Mühdan Sağlam

Mühdan Sağlam

Merkez Bankası faiz kararı: Doğu yakasında değişen bir şey yok

Türkiye’de “faiz sebep enflasyon sonuç” tezi hem yüksek enflasyon, hem yüksek kredi faizleri, hem kırılgan bir ekonomiye ve artık ne dediğine pek kulak verilmeyen bir MB’nin oluşmasına neden oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) piyasaların beklentisiyle paralel olacak şekilde politika faizini 150 baz puan indirdi. Banka’nın kararıyla beraber yüzde 10,5 politika faizi yüzde 9 indi. Banka böylece 2020'den bu yana ilk kez faizi tek haneye indirdi. Karar metninde TCMB, mevcut politika faizinin yeterli düzeyde olduğunu, faiz indirim döngüsünün bitirilmesine karar verildiğini belirtti. Merkez Bankası’nın (MB) kararı öncesinde ve sonrasında döviz piyasasında sert bir hareketlenme yaşanmadı. Oysa hafızalar yoklandığında hem toplumun hem de piyasaların gözü günler öncesinde Merkez Bankası kararında oluyordu. Öte yandan Banka’nın son aylarda yükselişe geçen brüt rezervleri dikkat çekici bir diğer başlık. Bu analizde hem MB’nin son kararı hem de MB’deki son gelişmeleri ele alacağız.

MERKEZ BANKASI’NIN İKİ AÇMAZI: ENFLASYON VE FAİZ

Dünyadaki her merkez bankası gibi TCMB’de Türkiye’de fiyat istikrarının sağlanmasından sorumlu, hatta bu bankanın temel amacı. Bu amaç uyarınca banka, para politikasının uygulanmasından sorumlu. Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmeye başladığı Eylül 2021’de faiz yüzde 19, enflasyon yüzde 19,58’di. Aradan geçen zaman içinde banka aşamalı olarak faizi 10 puan indirdi. Türkiye enflasyonsa Ekim 2022 TÜİK verisine göre yüzde 85,51’e çıktı. Üstelik MB bu faiz kararlarını alırken enflasyon da aşamalı biçimde artmayı sürdürüyordu.

MB’nin aldığı faiz kararlarıyla piyasa faizi arasında da ciddi bir uçurum oluşmaya başladı. Bankaların tüketici ve ticari kredilerde uyguladığı faiz yüzde 40’ların üzerinde. Nitekim MB kararlarıyla piyasa faizi arasındaki makas, 29 Temmuz’da İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi toplantısında İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ile MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu arasında söz düellosuna neden olmuştu. Bahçıvan sanayicilerin yüksek faiz oranları nedeniyle yatırımları için kredi bulmakta zorlandıklarını söylemiş, Kavcıoğlu bu serzenişe “Alma Abicim Alma” diyerek yanıt vermişti. Piyasa faiziyle politika faizi arasındaki uçurum, toplumun krediye erişimine set çekerken aynı zamanda bankaların karlarını yüzde 400’lere çıkarmasına kapı araladı.

MERKEZ BANKASI'NA DUYULAN GÜVEN AŞINDI

Temel görevi fiyat istikrarı olan MB’nin aldığı faiz kararları özellikle geçtiğimiz yıl geniş toplum kesimleri tarafından takip ediliyordu. Banka kararı sonrasında döviz piyasasından gelen tepkiler kararın etkisi hakkında önemli ipuçları sunuyordu. Aslında normal dönemlerde merkez bankası kararlarının toplum nezdinde böylesine ilgi görmesi normal değil. Dünya genelinde bunun nedeni, merkez bankalarının zaten üzerine düşeni yapması. Öte yandan Türkiye’de MB'nin kararlarına ilgisiz kalınmasına, bizzat iktidar eliyle “ekonomide ne olursa olsun faiz inecek” politikası nedeniyle oluyor. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, geçtiğimiz yıl yerli yatırımcılara katıldığı bir toplantı da “politika faizini önemsizleştirdik” diyerek bunun bilinçli bir hamle olduğunu ima etmişti.

İktidar bu konuda başarılı oldu ancak yalnızca politika faizi değil, MB'ye olan güvende de ciddi erime var. Dünya’nın önde gelen merkez bankaları ve pek çok ülkesi faiz artırımı kararı alırken Türkiye’de “faiz sebep enflasyon sonuç” tezi hem yüksek enflasyon, hem yüksek kredi faizleri, hem kırılgan bir ekonomiye ve artık ne dediğine pek kulak verilmeyen bir MB’nin oluşmasına neden oldu.

MERKEZ BANKASI REZERVLERİNDE SON DURUM

Bankanın aldığı faiz kararları ve peşi sıra ekonomide yaşanan çalkantı geçtiğimiz yıl MB’nin rezervlerinde ciddi erimelere neden oldu. Öyle ki net rezervdeki eksili iki haneli rakamlar artık gözlerin alıştığı bir gerçeklik haline geldi.

Son altı ay içindeyse MB rezervi açısından ilginç gelişmeler yaşanıyor. Banka’nın yaptığı swap anlaşmaları ve Azerbaycan ile Suudi Arabistan gibi ülkelerin MB’de hesap açmasıyla gelen bir rezerv var. Bunun yanında Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle yapılan swap anlaşmaları mevcut. Brüt rezervleri 11 Kasım verilerine göre 117,5 milyar dolar. Ancak Bankalara ait olup zorunlu karşılık olarak TCMB’de bulunan döviz ve altınlar, bankaların TCMB’de bulunan mevduatları ve swaplar düşüldüğünde MB’nin net rezervi -55 milyar dolar düzeyinde.

Net rezervlerde sıkıntın sürerken brüt rezervlerdeki artış iktidar açısından seçim dönemi açısından bir prestij unsuru olarak görülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Merkez Bankası rezervleri 130 milyar dolara çıkacak” ifadesi de bu argümanı güçlendiriyor. Brüt rezervlerde yaşananlar bir yana net rezervin durumu unutulmamalı. Zira brüt rezervin artmasını sağlayan, swap ve açılan hesapların bir gün yatırdıkları parayı isteyecekleri dikkate alınmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mühdan Sağlam Arşivi