Ragıp Duran
Muhalefet, iktidarın milli ve yerli koltuk değneği
TC. Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan şahsın, Cumartesi günü Istanbul’da yaptığı iki konuşmada Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron’a yönelik sözlerindeki kalite kayıtlara geçti. Hariciyenin arşivinde, (Düzgün olarak tutuluyor mu bilinmez), 1923’den bu yana bu kadar çapsız, pespaye ve patavatsız bir söyleme rastlanmadı. Konuşan, sanki bir devletin en üst düzeyli yetkilisi değil, mahalle kahvesindeki kabadayı. Şahsımın diploması bile tartışmalı iken, ülkesinin en iyi okullarından mezun olmuş bir mevkidaşına bu tür aşağılayıcı sözler ettiğine göre, Cafer bez getir! Paris’ten ironik bir yanıt bekliyorum.
Diplomaside, her sorumlu kişi, hem başka ülkelerin iç işlerine karışmaz, hem de hiçbir sorunu kişisel düzeyde ele almaz. Laubali bir söylem kullanmaz. Ciddi, inanılır, güvenilir devlet adamı, lise tarih hocalığına soyunmaz. Bunları yaparsa kınanır ya da komik duruma düşer. Şahsım, Elysée Sarayı’nın kiracısına tarih dersi veriyor. Haftaya siyasi-mizah dergileri Canard Enchainé ve Charlie Hebdo’da bir yanıt çıkar mı?
Yunanistan düşmanlığı kesmedi ya da yeteri kadar destek sağlayamadı şimdi de Fransa’ya saldıralım, diyorlar galiba. Paris’in Cezayir ya da Ruanda hatta daha da eskiden Vietnam’da işlediği devlet suçlarını, kimse merak etmesin, önce Fransa toplumu sonra da Fransa akademisi, yürütmesi ve yargısı yavaş yavaş da olsa gündeme getiriyor. Siz de benzeri bir yaklaşımı 1915 Ermeni Soykırımı ve halen devam eden Kürt katliamları konusunda yapabilirseniz, Cezayir, Ruanda ya da Vietnam adına ahkam kesmenize gerek kalmaz. Herkes öncelikle kendi sorunlarıyla ilgilensin. Hani milli ve yerliydiniz?
Saray rotasını bellemiş: Ekonomi çöktükçe, diplomaside tecrit yoğunlaştıkça söylemindeki saldırganlığı artıracak, yaygınlaşacak, hedefler çoğalacak. Bölgenin halen tek sorunu, bu saldırganlığın somut olarak şu ya da bu düzeyde askeri alana tercüme edilmemesi.
Beştepe, aşırı derecede iki yüzlü. İç politika platformuna özel olarak servis edilen "Mavi Vatan, alırız, gireriz, fethederiz" çığlık ve naraları, Washington ve Brüksel’in 2-3 temas ve açıklamasından sonra, Oruç Reis’i tartışmalı bölgeden geri çekmekle sonuçlandı. Tipik bir kof kabadayı tutumu. Bunlar eser gürler, ama karşısında kendisinden daha güçlü, dişli biriyle karşılaşınca hemen siner, yelkenleri indirir. Yok hocam ben öyle demek istememiştim…
Tek Adam’ın söz konusu nutuk ve politikaları aslında çok da yeni ya da şaşırtıcı değil. Ama HDP hariç, kendilerini muhalif olarak niteleyen siyasi liderlerin bu saldırgan politikaları destekledikleri yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanına yurtdışından gelen eleştiri ve kınamalar karşısında hemen Beştepe safına geçmeleri çapsızlıklarını, beceriksizlik ve yetmezliklerini teşhir etmesi açısından anlamlı.
Kılıçdaroğlu mesela, "Mesele milli çıkarlarsa gerisi teferruattır" dedi. Burada iki vahim sorun var:
- Suriye, Irak ve Libya’ya yönelik saldırıların, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Fransa’ya dayılanmanın milli çıkarla hiçbir ilgisi yok. Bir kere, bu eylemleri millet yapmıyor, Saray yapıyor. İkincisi, Saray bu eylemleri kendi çıkarları için yapıyor.
- Teferruat, yani ayrıntı/detay nispeten önemsiz/değersiz şeyler için kullanılan bir sözcük. Kılıçdaroğlu, zaten yanlış olan söz konusu milli çıkarın dışında bıraktığı diğer alanları/konuları önemsemiyorsa, başta hukuk, yasallık, meşruiyet, uluslararası anlaşmalar, barış, istikrar gibi tayin edici kavram ve yaklaşımlar konusunda iktidar gibi düşünüyor demektir. Bu da zaten sığ, kasaba politikacısının tutumu. Onlar, işte "Halkımızın yüzde 99’u Müslümandır, büyük bir çoğunluk da milliyetçidir, devletine sadıktır" gibi tamamen ideolojik önyargıları bahane ederek, bir de "Sağcı seçmenden de oy almalıyız" motivasyonunu yine yanlış bir şekilde ele alarak, Saray’ın arkasına geçiyor.
İç politikada muhalif, dış politikada müttefik olunmaz. Çünkü diplomasi diye bağımsız, özerk bir alan yoktur. Dış politika, iç politikanın sınır ötesindeki uygulamalarının adıdır.
Hoş, CHP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek Partilerinin yönetimleri, iç politikada da Kürt Meselesi, sola karşı tutum, LGBTİ gibi bir dizi konuda Saray’a hiç muhalefet etmiyor ki… Aksine, aynı onlar gibi düşünüyor ve davranıyor.
Macron, son açıklamalarında, üç aşağı beş yukarı, CHP’nin muhalefet yapmaya çalışırken söylediklerini tekrar etti. Yönetim ile halkı ayrıştırdı. Bu demeçlerin altındaki imzayı kapatıp, Kılıçdaroğlu, Akşener, Davutoğlu ya da Babacan’ın önüne koysanız, tereddüt etmeden içeriğini onaylar hepsi. Eeee? Söyleyen Fransız olunca mı karşı çıkıyorsunuz? Öyleyse sizin derdiniz içerik değil, söyleyen kişi.
İktidarımız da resmi muhalefetimiz de milli ve yerlidir ablalarım, abilerim. İşte bu nedenle bugün sorun ve amaç, sadece Saray rejimine demokratik yollardan son vermek değildir. Bu milliyetçilik belasından kurtulmadıkça, muhalefet show’larının kamuya, yurttaşa en küçük bir katkısı yok. Saray’a var.