemlerini Kürtlere daha çok yöneltmeye başladılar.

Dertleri Kürtleri AKP lehine oy kullanmaya ikna etmek. Ancak bunun için AKP’yi savunamıyorlar. Ellerinde AKP’yi savunabilecekleri tek argüman yok çünkü. Yaptıkları tek şey HDP ve CHP üzerinden yürümek.

Bu tutumun merkezi strateji ile belirlendiği çok açık. Birileri onlara Kürtleri ikna edin, bunun için HDP ve CHP’ye vurun demiş olacak ki bunu yapıyorlar.

AKP’lilerin Kürtleri ikna etmek için belirledikleri stratejinin iki boyutu var. Bu iki boyutu Erdoğan’da mitinglerinde bol bol kullanıyor.

İlk olarak HDP’nin ve tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın Kürtleri temsil etmediği, HDP dışındaki kesimlerin siyaset yapmasını engellediği, şiddeti savunduğu, demokrasi karşıtı olduğu gibi mesnetsiz, temelsiz iddialar üzerinden yalan dolanla yürüyorlar. İkinci olarak ise CHP’nin Kürt düşmanı olduğu, Kürtlerin yararına adım atmayacağını, CHP’nin tek partili dönemde Kürtlere büyük katliamlar uyguladığını yazıp çiziyorlar.

Yani Kürtlere, ‘HDP sizden değil, CHP size düşman, bunlara inanmayın, oyunuzu onlara vermeyin. AKP ve Erdoğan tek kurtuluşunuzdur’ demeye getiriyorlar.

İşin doğalı şu olmalıydı. AKP’li kalemşörler, ‘AKP ve Erdoğan şu kadar iyi, şunu yaptı, bu uygulaması ile Kürtlerin lehine şu adımı attı’ diyebilmeliydi. Bunu yapamıyorlar. Kürtlerin ikna olabileceği tek bir AKP faaliyeti bulamayınca, Kürtleri kazanmak için başlıyorlar yalan dolana, başkalarını kötülemeye.

Onların söylemediği işin doğalını, yani AKP faaliyetlerinin tümünü değil ama son üç yılını  biz yazalım, sonra HDP ve CHP’ye bakalım...

7 Haziran seçimleri ülkenin 12 yıllık iktidarına son vermişti. Erdoğan bu seçimi yok saydı. Seçimden hemen önce yaşama geçirmek istediği ancak başaramadığı rovokasyonlarını 7 Haziran sonrasında etkili bir biçimde yaşama geçirmeye başladı. 1 Kasım seçimlerine gidilirken önce 20 Temmuz’da Suruç’ta gençler katledildi. Davası yeni sonuçlanan ve tüm argümanları ellerinde patlayan Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi provokasyonu bu dönemde yaşandı. Bu gerekçe edilip Kandil yeniden bombalanmaya başlandı. Saldırılar durmadı. 10 Ekim’de de bu kez Ankara’da ‘barış’ diyen insanlar IŞİD bombaları ile katledildi.

Tüm bu saldırıların yarattığı korku atmosferinde 1 Kasım’da yeniden iktidar olan AKP’nin ülkeyi bu kadar rahat seçime götürmesinde en büyük pay MHP’nin. Gözünü Kürt düşmanlığı bürüyen MHP, HDP’li hiçbir seçeneği kabul etmedi. Öyle ki HDP’nin dışarıdan desteğini bile reddetti.

CHP’ye gelince, yaşananlar karşısında boynunu büktü, sessiz sedasız kabullendi. Tüm ısrarlara rağmen bir ‘barış ve demokrasi cephesi’ne de yanaşmadı. HDP ile yan yana durmayı hem AKP korkusundan, hem kendi ulusalcılarının tepkisinden, hem de HDP’yi büyütecek bir hamlenin kendi yararına olmayacağını gördüğünden istemedi.

Şiddet büyüdü. AKP, işin püf noktasını öğrenmişti. Şiddet büyüdükçe ikkorku büyüyor, tidar pekişiyor, böylece Erdoğan ‘tek adamlık’ noktasında adım adım ilerleyebiliyordu.

Bu curcunada AKP’nin imdadına 15 Temmuz Darbe Girişimi yetişti ki Erdoğan’ın kendisi bile bu girişimi Allah’ın nimeti saydı.

15 Temmuz’dan çok kısa süre sonra iktidar, darbeyi yapan HDP’ymiş gibi ona yöneldi. Erdoğan’ın korkunç bir kin beslediği Demirtaş da yönelmeden nasibini aldı. ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözüyle tarihe geçen Demirtaş, 1 Kasım seçiminde 1 yıl sonra tutuklanarak cezaevine konuldu. Bu arada DBP’li belediyelere kayyum atandı. Binlerce belediye başkanı, belediye meclis üyesi, HDP’li siyasetçi, genç, kadın, akademisyen, gazeteci tutuklandı.

Son 3 yıllık çatışmalı dönemin en tartışılan konularının başında hendekler de geliyor. Erdoğan ve yandaşları hendekleri de, 6-8 Ekim Kobani destek eylemlerinde yaşananları da diline dolamış.

Şiddetten nemalanan iktidarın tutumu nedeniyle provoke edilen, hendeklere zorlanan Kürtler, açık ki bunun bedelini ağır biçimde ödediler. Ancak şu da unutulmasın, hendeklerin de, Taybet Anaların da, bodrumlarda katledilen yüzlerce gencin de sorumlusu iktidardır. İktidar teslimiyet dayattı, silahlı Kürt hareketi bedeli ağır da olsa teslimiyet yerine direnmeyi tercih etti. Bu kadar net.

Peki, bu dönemin sonucunda Kürt halkının kimden nefret ettiği aşikar değil mi?

16 Nisan referandumunda AKP’nin bölge oyları tüm baskılara rağmen azalmadı mı? Hendeklerin bölge halkı üzerinde bıraktığı etkiler elbet sonuçları itibariyle ağırdı, ancak Kürtler bu dönemin sorumlusu olarak AKP iktidarını gördükleri için yüzlerini AKP’ye dönmediler. Kürt siyasetine sitemkar da olsalar, pek çok yerde HDP’yi desteklediler, eş başkanı Demirtaş’a güven duymaktan vazgeçmediler.

İşin özeti, Kürtler yaşananları unutmadı, bu nedenle de AKP’li kalemşörlerin yalanlarına inanmıyorlar, HDP’den vazgeçmiyorlar, HDP’yi kendi temsilcileri görüyorlar.

CHP’ye ve Muharrem İnce’ye gelince.

AKP’li kalemşörler HDP ile CHP ve İnce’yi işbirliği içinde gösteriyor, Kürtlerin bağını CHP’den koparmaları gerektiğini yazıyorlar.

CHP ile HDP’nin arasında zımni bir işbirliği olduğu doğru. Erdoğan’ın ülkenin başından gitmesi için başka çareleri de yok. Ülkeye bunca kötülük yapmış, Ortadoğu’yu karıştırıp ülkeyi büyük bir yoksulluğun ve ekonomik darboğazın içine çekmiş, binlerce insanın katledilmesine neden olmuş bir iktidarın karşısında aslında zımni değil, açık bir işbirliği olmalıydı. Eğer CHP’yi eleştireceksek bugün Kürt meselesine ilişkin seçim bildirgesine koyduğu görece ileri başlıklar ya da Muharrem İnce’nin Kürt meselesine dönük dile getirdiği uzlaşıcı söylemler, uzattığı ‘çözüm eli’ nedeniyle değil, bunları yapmakta geç kaldığı, bunlara rağmen hala HDP ile yan yana görünmekten korktuğu için olmalı.

Peki, CHP’nin geçmişi temiz mi? Değil. Erdoğan’ın sarıldığı ‘tek tek’lerin tümünün mimarı CHP. Bunu bilmeyen Kürt yok ki! Ancak bugün, Erdoğan’ın, AKP iktidarının zulmüne karşı HDP’nin ciddiye alacağı bir tek CHP var ise HDP niye bundan uzak dursun, niye Erdoğan’ı başkan yaptırmamak için CHP’yle zımni de olsa işbirliğini geliştirmesin, hatta AKP ve Erdoğan’ın oyunlarını bozmak için yeri geldiğinde CHP’li seçmenden ‘emanet’ oy istemesin.

AKP’li kalemşörlere, daha doğrusu AKP’nin ‘Kürtlere küfür korosu’na hatırlatalım: Kürtleri ikna etmeye niyetleri varsa, HDP ve CHP üzerinden vurarak bunu yapamazlar. Varsa literatürlerinde AKP’nin Kürtlere dönük tek iyi faaliyeti onu anlatsınlar ki Kürtler ikna olsun.

Yoksa Kürtler, bir dönem destek verdikleri, ancak son üç yılda Türkiye’yi yeniden 1924’e geri götüren AKP’ye niye oy versin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fehim Işık Arşivi