mhp’li olmayı bahçeli’den değil akşener’den öğrenmek
mümkün olduğunca akp’nın yanında durmanın bedelini mhp dağılarak ödüyor, aynı şeyin chp’nin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir.
çok değil on gün önce bu ülkeyi bölen çelişki "evet" ve "hayır" arasındaydı. bence bugün durum farklı. bugünkü temel mesele ysk’nın ilan ettiği referandum sonucunu kabul edip etmemekle ilgili.
bu ülkede ilk kez hukuk çiğnenmiyor, ilk kez şaşkınlık hatta dehşet yaratan bir olayla karşılaşmadık, cinayetler, katliamlar gördük. ama ysk’nın, akp’den gelen taleple sayıma geçildiği sırada seçimin kurallarını değiştirmesi kabul edersiniz ki yeni bir eşik. referandum öncesinde anlatmaya çalıştığımız olguları, kuvvetler ayrılığının, tek adam rejiminin nasıl şeyler olduğunu bizzat yaşayarak gördük. böyle bir şey olabilir mi, diye soranlara chp milletvekili eren erdem’in gazeteci irfan aktan’a gazeteduvar’da anlattıklarını hatırlatayım. erdem, kulislerde duyduğu bir şeyi aktarıyor. chp’nin itiraz istemini reddeden hakimlerin, referandum’u iptal etmeleri halinde "fetö"den cezaevine girecekleri yönünde bir baskıyla böyle bir tutum aldıkları konuşuluyormuş. bunlar dedikodu olabilir tabii ama "yok artık daha neler, olmaz öyle şey" diyebiliyor musunuz?
referandum’un iptali ihtimali var mı? bilmiyorum. ama bunu sonuna kadar denemeden, meclis’te her şey eskisi gibiymiş gibi davranmak akıl kârı değil. üstelik, ama erken ama 2019’da, önümüzdeki herhangi bir seçime yönelik hareket ve hamleler şu anda boşluğa atılmış adımlar olmaktan öteye gitmiyor. çünkü siyasal arenanın altüst olduğu bir momentteyiz. ve bence burada akp ve mhp’de olup bitenler belirleyici öneme sahip.
akp’nin ve etrafındaki kadronun içindeki gerilimler, hep "cumhurbaşkanı sayın recep tayyip erdoğan"ı, ya da kimi yazarların tercih ettiği ifadeyle "reis"i tenzih ederek yürütülüyor, bundan da anlaşılacağı üzere kısa vadede bir alternatifin ortaya çıkma cesareti göstermesi mümkün görünmüyor. şimdiki görüş ayrılıkları da seçmen davranışlarına kolay kolay yansıyacak gibi değil. ancak buradaki dinamikleri hafife almamak gerek çünkü yakın vadede değilse bile, sonuçları olacak.
daha önemlisi mhp. partinin seçmeninin devlet bahçeli ile birlikte hareket etmediği ortada. bu durumda siz bahçeli olsanız bir erken seçim mi tercih edersiniz, yeni kurulacak hükümette bakanlık/lar mı? diğer yandan akp’nin mhp tabanıyla ciddi düşündüğü, hemen referandum’un ardından yaptığı konuşmada idam cezasından söz etmesinden belliydi. ama iş orada kalmadı.
geçtiğimiz gün gerçekleşen şengal ve rojava’ya yönelik tsk saldırısı başlı başına değerlendirilmeyi hak ediyor. fakat şu açık; bu ışid’e destek sağlamanın ötesinde tabii ki aynı zamanda iç siyasete yönelik bir hamle. hem mhp tabanı konsolide edilecek hem de bu saldırı karşısında farklı tepkiler vermesi muhtemel muhalefet bölünecek. biliyorsunuz chp akp’nin bu türden hiçbir hamlesini boşa çıkarmadı, nitekim bu sefer de genel başkan yardımcısı öztürk yılmaz, "gecikmiş bir hamleydi, olumlu görüyoruz," demiş. bunun, kürtlere düşmanlık yapmıyormuş gibi görünme korkusundan başka bir açıklaması yok. keşke chp bunun yerine ekmeleddin skandalının tekrarından, siyasi partilerin, çok partili sistemin, meclisin bir khk kadar hükmünün olmamasından korksa...
çünkü akp ve chp, "hayır" oyu vermiş mhp tabanına gözlerini dikmişken bu kesimin büyük ihtimalle meral akşener’e yöneleceğini tahmin etmek zor değil. kılıçdaroğlu bizzat askere alınmak için başvursa bile bu süreci etkileyemez. ama "hayır" cephesini bir arada tutmayı başarabilir. o cephe kendi siyasi geleceğinin de garantisi, mhp olmanın, milliyetçiliğin, savaş çığırtkanlığının, mümkün olduğunca akp’nın yanında durmanın bedelini mhp dağılarak ödüyor, aynı şeyin chp’nin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir.