mavi marmara eşiği
öncelikle mavi marmara, sadece ihh’nın organizasyonu değil, uluslararası filistin’le dayanışma hareketinin, birçok bileşeninin oluşturduğu özgürlük filosu koalisyonu’nun filolarından biri.
türkiye’nin gündemi hep çok hareketli. başka bir ülkeyi birkaç ay oyalayacak meseleleri biz bir-iki günde ufalayıp sıradaki konuyla meşgul olmaya başlıyoruz. mavi marmara için israil’in ödediği tazminatın yakınlarını kaybedenlere ulaşmadığı konusu da geldi geçti.
bunu aslında mavi marmara davasının son oturumunda duymuştuk. davanın, israil’le normalleşme anlaşması imzalandığı gerekçesiyle reddedilmesi büyük infiale yol açmıştı ancak tazminatın ödenmemesi konusu, belki türkiye bürokrasisinin hızı göz önüne alınarak, belki de davanın reddi gibi büyük bir hukuksuzluk karşısında parasal meseleler gölgede kaldığı için fazla ele alınmadı. oysa o dönemde israil devleti söz konusu tazminatın türkiye’ye ödendiğini bildirmişti.
bu davada öne çıkan iki kadın var; biri avukat gülden sönmez, diğeri eşini gemide kaybetmiş olan, daha sonra gazze yolunda kadın gemisi’ne de katılan, tekvando dalında uluslararası derecesi olan milli sporcu çiğdem topçuoğlu. topçuoğlu’nu, tayyip erdoğan’ın, "giderken bana mı sordunuz?" açıklaması üzerine sarf ettiği, "bizim otoritemiz allah’tır," sözüyle hatırlayabilirsiniz. topçuoğlu, mahkemenin davayı düşürme kararını duyduğunda salonda fenalık geçirmişti. daha sonra, cem küçük’ün, gemide yer alanlarla ilgili, "manyaklar" demesi karşısında ne hissetmiştir acaba?
davayla ilgili bence önemli olan bir ayrıntı şu; saldırıda ölenler arasında türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar da var ve türkiye’nin israil ile yaptığı anlaşmanın onlar açısından bir bağlayıcılığı yok ama onların öldürülmesi ve yaralanması hakkındaki dava da düşmüş oldu.
geçen hafta okumuşsunuzdur, maliye bakanlığı, yakını hayatını kaybetmiş olan her ailenin payına düşen yaklaşık 2 milyon doların ödenmemesinin gerekçesi olarak sebepsiz zenginleşmeyi gösteriyor.
mavi marmara davasını düşünürken hatırlatmak istediğim birkaç nokta var.
öncelikle mavi marmara, sadece ihh’nın organizasyonu değil, uluslararası filistin’le dayanışma hareketinin, farklı politik görüş ve inançtan birçok bileşeninin oluşturduğu özgürlük filosu koalisyonu’nun filolarından biri. özgürlük filolarının hedefi gazze ablukasına dikkat çekmek ve ablukayı kırmak. mavi marmara’dan sonra da gazze’ye ulaşmaya çalışan gemiler oldu, geçen yaz mürettebatı sadece kadınlardan oluşan bir gemi gazze’ye ulaşmaya çalıştı. ama filistin direnişine yakın kaynaklar mavi marmara’nın, ablukanın gevşemesi konusunda bir dönüm noktası oluşturduğunu söylüyor.
türkiye israil’le normalleşme anlaşmasından sonra ablukanın kalktığını ve gazze’ye yardım gittiğini iddia etti ancak gazze’ye gönderilen malzemeler, daha önce olduğu gibi doğrudan gazze’ye değil, israil’in ashot limanına gönderilebildi ve israil’in denetiminden sonra gazzelilere ulaştı. yani ablukanın kaldırılması şartıyla anlaşma yapıldığı doğru değil.
ihh’nın, özellikle suriye’de türkiye cumhuriyeti’nin aracı olarak hareket etmiş bir kurum olduğu biliyorsunuz. ayrıca, başta afrika ülkeleri olmak üzere birçok yerde yine türkiye’nin emperyal hedeflerine hizmet ettiği de malum. diğer yandan, mavi marmara’ya yönelik saldırının ardından fethullah gülen’in, "israil’den izin almalıydılar," şeklindeki açıklamasını da hatırlarsınız. bu aslında gayet olağan çünkü gülen ve gülenciler, hep türkiye’nin konvansiyonel dış politika çizgisini temsil etti. israil devletinin kurulmasından sonraki tarihinin neredeyse tamamında sağcı partilerin yönettiği türkiye, bu devleti tanıyan, nüfusun çoğunun müslüman olduğu ilk ülke olmanın yanı sıra, hamas’ın kurulmasına kadar, filistin direnişini hep terör ve güvenlik tehdidi kapsamında değerlendirdi. israil ile türkiye’nin ilişkilerinin "gergin" olduğu dönemde iki ülke arasındaki ticaret hacminin arttığını da bizzat israil büyükelçisi açıkladı.
mavi marmara davasının son oturumu sırasında, bds türkiye’den iki arkadaşla birlikte çağlayan adliyesi’ndeydik. davayı izlemeye gelmiş olan islami çevrelerden insanların karar karşısında büyük bir infiale kapıldıklarına şahit olduk. (adliyenin güvenlik görevlilerinin, tekbirlere, başta "cenk, cihat, şehadet" olmak üzere sloganlara ses etmediğini de gördük.) bu hayal kırıklığı, birkaç açıklama ve öfkeli twitle geçiştirilecek mi yoksa islamcılar arasında türkiye’nin, filistin doğal gazının avrupa’ya satılmasına ortak olma hedefini gören, buna karşı siyaset yürütenler çıkacak mı? bunu da zamanla göreceğiz.