Doğan Özgüden

Doğan Özgüden

NATO mahallesinde mega-zından ve mega-cami kavgası…

Kavga sonucu ne olursa olsun, Avrupa başkentinde AB ve NATO’nun kabus gibi duran karargâh binaları mega-camilerle barış içinde birlikte yaşamaya devam eder.

Brüksel’in kuzey doğusundaki en küçük mahallelerinden biri Haren, topu topu 5,83  kilometrekarelik yüzölçümü ve 5 bin kişilik nüfusuyla… Nüfusun büyük çoğunluğu da Flaman… Ne ki boyuna posuna bakmadan NATO’nun genel karargâhını ve de kıta üstündeki tüm uçuşları denetleyen EUROCONTROL’ün genel merkezini barındırıyor.

Brüksel’in ilk hava alanı 1914’ten 1950’lere kadar bu mahalledeymiş. Birinci Dünya Savaşı’nda Belçika’yı işgal eden Almanlar’ın Paris’i bombardıman etmek için kullandıkları ünlü zeplinler bu alandan havalanırmış. Belçika’nın şimdiki devasa Zaventem Hava Alanı, Haren’in birkaç kilometre ötesinde…

Haren’in otomobil sanayiinde de önemli bir geçmişi var… 1935’te Haren’de kurulan Renault fabrikaları yıllarca bu markanın tüm modellerini üretip dünyaya pazarlarken patronun ani bir kararıyla 1997’de kapatılmış ve 3 binden fazla çalışanı işsizliğe mahkûm edilmişti.

Haren’e bu ekonomik ve sosyal darbenin vurulmasının nedenlerinden biri de, Renault’un otomobil üretiminin önemli bir bölümünü Belçika’ya göre daha düşük ücretli işçi çalıştırılabilen Türk subaylarının Bursa’daki OYAK’ına ait Renaul tesislerine kaydırmasıydı.

Bu sarsıntıdan 20 yıl sonra, eski hava alanı arazisi üzerinde inşa edilen yeni NATO Genel Karargâhı’nın geçen yılın Mayıs ayında Trump’ın da katıldığı bir törenle açılmasından sonra Haren ekonomisi biraz hareketlilik kazandı.

Eski karargâhın tam karşısında 250 bin metrekarelik bir alanı kaplayan yeni karargâhın inşaatında yıllarca günde 600 ila 1200 arasında işçi çalıştırılmıştı. Bizim pencereden de görülen ve sekiz dişli bir timsah ağzına benzeyen korku salıcı yeni karargah, ilk başta 460 milyon Euro’ya mal olacağı tahmin edilirken sonunda tam 1.2 milyar Euro’ya mal olmuştu.

Üzerinden bir yıl geçmeden Haren’liler kendilerini hiç de hoşlarına gitmeyen iki yeni projeyle karşı karşıya buldular, biri yeni bir mega-zından, diğeri yeni bir mega-cami inşası…

Belçika hapishanelerinde yer sıkıntısı çekildiği için yeni bir dev hapishane inşa etmeyi kafaya koyan Belçika yönetimi bu iş için 1 milyar Euro’yu gözden çıkarmış durumda. Haren’lilerin protestoları yüzünden sürekli geciken inşaat, en son bilgilere göre, önümüzdeki Nisan ayında başlayacak ve yeni mega-zından büyük bir aksilik olmazsa, dört yıl sonra, 2022 Mart’ından itibaren 1190 hücresiyle tutuklu ve mahkûmları ağırlamaya başlayacak.

Mega-zından inşaatında engeller kalkmışsa da mega-cami inşaatı konusunda henüz yeşil ışık yakılmadı.

Müslümanların açtığı kurumlar konusunda Haren’liler hiçbir zaman "islamofob" bir tutum içinde olmuş değil. Örneğin Gülen hareketinin Belçika’daki Yıldızlar Okulu (Ecoles des étoiles) yıllardır Haren’deki Rue de la Grenouillette’de ilk ve orta eğitim veriyor.

Haren’liler Prè aux Oies (Kazlı Çayır) sokağına bitişik tarımsal alanda 1200 kişinin namaz kılacağı bir cami açılacak olursa, ibadete uzaklardan gelen müslümanların arabalarını sağa sola park etmeleri yüzünden yaşamın allak bullak olacağı endişesi içinde mega projeye muhalefet etmekte…

Ayrıca yeni NATO Karargâhı’nın yakınlarında bir mega-cami inşa etme talebinin islam radikalizmine yakın bilinen bir çevreden gelmiş olması da endişe uyandırıyor.

Aslında bu mega-cami projesinin büyük sorun olmasının arkasında Sosyalist Parti’nin Türk ve Fas milliyetçi ve dinci örgütlerine ve camilerine tavizkâr tutumu yatıyor.

Haren’de mega-cami inşa etme projesini ortaya atan Evere semtindeki Ettauba Camii’nin genel sekreteri Faslı Hasan Bouit… Kendisi 2002 belediye seçimlerinde Sosyalist Parti’den aday olduğu halde şimdiye kadar Belçika makamlarından caminin kurallara uyan bir kurum olarak tanınma talebinde bulunmamış. Bu yüzden kuşkulu gözle bakılan bu caminin imamı Mohamed Ben Ajiba da 2014 yılında radikal vaazlarla Müslüman gençleri Suriye’ye gitmeye teşvik ettiği için tutuklanmış.

Buna rağmen Haren’in bağlı olduğu Brüksel Anakent Belediyesi yöneticilerinin müslümanların oyunu alabilmek için yaptığı tavizkâr konuşmalar mega-cami projesi sahiplerini cesaretlendirmiş. Mayıs ayında Laeken’deki bir Fas caminin minberine çıkan sosyalist belediye başkanı Philippe Close, partisinin daha önce Neder-Over-Heembeek mahallesinde "kültür merkezi" adı altında bir cami açılmasını nasıl desteklediğini iftiharla anlatarak bir nevi yeşil ışık yakmış.

Close, 24 Ekim belediye seçimlerinden önce, 9 Eylül günü, beraberinde yine Sosyalist Parti’li encümen üyesi Mohamed Ouriaghli olduğu halde, Haren’de mega-cami projesini görüşmek üzere düzenlenen bir toplantıya katılmış. Hasan Bouit’in çağrısı üzerine yapılan toplantıda Belçika Müslümanlar İcra Kurulu (EMB)'den üç temsilci ile Neder-Over-Heembeek, Koekelberg ve Laeken camilerinin temsilcileri projeye destek bildirmişler.

Toplantıya katılanlar arasında bulunan EMB’nin Ulema Kurulu Başkan Yardımcısı ve Avrupa’daki Fas Topluluğu’nun Ulema Kurulu üyesi Mohamed Kajaj bir konuşma yaparak Belediye Başkanı Close’u Müslümanlara verdiği destekten dolayı hararetle övmüş.

Ancak gelişmeleri sonradan öğrenen Brüksel Belediyesi’nin şehircilikten sorumlu liberal MR’li encümen üyesi Geoffroy Coomans de Brachène’in muhalefeti nedeniyle mega-cami projesi şimdilik askıda…

Bununla beraber, son belediye seçimlerinin sonuçlarına bakılırsa, Sosyalist Parti Müslüman din adamlarına verdiği dolaylı ya da dolaysız desteğin meyvelerini toplamış durumda.

Türk ve Faslıların yoğun olduğu Schaerbeek Belediyesi’nde Sosyalist Parti listesinden seçilen 9 üyeden 4’ü Türk, 4’ü de Faslı… Saint-Josse Belediyesi’nde Sosyalist Parti listesinden seçilen 17 üyeden 6’sı Türk, 6’sı Faslı, üstelik belediye başkanı da Türk.

Türk’lerin sayıca az olduğu Bruxelles Ana Kent belediyesinde ise Sosyalist Parti’den seçilen 17 üyenin 10’u  Faslı, 1’i Türk…

NATO Genel Karargâhı’nın bulunduğu mahallede bir mega-cami inşa edilmesine ileride izin çıkar mı, bilinmez ama, Suudi Arabistan’ın finanse edip yıllarca Rabıtat-Ül-Alem-Ül-İslam eliyle yönettiği Brüksel’in Cinquantenaire Parkı’ndaki Büyük Cami kubbesiyle ve minaresiyle Avrupa Birliği kurumlarının yanı başında yükseliyor.

1880 yılında söz konusu parkta açılan bir ulusal serginin Oryantal Pavyonu olarak Arab stilinde inşa edilmiş bulunan yapı, 1967 yılında petrol pazarlığı için Brüksel’e gelen Suudi Arabistan Kralı Faysal ibn Abd al-Aziz’e Belçika Kralı Baudouin tarafından 99 yıl süreyle parasız olarak kiralanmış, Fas ve Türkiye’den müslüman işçilerin yoğun gelişi üzerine de Vahabi’lerin yönettiği bir camiye dönüştürülmüş.

12 Eylül darbesinden sonra cunta şefi Kenan Evren’in Türk din hocalarına Suudi Arabistan tarafından aylık ödenmesini kabul etmesi üzerine Türkiye’nin Brüksel büyükelçisi de bir süre büyük caminin yönetiminde yer almıştı.

Belçika’nın güvenlik kuruluşlarından Tehdit Analizi İçin Eşgüdüm Organı (OCAM)’ın geçtiğimiz Mayıs ayında açıklanan bir raporuna göre, bu camide Arapça olarak verilen eğitimde imam adayları hem açıkça silahlı cihada, hem de eşcinsellere ve Yahudilere karşı zalimliğe teşvik ediliyor. Brüksel’deki İslamcı terör eylemlerini incelemekle görevli parlamento araştırma komisyonuna sunulan 40 sayfalık raporda, bu eğitimde kullanılan malzemelerin arasında El-Kaida liderliğince hazırlanmış bir belgenin de bulunduğu belirtiliyor.

Bu rapor üzerine komisyon başkanı Flaman Liberal Parti (Open Vld) üyesi Patrick Dewael bu caminin kapatılması için Brüksel Anakent Belediye Başkanı Close’a resmi yazı gönderdi, ancak Müslümanların doğrudan tepkisini çekmemek için Close bu konuda federal hükümetin yetkili olduğunu belirterek kapatma kararı konusunda topu Başbakan Charles Michel’e atmış bulunuyor.

Suudi Arabistan’la onyıllardır sürdürülen petrol ticareti, silah satışı, vahabi propagandası içerikli realpolitik, İstanbul’da işlenen Kaşıkçı cinayetinden sonra ister istemez sorgulanır oldu.

Oldu da, yine de atılmış somut bir adım yok…

Herstal’deki silah fabrikaları Suudi Arabistan’a satışa devam etmekte.

Cinquantenaire’deki Büyük Camii kapatılsa ya da en iyi ihtimalle devletin kontrolündeki bir müslüman kuruluşa, örneğin Türk Diyaneti’nin de etkin olduğu Müslümanlar İcra Kurulu (EMB)’nin yönetimine devredilse ne değişir?

Belçika, İslam'ı onyıllardır Rabıtat-Ül-Alem-Ül-İslam’ın rahlei tedrisinden geçmiş mollaların, dahası bir yanda Tayyip’in emir kulu Diyanet’in, öte yanda Fas Kralı 6. Muhammed’in emir kulu Fas Topluluğu Ulema Kurulu kontrolünde oldukça ve de bunlar oy hesapları içindeki sosyalistler tarafından da desteklendikçe pek bir şey değişmez.

Ve de Avrupa’nın başkentinde AB ve NATO’nun kabus gibi duran karargâh binaları mega-camilerle barış içinde birlikte yaşamaya devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan Özgüden Arşivi