Ne sen o eski sen, ne ben o eski ben

Ne işçi o eski işçi; ne dünya, krizleri fırsata çevirmeye teşne sermayenin sandığı kadar büyük belki de… Betül Celep, 'Sendikalar işçilerin çok çok gerisinde hareket ediyor' diyor.

Motokuryelerin, direksiyonu hesaplarına çalıştıkları e-ticaret sitelerinin kent merkezlerindeki genel müdürlük binaları yönüne çevirip, vitesi artırmasıyla farklı bir ivme kazanan hak direnişleri büyümeye devam ediyor. Trendyol örneğinde olduğu gibi, başta zam olmak üzere talep edilen hakların kazanımı; çok hızlı büyüyen e-ticaret pastasından çalışanlara en az pay vererek sıyırmak isteyen sermayenin işine gelmiyor.

Dün hem farklı illerde, hem Şişli Esentepe’deki Genel Merkez binası önünde binlerle ifade edilen pembe montlu, direngen kalabalık kontakları kapatıp halaya başladığında, inanılan yeni bir zaferin şenlikli istencini de bir kez daha görmüş olduk.

İştahla oturdukları yemek sofralarına, çok şey borçlu olduğu çalışanları davette isteksizlik yaşayan Yemek Sepeti’nde olduğu gibi, ülkede gözlerin ve kulakların dikkat kestiği pek çok işçi direniş noktası, sermaye kasası daha var. Kimileri için azim ve emek, kimileri için hayranlık, kimileri için cesaret, kimileri içinse yeni yollar arama çabasıyla örülen büyük bir çeşitlilikten söz ediyoruz.

Pandemi ile derinleşen ekonomik yıkım, güvencesizlik, temel gıda, kira ve elektrik, doğalgazdaki büyük zamlar, ülkenin direniş repertuvarında en hızlı şekilde motokuryelerin direnişi ile görünür oldu demek de mümkün. Hem de sokağa çıkmanın "mübah olup olmadığı" tartışmasına muzip bir cevap olarak.

Yeni ve çeşitli renkler içeren bu direnişlere en büyük desteğin sosyal medyadan geliyor olması; klasik sendikacılığın kimi ayıplarının işçiler tarafından idraki; fabrika grevlerine alışık bazı sekter cenahların küçümseyişi; ne işçi ne patron olmayan ve esnaf kurye olarak tanımlanan motokuryelere direniş temsiliyetini yakıştıramayanların, ancak ve ancak bu hak mücadelelerini alkışlamaya başlamasına aracı olabilir… 

Büyüyen direnişleri siyasete ve oya tahvil edip edemeyeceğini ölçüp biçen partileri de, aslında işçiler dikkatle tarıyor. Tüm hak taleplerinde "ama"sız alanlarda olan birkaç isim dışında, ifadelere bakılırsa, sanırım yanlarında olup olmayanlar açısından işçilerin de tuttuğu bir defter var.

Bu defterlerde, "okuma yazma bilen her işçinin yazabileceği/yazdığı mücadele günlükleri" kadar; alanlarda kendi videolarını çekip, kurgulayan ‘yeni’ işçilerin; teknolojiye çabuk uyumu, öğrenme kabiliyeti ve dönüşümü de okunuyor. Tüm iletişim araçlarıyla birlikte yeni bir direniş manifestosunun yapı taşlarının bugünden yarına, kırıla dizile oluşturulmasına tanıklık için sözün, yazının, görüntünün bu kadar dolaşımda olması boşa değil sanki…

Pandeminin iyice ortaya çıkardığı kırılganlığın, yalnız bırakılmanın, devlete inanç kaybının; sektörü ya da yakası ne renk olursa olsun, işçi sınıfındaki yansıması aslında bu direnişler… Ne işçi o eski işçi; ne dünya, krizleri fırsata çevirmeye teşne sermayenin sandığı kadar büyük belki de…

Direnişleri önümüzdeki günlerde daha gür bir sesle ve yaygın (hatta nisandan itibaren daha çok) duyacağımız söylenirken, direniş içinden farklı temsilcilerin sesini duymaya ihtiyacımız var. Yalnız fabrikalarda değil, şirket genel merkez binaları önünde, patronların evinin hemen yanı başında ve sosyal medya hesaplarının ensesinde bir beceriklilikle devam eden işçi direnişleri hakkında Umut-Sen Koordinasyonu’ndan Betül Celep ile konuştuk.

Mücadeleci bir iki sendika dışında bu dalgayı sendikaların örgütlemeye niyeti yok. Sendikalar işçilerin çok gerisinde hareket ediyor.

"Bu mücadeleler daha önce de söylediğimiz üzere gerçek enflasyon rakamları altında ezilen ve toplumun neredeyse %51'inin asgari ücrete çalışmaya zorlandığı bir dönemde gerçekleşiyor. Şubat 15'e kadar tüm işyerlerinde zam oranları açıklanıyor. Dolayısıyla benzer itirazları bir 10 günlük süreçte daha göreceğiz. Trendyol çalışanları ön hazırlığı olan zam oranlarına göre eylemlilik kararı almış bir çalışan topluluğu.

Esnaf kurye modeliyle 'iş ortaklığı' perdesi altında, 2500-3000 TL bandında ele kalan bir parayla geçinmek mümkün değil. Özellikle akaryakıt zamlarının altında ezilen esnaf kuryeler asgari ücretin altında çalışmaya itiraz etti. Son derece organize, kitlesel ve mobil bir halde direniş biçimiyle üç günde hakkını söküp aldı. Trendyol kuryeler üzerinde bir dalga yarattı. 

Scotty, Hepsijet'te lokal, Yurtiçi Kargo, Yemeksepeti gibi şirketlere de sıçrayan direniş dalgası bu şirketlerde farklı stratejilerle devam ediyor. Öncesinde açıklanacak zam oranlarına hazırlığı olan sendikalar, fiili is bırakmalarla asgari ücrete çalışmayı reddediyor. Migros Esenyurt deposunda olduğu gibi. Tekstil işkolunda da Alpin çorabın 2500 TL zam alabilmesiyle (ücretleri 5000-5500 TL bandına çıktı) benzer bir dalga yayıldı. Alpin çorapta sendika yok, fakat güçlü bir birlik var. Kadın işçilerin öncülük ettiği iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. Deriteks Sendikası’nın bu noktada tekstil işçilerine önderlik etme çabası var. 

Yemeksepeti örneğinde Nakliyat-İş'in üç yıla yakın süredir sürdürdüğü sendikalaşma mücadelesi, bir gecede işkolu itirazı ile kırılmaya çalışılmıştı. Nakliyat-İş biriktirdiği gücü bugün beşinci gününe gelen direniş dalgası ile taşıyor ve kazanıma yakın bir mücadele sürüyor. Bu dönem esas olarak talep, asgari ücretle geçinemeyeceklerini bilen işçilerin zam talebi. Bunun kalıcı örgütlenmelere dönüşmesi işkolundaki sendikaların çabasına bağlı. Mücadeleye katılan her bir işçide bundan sonraki dönemde örgütlenme eğilimi var. Fakat mücadeleci bir iki sendika dışında bu dalgayı örgütlemeye sendikaların niyeti yok. Sendikalar işçilerin çok çok gerisinde hareket ediyor." 

SOSYAL MEDYADAKİ 'GÖRÜNMEZ ELLER'

İşçi direnişlerine müdahale, eylemlerdeki polis kalabalığı ve sosyal medyadaki engellemeler konusunda Betül Celep şu saptamalarda bulunuyor:

"Direniş sırasında kolluk kuvvetlerinin yoğun bir biçimde alanda olması bizim bakış açımızdan iyi. Ne kadar kalabalık olursa devlet yetkililerinin mücadeleyi o kadar ciddiye alması demektir. Dolayısıyla çözüm yakındır. Sosyal medyada şirketlerin çok yoğun tweet blokajlama çabası var. Trendyol, 20 bine yakın tweet atılmasına rağmen sıralamaya giremedi örneğin.

Yurtiçi Kargo doğrudan işçilerin hesabını spamlattı. Bunlar ‘görünmez eller’ olduğu için, kamuoyunu doğruda buradan yaratmak mümkün olmuyor. Fakat Yurtiçi Kargo patronlarının direniş etrafındaki her bir işyeri ile konuşması, tuvalete gitmeye izin vermemek; açıkça bir işçi düşmanlığı. Bu noktada işçilerle daha büyük dayanışma gösterilirse, söz konusu basınç üzerlerinden kaldırılabilir." 

TEKZEN'E BİMEKS ÖRNEĞİNDEN BAKIŞ

Celep’e, üç yıldır zam alamadıkları ve bazı şubelerde maaşların ödemediği gerekçesiyle sosyal medya mesajlarıyla karşılaştığımız Tekzen işçilerini de sordum. Celep, önümüzdeki günlerde Tekzen gibi birçok örnekle daha karşılaşacağımızı söyledi ve batma stratejisinden bahsetti.

"Büyük holdingler kimi faaliyetlerinde batma stratejisini kullanarak daha büyük kazanç elde edebiliyor. Bimeks örneğinde Vedat Akgiray'in aleni söylediği gibi. Kimi şirketler batırılmak için kuruluyor. Borsadan vurgun ve benzeri yollarla patronlar ceplerini dolduruyor. Tekzen'de de benzer bir gidişat var. Bimeks işçilerinin en büyük pişmanlığı 4 yıl bekleyip sonra bir direniş furyası başlatmaları oldu. Tekzen işçileri ile mücadele planı çıkardık. Tüm mağazalara ulaşarak hızlı refleks almak için çalışıyoruz. Bu batık şirket furyası farklı firmalarda devam edecek gibi duruyor. Biz de hazırlık yapıyoruz."

'KADIN İŞÇİLERİN DİRENİŞLERDEKİ ÖNEMİ'

Betül Celep ile özellikle tekstil iş kolunda yoğunlaşan kadın işçilerin direnişlerini de konuştuk. "Kadın işçiler arasında mücadeleye katılım ve ikna süreçleri daha zorludur. Ailenin tüm bireyleri kadın emeği üzerinde söz hakkı sahibi olduğunu düşünür. Fakat doğru bir tarzla mücadeleye katılımları sağlandığı takdirde kadınların iradesini sarsmak zordur. Alpin örneğinde kadın işçilerin kenetlenmesi kazanım getirdi. Dolayısıyla kadın işçilere özel emek, çaba ve özen gösterildiği takdirde direnişi, mücadeleyi kazanıma yaklaştırmak mümkün. Avon, Flormar, Migros gibi direnişler benzer örneklerle dolu...

O MÜSTEHZİ DUDAK BÜKÜŞLER...

Direniş kazanımlarının ardından bunları "hiyerarşiye" uygun bulmayan ve aşağılayıcı konuşanların klasik bir orta sınıf refleksi verdiğini söylüyor Celep. "Bu kişiler hedeflerini kendi patronlarına, onları kollayan devlete yöneltmek yerine bir direnişin kazanımına öfke olarak yönlendirmeyi bırakmak durumundalar. Orta sınıf ile mavi yakalının birbirine yakınsadıgı bir dönemde, meslek eğitim vb. fark gözetmeksizin mücadele alanlarını genişletmek ve birlik duygusunu büyütmek dışında bir çıkış yolu yok."

Yarın, örgütlenmenin nesnel ve öznel imkan ve sorunları ile işçi sağlığı konularını  konuştuğumuz, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Gönüllüsü, Akademisyen Aslı Odman'ın yorumları ile devam edeceğim. Yakın tarihe damga vuran Tekel işçi eylemlerinin öğrettiklerini de hatırlayarak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayla Türksoy Arşivi