o madde hep gündemde!

bu maddenin kabul edilmesinde sorumluluğu ve sorumsuzluğu olanlar bundan sonra kadın hareketi ve dostlarından oy isteyemezler.

maske bulunmuyor. gerçi bulunsa ne olacak, her gün toplu taşıma kullanan, işyerinde bir sürü insanla iç içe zaman geçiren insan maske kullansa ne olacak, kendini koruması mümkün değil, başkalarını korur maskeyle ancak. ama marketler maskesiz almıyor ve maske bulunmuyor çünkü maskelerin dağıtımı için olabilecek en karmaşık sistem tercih edilmiş. çünkü yerel yönetimler mümkün olduğu kadar işin içine dahil edilmemeye çalışılıyor. 

sokağa çıkma yasağı sırasında, emniyet görevlilerinin ekmek dağıtan yerel yönetim ekiplerine müdahale ettiğini gördük. yani biri anlatsa inanmazsın. 

ayrıca cuma gecesi ortaya çıkan kaosun yani sokağa çıkma yasağının, yasağın başlamasına iki saat kala duyurulmasının da yerel yönetimleri devre dışı bırakmakla ilgili olduğu açık çünkü karar bir gün önce alınmış! 

virüsün bulaşmasını engellemek için bu stratejinin –hafta sonları sokağa çıkma yasağı, hafta içi işi olanın işe gitmesi- ne kadar etkili olduğunu görme imkânımız da sınırlı çünkü verilen rakamlar… işin o kısmını bilim insanlarına bırakalım, zaten herkesin anlayabileceği şekilde, tane tane anlatanlar var.

şu çok açık, türkiye’de salgın da dahil her mesele, iktidarın geleceği göz önünde bulundurularak yönetiliyor. o yüzden pazar gecesi ortaya çıkan istifa krizinin üzerinde durmaya değer bence. 

devam etmeden şunu hatırlatmak istiyorum. böyle bir iktidarda hatta herhangi bir iktidarda belli bir mevkide bulunan kişinin yaratabileceği "fark" sınırlı, gelenin gideni aratması, devlette devamlılığın esas olması gibi ifadeler bu sebeple büyük gerçeklik payı taşıyor. soylu’nun söylediği bazı şeylerin neredeyse tıpatıp benzerlerini seleflerinin söylemiş olması ve haleflerinin söyleme ihtimalinin bulunması da tesadüf değil. aslında en güzelini inci hekimoğlu twitinde söyledi.

yani ortada sevinecek/üzülecek bir şey yok. ama bize göre bir şey yok, diyenler de işin kolayına kaçıyor. çünkü tökezlenecek yerin ve kırılmanın da buralardan olması ihtimali yüksek.

adım adım hatırlarsak… sokağa çıkma yasağı ve bu şekilde organize edilmesinin cumhurbaşkanının haberi olmadan gerçekleşmesi mümkün değil. süleyman soylu da bunu ifade etti zaten. ama buna rağmen sorumluluğu üstlenmesinin birden fazla sonucu oldu. süleyman soylu akp içinden çıkmış bir isim değil, partinin herhangi bir bürokratı da değil, devlet içindeki, parlamenter siyaset dışı ya da ötesi ya da üstü –ne derseniz artık- hatlardan birinin elemanı olduğu biliniyor. ama bazı tarihsel anlarda insani özellikler de etkili olabiliyor ve tayyip erdoğan ile süleyman soylu’nun benzer kumaşlardan, benzer dokudan olduğunu söylemek de yanlış olmaz. bu soylu’nun ilk istifa girişimi değil. yakın zamanlarda akp’den başka istifalar da oldu, bu isimlerin içinde parti kuracak kadar kendine güvenenler de dahil kimsenin istifası onunki gibi bir tepkiyle karşılanmadı. bu istifa girişimi, onun "ben de varım ve az değilim" demesini sağladı. soylu, erdoğan sonrası senaryolar içinde, bir anda rakiplerinden birkaç adım öne çıktı. sevinenlerin bunu hesaba katmasını dilerim. bütün bunların bir tiyatro olduğu iddiası ilk anlardaki cazibesini kaybetmiştir diye düşünüyorum, diğer yandan, görüyoruz ki saray olunca entrikası da oluyor. iktidar cenahı öyle veya böyle önümüzdeki günlere hazırlanırken umarım muhalefet de benzer bir faaliyet içindedir.

infaz meselesi

çünkü o arada bir cephede daha kaybettik, infaz yasası taslağı, olabilecek en kötü biçimiyle meclis’ten geçti. iktidar ittifakının oy sayısı, her istediği yasayı kabul ettirmeye yetiyor ama yine de o gece orada bütün muhalefet milletvekillerini görmek isterdik. mesele oy değil ama böyle kritik bir anda orada olmayacaklarsa neden onları seçtirmek için bu kadar uğraşıldı?

biliyorsunuz, çocuklara tecavüz edenlerle ilgili madde yine kamuoyunun gündemine geldi ve kadın hareketinin başını çektiği bir tepkiyle karşılaştı. bu yeni bir konu değil, kapanacak bir konu da değil. yeni yaşam gazetesi için nisan başında yazdığım yazıda değinmiştim: iyiparti aksaray milletvekili ayhan erel, komisyonda, çocuk istismarcılarına indirim olarak yorumlanabilecek maddeler bulunduğunu, zaten kamuoyunda da ensarcıları çıkartmak için bir düzenleme yapıldığı izleniminin olduğunu söylemiş! çok sınırlı bir kesim dışında herkesin hassasiyet gösterdiği bir konu bu. o yüzden, o gece siyasi mahkumların tasarı kapsamına alınmaması karşısında gösterilecek infiali hafifletmek için sanki bu değişiklik meclis’in gündemindeymiş gibi bir hava oluşturulmuş olması muhtemeldir. ancak konu iktidar odağının hep gündeminde ve tekrar karşımıza çıkabilir. muhalefetin buna karşı hazırlıklı ve donanımlı olmasını diliyor ve yazıyı şunu hatırlatarak bitirmek istiyorum.

bu maddenin kabul edilmesinde sorumluluğu ve sorumsuzluğu olanlar bundan sonra kadın hareketi ve dostlarından oy isteyemezler. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi