Nuriye ve Semih insanlık uğruna direniyorlar

İsrail elindeki avantajlı pozisyonları bir çırpıda Filistinlilere terk edip kendi topraklarına çekilmez. Ama iktidar tek harekette Nuriye ve Semih'i işlerine dönüşlerini sağlayabilir.

Nuriye Gülmen ile Semih Özakça açlık grevlerinin 147. gününe girdiler. Her ikisinin de durumları çok ağırlaştı.

Artık cezaevinin hastanesindeler... Ama bu değişiklik idarenin şefkatinden değil. Tam tersine her ikisin de isteklerinin dışında yapılan bir uygulama. Üstelik bunu yaparken de zor kullanıldığı aileleri tarafından açıklandı.

Semih Özakça'nın eşi Esra Özakça 31 Temmuz 2017 Pazartesi günü akşamı bir mektup yolladı:

"Semih ile görüşümüzü yaptık. Hastanede görüşme yapılacak bir alan yok. Koridorda demir parmaklıklar ve yoğun tel örgü ile çevrili kapı arasında görüştük. Neredeyse yüzünü seçmemiz imkansızdı.

Nuriye Hocanın ailesi de aynı şartlar altında görüş yapabildiler. Üstelik her ikisi için de açık görüş haftasıydı. Fakat açık görüşümüz sağlanmadı.

Semih hastaneye işkence edilerek getirildiğini anlattı. Bizler açık görüşte sarılmaya kıyamazken, yapılan bu işkence kabul edilemez... Bu davranışlar unutmayacaklarımız arasına girdi. Kendi tercih etmedikleri bir yer de olsa yaşam alanlarından koparılmalarını kabul etmiyorlar. Semih yaşadığı işkence ve insanlık dışı muameleden dolayı çok öfkeli...

Herkese selam ve sevgileri var. Her ikisinin de refakatçisi yok. Herkese çok selam ve sevgilerini iletmemizi istediler.

Kendilerine bir "iyilik" yapılmak isteniyorsa bunun işe iadeleri ve bu hukuksuz tutukluluğun son bulması olacağını söylediler.

Herkesi direnişi sahiplenmeye çağırdılar."

İktidar ve medyası Filistin'de İsrail'in yaptıklarını görüyor, İsrail'i karşı tavır alıyor, kınama yayınlıyor, protesto ediyorlar.

İyi güzel, aferin-maşallah... Diyeceğiz ama insan bir kere de kendi ülkesine bakmaz mı?

Filistinliler yurt istiyorlar. Zaten yüzyıllardır orada yaşıyorlar. Yıllardan beri Arap-İsrail çatışması var. Kolay çözümlenemeyecek bir sorun gibi duruyor.

Ama Nuriye ve Semih'in talepleri çok küçük ve sıradan... Geçen yıl bu zamanlar çalıştıkları işlerinin başına geri dönmek istiyorlar.

İktidardan istedikleri, Filistinlilerin İsrail'den istedikleri kadar zor bir şey değil.

KHK'ları kaldırın işimize geri dönelim.

Tam da Nazım Hikmet'in "Kerem gibi" dizelerinde yer alan tanımlama söz konusu:

"Yüreklerin kulakları sağır

Bağır bağır bağırıyorum

Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum."

Bütün ülke tek yürek olmuş haykırıyor: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça işlerine geri dönsünler!

İktidar ise aynı perdeden çağrıları İsrail'e karşı yapıyor:

-Filistinli kardeşlerimizi karşı insanlık ve saygı gösterin!

İsrail sözcüleri de Türkiye'nin çağrılarına karşılık "sen kendi ülkene bak" diyen açıklamalar yapıyorlar.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın Açlık Grevi eylemi, iktidar sahipleri "kötü" gibi gösteriyor. Hatta kötünün biraz daha kötüsü...

Nuriye ve Semih sadece kendileri için bu ülkede yaşayan her birey için direniyorlar. Onurlu bir ülkenin nasıl olacağını gösteriyorlar.

İsrail elindeki avantajlı pozisyonları bir çırpıda Filistinlilere terk edip kendi topraklarına çekilmez. Ama iktidar tek harekette Nuriye ve Semih'i işlerine dönüşlerini sağlayabilir.

Böylece açlık grevi eylemlerine son vermiş olurlar.

İnsanlık kazanmış olur.

Türkiye de buna dahil olabilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi