Ragıp Duran
Olmaz olsun böyle muhalefet lideri!
Soru ve yanıtı çok basit: Türkiye’de son 11 yılda, 9 seçime girip 9’unu kaybeden ve hala koltuğunu koruyan bir ana muhalefet partisi lideri yerine şöyle Jeremy Corbyn ya da Bernie Sanders gibi biri…dışarıda niye arıyoruz ki içeride Selahaddin Demirtaş var… muhalefetin başını çekseydi, Saray rejimi bugün hala ayakta kalabilir miydi?
İlk başlarda tereddüt etmiştim: Bu adam saf mı yoksa safları mı oynuyor? Beyefendi akıllı ve zeki de tevazudan mı göstermiyor? Bütün kuşkularımı giderecek açıklamaları yaptı, tutumları takındı kendisi son 11 yıl içinde.
Efendi görünümlü ama aslında sinameki, ciddi görünümlü ama aslında sathi, mücadeleci görünümlü ama aslında uysal ve pasif… Birlikten yanaymış gibi görünüyor, halbuki fraksiyoncunun allahı, Dersim’den yanaymış gibi bakıyor, halbuki süzme Tuncelili…
CHP yönetimi, nereden bakarsanız bakın, nereden tutarsanız tutun (Elde kalıyor zaten) demokratik bir muhalefet dünyası yaratabilecek ve ona önderlik edebilecek hiçbir niteliğe sahip değil.
Çünkü radikal bir şekilde devletçi ve milliyetçi bir önderlik var. Altı okun ikisi tam 12’den vurmuş. Diğer dördü (Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, İnkılapçılık) de çok tartışmalı.
Aslında bu devletin kurucu partisi ama bu devlet, 1923’de de 2021’de de zaten pek öyle ahım şahım bir devlet değil(di), olamadı hiçbir zaman. Şekavet ve irticaya karşı kurulmuştu, kendini öyle tanımlıyor ve konumlandırıyordu.
Şekavet dedikleri Kürt Meselesi, 1923-38 dönemini irili ufaklı isyanlarla yaşadı, 38-78 arası büyük bir sessizliğe gömdürüldü. 1978’den bu yana Partisi, Ordusu, devlet kurumlarına benzeyen yapıları olan devasa ve kitlesel siyasi bir mekanizma haline geldi.
İrtica deseniz onu da 1923-70 döneminde kanunla, mahkemeyle, zorla, okulla filan bastırdılar ama sonunda onlar da işte iktidara geldi.
Bugün somut olarak Cumhuriyet güzergahında vardığımız merhale, şekavet ve irticaya karşı kurulup konumlanan yapının topyekün iflas ettiğini kanıtlıyor.
CHP daha ilk baştan Kürt Meselesi ve Siyasi İslam konularında yanlış tahlil yaptı, yanlış siyasetler geliştirdi ve bu iki akımın güçlenmesine neden oldu. Mustafa Kemal de, İsmet İnönü de, Ecevit de… Kürtleri ve Siyasal İslam’ı savunan kesimleri bu ülkenin siyasi/sosyolojik bir gerçeği olarak değil, doğrudan siyasi/ideolojik rakipleri hatta düşmanları olarak gördü.
Geçmişi ayrıca derin bir şekilde ayrıntılarıyla deşmeye ihtiyacımız var.
CHP yönetiminin bugünkü büyük yanılgılarından biri (Aslında o kadar çok var ki…) kendisini hala TC’nin kurucu partisi olarak görmesi yani sanması. Oysa ki artık TC diye bir devlet yok bu topraklarda. Kalmadı öyle bir devlet. Gitti, çoktan gitti, alıp götürdüler onu bir gece. Ve bir daha geri gelmeyecek. Kabul edin bu gerçeği artık!
Erdoğan’ın, 1071 Alparslan ya da Ertuğrul/Osman Gazi fantezileri ne ise, bugünkü CHP yönetiminin Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İlk Meclis, 1923 fantezileri de odur.
Atatürk’ün partisinin bugünkü yöneticilerinin Saray iktidarı ile anlaştıkları o kadar çok konu ve yaklaşım var ki, son dönemdeki her açıklamalarında konuştukça batıyorlar. Başkan mesela kalktı geçenlerde ‘’Necip Fazıl bizim Parti Meclisi üyemizdi’’ dedi. ''Hepimizin dedesi, babası bir şekliyle CHP'liydi. Mesela önemli şairlerden Necip Fazıl Kısakürek CHP'nin Parti Meclisi üyesidir bir dönem. Yapmıştır. Adnan Menderes CHP'lidir. Tek parti var zaten o tek parti aslında çok değişik görüşlerden, kimliklerden insanlar o tek parti döneminden parlamentoda ya da parlamento dışında partiyi temsil etmişlerdir. Ayrışma çok partili hayata geçtikten sonra başlamıştır''.
Tek Parti güzellemesi ve nostaljisi değilse nedir bu açıklama? Necip Fazıl ya da Adnan Menderes hayranı bir seçmen, şimdi kalkıp ‘’Vaay ben bilmiyordum. İyi ki açıkladınız Sayın Başkan. Bundan böyle oyum size’’’ mi diyecek?
Necip Fazıl’ı öv, Maraş katliamının yıldönümünde Alparslan Türkeş’i an…Ne güzel değil mi? MHP’ye Onursal Başkan yaparlar yakında sizi! KK ile MHP arasında sanki gizli bir aşk var.
İktidara karşı ciddi bir alternatif yaratması gereken ana muhalefet partisinin en önemli işi, sağa sempatik görünmek, sağ oyları cezbetmek, sağcılığı derinleştirmek oldu. Ne var ki kendisi her alanda beceriksiz olduğu için bunu da başaramıyor. Yani sağcılığı başarıyor ama sağcılardan CHP’ye geçen yok. Başkan’ın göz koyduğu AKP’li kardeşim diye seslendiği seçmen de kesin kararlı: Abi bu adam ağzıyla kuş tutsa ben yine buna oy vermem!
CHP yönetiminin ‘’Sol kesimlerle temasları sürüyor’’ diye bir haber okumadık hiç ama ‘’KK’nın muhafazakarlarla teması sürüyor’’ başlıklı haberde Başkan bir cevher daha yumurtlamış: ‘’21. Yüzyılın sorunlarını 18. yüzyıl kavramlarıyla mı çözeceğiz. Nedir sağcılığın, solculuğun kriterleri? Solcular kamu adına çalışır. Sağcılar kamu adına çalışmıyor mu? Solcular fakire yardım eder… Sağcılar fakire yardım etmiyor mu? Dolayısıyla bizim 18. yüzyıl kavramlarına hapsedilmiş bir siyasetle Türkiye'yi aydınlığa çıkarmamız mümkün değil. Yeni kavramlar üretmeliyiz".
Tercümesi kolay: Bakın sağcılar da iyi insanlardır. Sağcılık kötü bir şey değildir. Bunları söyleyince bütün sağcılar bunca yıldır yanıldıklarını fark edip hoop kitlesel olarak CHP’ye geçecekler değil mi? Lüzum yok aslında, yönetimde yeteri kadar sağcı var.
Sağ ve sol eskimiş yani. Kendisi çok yeni olduğu için bilir bu işleri.
CHP’de Başkanlık koltuğuna oturmuş daha yüzeysel bir Başkan var mı?
Sağ ve sol kavramlarını da o kadar güzel kavramış ki, dünya siyasal bilgiler literatürüne geçecek düzeyde yani.
İktidarı incitecek, rahatsız-huzursuz edecek hatta yaralayacak… yetmez berhava edecek bir muhalefet lazım. CHP yöneticileri bunu yapamaz.
Çünkü onlar devlet terbiyesi ile yetişmiş uslu, efendi, kravatlı ve sarışın. Bir o kadar da yüzeysel, idare-i maslahatçı üstelik de korkak.
CHP’nin tabanında hatta orta kademe yöneticileri arasında yüzlerce, binlerce hakiki muhalif olduğunu herkes biliyor. Ne yazık ki siyasi olarak çok fazla bir şey değiştirmiyor bu durum.
Yakın geçmişte Anayasa’ya aykırı da olsa milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, Kürtlere yönelik bütün baskıları sessizlikle karşılaması, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinde AKP ile birlikte ‘’Türkiye’de baskı yoktur’’ demesi, işçi mücadelelerinde küçük parmağını bile kıpırdatmaması, Saray’ın dış politikadaki bütün siyaset ve adımlarını desteklemesi…Bunların hepsi CHP yönetiminin Saray’ın koltuk değneği işlevi gördüğünün somut örnekleri.
Yeri gelmişken belirteyim: Dünya medyasında her gün Erdoğan hakkında çok sayıda haber ve yorum yayınlanıyor. Çoğu aleyhte, hepsi eleştirel. Bütün bu Türkiye haber ve yorumlarında KK’dan neredeyse hiç bahsedilmemesi Global Medyanın cehaletinden mi kaynaklanıyor yoksa başka bir neden mi var?