Nesneyi tersine bükmek

Bir fabrika ya da toprağın kolektif olarak işgal edilmesi, nesneyi tersine büker. Nesnenin mülkiyet hali, kolektif olana dönüşmesiyle beraber, ‘katı olan buharlaşır’. Bu basit bir el değiştirme değildir.

Bu yazıyı ‘Zaman mı bozuldu Biz mi’ yazısının bir parçası olarak okuyun lütfen. O yazıda ‘Nesneleri ve nesnelerle olan ilişki biçimlerimizi değiştirmediğimizde bu bozulma ve bunu yapmadıkça bu çürümeyi ortadan kaldırma şansı da yok.’ derken, sözünü ettiğim şeylerden birine değinmek istiyorum.

Bir fabrika ya da toprağın kolektif olarak işgal edilmesi, nesneyi tersine büker. Nesnenin mülkiyet hali, kolektif olana dönüşmesiyle beraber, ‘katı olan buharlaşır’. Bu basit bir el değiştirme değildir. Bu yüzden bir fabrika ya da toprağın kolektif işgal edilmesi, kafamızda ağ kurmuş, temerküz kültürünün de parçalanması demektir.

Hegemonyayı kırmak mutlak surette ‘cüret’ ister. Cüret hegemonyanın kullanım çubukları, mesela güvenlik güçleri, yapma ya da yapmama emirlerine karşı gösterilen değil havada olan, bir anlamda hiçbir yerde ama aynı zamanda her yerde olmasını sağlayan ideoloji bulutları, bunu sınıf sınıf taşıyan az maaşlı öğreticileri, televizyonları, gazeteleri, sahte ve iki yüzlü ahlakları ve daha da önemlisi, ‘başka türlüsünün mümkün olamayacağı’ düşüncesine karşı bir cürettir. Hegemonya bir yandan senin hiçbir şey yapamayacağına seni ikna ederken aynı zamanda yapabilmen için de ancak kendisi gibi olman gerektiği kanısını yerleştirir. Onun gibi olursan onu kırmak gücünden yoksun olacağından ona karşı da olsan bu karşı olmak bile her gün kendisini yani hegemonyayı yeniden inşa eder. Bu yüzden ‘cüret’ her zaman ‘ütopik’tir çünkü hegemonyayı parçalamayı hedefler.

Bu yüzden bu ‘cüret’lerden biri sistemin en kutsal tanımı ‘mülkiyet’e ilişkin işgal sadece o mekanın işçiler, ‘civil’ yani gerçek anlamında yurttaşlar tarafından ele geçirilmesiyle kalmaz bu durum yeni bir kimlik yaratır ya da tam tersinden söylersek, mekan ancak cüretli-ütopik bir değişim gerçekleştirilebilirse yeniden olur.

İşgal eylemi bütün diğer ‘eylem’ler gibi eyler. Bu ‘eylemek’ durumu sadece bir yerin başkaları -ki burada kast ettiğimiz ‘sistem yıkıcılar’ı- tarafından ele geçirilmesi değildir. Doğrudan mekanın değişimi söz konusudur ki mekan asıl olarak sahipleri, kullananları, iktidar olanları, kolektifleri ya da sahipsiz olanları ile mekandır. Yani bir işgal eylemi ile öncelikle ve daha doğrusu birlikte mekan kendi bağlarından kırılarak başka bir mekan olmaya geçer. Aynı zamanda, hemen ve sonra!

Daha doğrusu birlikte işgalci kişi, kendi bağlarından, ‘sahipleri, kullananları, iktidar olanları, kolektifleri ya da sahipsiz olanları’ ile bağlarını kırar ve değişir.

İşgal cüreti, kendi başına 4-5 yüksek puanlı üniversiteden ve İskenderiye kütüphanesinden çok daha fazla değiştirici, etkileyici ve illaki söylemek zorunda kalırsak öğreticidir.

Bu yüzden başarısız! Olmuş bir işgal bile ‘eylemek’ ile kendisinden beklenenden çok daha fazla şey yapmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi