Metin Yeğin
Müteahhitleri neden öldürmeli!
Bir antropologla konuşuyordum. Arkasında bütün görkemiyle, bir İnca kenti duruyordu. Evleri nasıl yaptıklarını anlatıyordu. Güzel bir sahne hatırlıyorum, Che’nin motosiklet günlüğünden, iki çocuk, İnca evlerinin duvarlarını gösterip, dalga geçiyordu; ‘Bir sizin yaptığınız duvarlara bak bir de bizimkilere’ diyorlardı ve sonra gülüyorlardı…
Tonlarca ağırlığında taşları nasıl taşıdıklarını, nasıl kestiklerini ve hiç harç filan kullanmadan, milimi milimine oturtup, nasıl kentler inşa ettiklerinin bir sırrı vardı. Öyle 3-5 ibadethane, bir saray, çirkin mi çirkin ve en büyük kent meydanına taklit bir tapınak filan inşa etmemişlerdi. 10.000 kentleri vardı İnca’ların, yazı ile on bin!
Ah bununla kalmadı ve İsa’dan bin yıl önce yapılmış bu kentler, eğer işgalciler yıkmadıysa, hala ayakta duruyordu. Aşağı yukarı 3000 yıl kadar oluyordu işte ve bütün Peru deprem bölgesiydi, mesela Machapichu…
Ve şimdi yazının, en önemli yerine geliyoruz, size İnca’ların, nasıl ev yaptıklarının, deprem bölgesinde kentlerin nasıl yıkılmadığının, sırrını veriyorum; Hep birlikte yapıyorlardı!
Müteahhit filan yoktu yani ve sizi ömür boyunca haraca bağlayacak, kira ödüyor gibi, hayatınızı parça parça, her ay bankaya da yatırmıyordunuz. İndianla, başka türlü evler yapmak zorunda kalsalar da hala böyle yaparlar diyordu antropolog. İlk taşı birlikte koymak gelenekti ve hele çatıyı kapatırken mutlaka, bütün aile, komşular, arkadaşlar orada olmalıydı. Yaşlılar nasıl yapıldığını anlatırdı. Gençler ağır ve büyük taşları taşırlardı ve birileri mutlaka birkaç bira ya da şarapla gelip, içmeden önce mutlaka, toprağa döküp biraz, ‘Para Pachamama- Toprakana için’ derlerdi ve birlikte içerlerdi…
‘Birlikte biçilen ot, gür olur’ diyordu Tolstoy…
Hayır, Pazar romantikleri yazısı değil bu, yanlış anlaşılmasın. Doğrudan teorik bir yazı yazıyorum. Çünkü mesela, depremden korunmak istiyorsanız önce mutlaka müteahhitleri öldürmeniz gerekiyor! Ancak hep birlikte, ilk taşı birlikte koyarak ve çatıyı birlikte kurarak, daha güzel bir dünya yaratabiliriz. İvan İlliç’in sağlığın gaspını anlatırken verdiği örnek gibi, ‘bir ambulans sireni duyulduğunda, nasıl artık yardımlaşma ortadan kalkıyorsa’, evleri, yaşadığımız yerleri başkalarına, sadece uzmanlara ve özellikle müteahhitlere bıraktığımızda, bize, kendi hayatımızdan geriye hiçbir şey kalmıyordu.
Zaten, hadi teori kenarda kalsın da, bırakın ev almayı, ev kiralamaya bile güç yetmiyor. Yani bundan başka çare mi var sanki ?
Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.