Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Öncüsüne bak, Cumhuriyetini al!

Büyük oranda geleneksel İslami değerler ile modernitenin sentezine dayalı Genç Osmanlı havsalasında “hakimiyet-i milliye”, Müslümanların ve Gayrimüslimlerin eşit şekilde katıldıkları egemenlik değil, Müslümanların üstünlüğüne dayalı ‘halk egemenliği’dir.

Yüz yıl önce Cumhuriyet ilan edildiğinde memlekette cumhuriyetçi bir akımın olmadığı (pek konuşulmasa da) iyi biliniyor. Ancak cumhuriyet fikrinin 1923’ten çok daha eskilere gittiğinin de unutulmaması gerekiyor.

Cumhuriyet’in kurucusu olan Jön Türk kuşağı ve özellikle Mustafa Kemal için (dolaysız olarak cumhuriyet konusunda değilse de) genelde modernleşme ve özelde ‘hakimiyet-i milliye’ konusunda öncü olarak kabul edilen Genç Osmanlılar veya Yeni Osmanlılar, aynı zamanda “Osmanlı ve Türkiye’de cumhuriyet fikrinin gelişimi” konulu çalışmalarda öncüler olarak karşımıza çıkıyor.

Genç Osmanlılar

Bilhassa eşitlik ve demokrasi konusunda günümüzün hastalıklarının kaynaklarını da bu kuşakta bulmak mümkün olduğu için, cumhuriyet fikrinin bu meşhur öncülerini dikkatle ele almak gerekiyor.

*****

En baştan bu kuşak hakkında bir uyarı notu ile başlamakta yarar var: Popüler ve hatta akademik algıda Genç Osmanlılar, bazen günümüzde kullandığımız anlamlarıyla bir cemiyet, bir örgütmüş gibi muamele görür. Ancak belli bir örgütsel yapısı olan oluşum ve hatta inisiyatif olarak bile düşünülemeyecek kadar heterojen ve birbirleriyle gevşek bağlarla ilişkili bir sivil muhalif kuşak söz konusudur. Bunu dikkate almayınca, mesela bu öncü kuşağın öncüleri olarak kabul edilebilecek olan (geçen hafta yazdığım Kuleli Vakası’na [1859] da adı karışmış olan) Şinasi (1826-1871) ve onunla birlikte 1860’tan itibaren Osmanlı Devleti’nde bir Türk vatandaşının çıkardığı ilk sivil gazete Tercüman-ı Ahval gazetesini yayınlayan Agah Efendi (1832-1885) gibi isimlerin kuşağın diğer bireyleriyle özellikle siyasi aktivizm bağlamında ilişkisizlikleri ve hayatlarının sonunda ‘yalnız’ ölmeleri şaşırtıcı gelebilmektedir.

Benzer şekilde kuşağın önde gelenleri olarak bilinen ve Genç Osmanlılar deyince ilk akla gelen üç önemli isim olan (yaş sırasına göre) Ziya [Paşa] (1829-1880), Ali Suavi (1839-1878) ve Namık Kemal’in (1840-1888) akıbetlerine bakınca da farklı bir sonuçla karşılaşmayız. Konumuz bu olmadığı için, sadece ansiklopedik bilgilerinden yola çıkarak bile bu üç isim hakkında yapılabilecek prosopografik bir analiz sonucunda hemen görülebilecek bu konuyu bir yana bırakıyorum.

Bu kuşak mensuplarının örgüt kurma girişimleri hakkında bugün tarihyazımsal birikimin belli bir yere vardığı doğru olmakla birlikte, bu girişimlerden en bilineni İstanbul’da kurulmuş ilk örgüt olan ‘Meslek’ (1865) hakkında bile adından ideolojisine ve akıbetine kadar belirsizlikler aşılmış değildir.

Yaygın olarak karşımıza çıkan, Genç Osmanlılar Cemiyetinin bu örgütün doğrudan devamı olduğu bilgisi de doğru değildir.

Aslında Avrupa'da kurulmuş olan yapı tarihyazımında yaygın olarak örgüt olarak anılmasına neden olan "Genç Osmanlılar Cemiyeti" ismi ile kurulmadığı gibi, klasik anlamda bir örgüt niteliğine de sahip değildir. Mısır Hidivliği konusundaki veraset talebi ve uğradığına inandığı haksızlık bağlamında kişisel hesapları nedeniyle Avrupa’da padişaha karşı muhalif bir hareket başlatmak isteyen Mustafa Fâzıl Paşa’nın himayesinde 1867 yılı Ağustos ayının sonunda kurulduğunda “Genç Türkiye” (Jeune Turquie) adıyla anılan ‘cemiyetin’ veya daha doğru deyişle grubun tarihi hakkında da hala belirsizlikler ve bilinmeyenler bilinenlerin önüne geçmektedir.

Bu nedenle dönemin entelektüel tarihi bağlamında ‘sivil’ muhalif düşünürler olarak Genç Osmanlılar söz konusu olduğunda, örgüt yayınlarını değil, bazıları örgüt kurma girişimleri içinde yer almış olan bu kuşak mensuplarının metinlerini, kendi isimleri etrafında okuyup değerlendirmek daha yararlı olacaktır.

*****

Bu metinlerden yola çıkarak konuyu ele almadan önce bir uyarı notu daha gerekiyor: Bu kuşağın ve genelde dönemin Osmanlı aydınlarının devletle organik ve düşünsel bağının asla kesilmemesi nedeniyle tırnak içinde yazmayı tercih ettiğim sivil kavramının temkinli olarak kullanılması ve sorgulanarak okunması gerekiyor. Ancak aynı dönemde benzer konularda düşüncelerini farklı kaynaklardan takip edebileceğimiz devlet adamları ve kurumlarından kendilerini ayırt etmek için sivil (belki ‘yarı-sivil’) kavramının kullanılması daha doğru olacaktır.

*****

Çoğu günümüz alfabesiyle ve hatta günümüz Türkçesiyle de yayınlanmış olan edebi metinler başta olmak üzere o dönem yayınlanmış kitap ve risaleler üzerinden dönemin önde gelen aydınlarından Namık Kemal, Ziya [Paşa] ve Ali Suavi’nin düşüncelerini öğrenmek zor değil.

Siyasi düşünce tarihi bağlamında daha ilginç olduğunu düşündüğüm bu şahsiyetlerin dönem basınındaki yazıları da son yıllarda toplu olarak yayınlandığı için, böyle bir analiz daha da kolaylaşmaktadır.

Ayrıca her biri hakkında kaleme alınmış yetkin biyografilerde hem düşüncelerinin kapsamlı özetine hem de eserlerinden örneklerini bulmak mümkündür.

*****

Son bir uyarı notu da burada düşmeliyim: İlgili şahsiyetlerin eserlerinde tutarlı bir düşünce seti (ideoloji) bağlamında örgüt veya herhangi bir oluşuma ait metin seti (text corpus) bulmak mümkün olmadığı gibi, aydınların her birinin yazılarının toplandığı (‘toplu eserler’ veya ‘bütün yazılar’ gibi) her metin seti içinde de bir bütünlük ve hatta tutarlılık bulmak mümkün olmamaktadır. Düşün tarihi çalışanlar bir yazarın yaşam evreleri bağlamında bunun normal olduğunu bilir, ama Osmanlı aydınları söz konusu olduğunda aynı evrede yazılmış metinler arasında da sistematik ve tutarlı bir düşünce bütünü bulup analiz etmek zor olabilmektedir.

*****

Egalofobinin Öncüleri olarak Cumhuriyet Fikrinin Öncüleri

Osmanlı’da cumhuriyet fikrinin ortaya çıkışı ve gelişimi konusunda ne zaman bir şey yazsam dikkat çekmek istediğim ilk şey şudur: Bugün Türkiye’deki hâkim tarih anlatılarında (daha önce bu köşede ele aldığım) Velestinli Rigas’ın (1757-98) cumhuriyet projesi görmezden gelinmektedir.

Çalışmalarını takdirle izlediğimiz meslektaşlarımızın bile Osmanlı’da cumhuriyet fikri ve cumhuriyetçilik konusunda yazarken bu gerçekliği hala ısrarla görmezden gelmesi bu hatırlatmayı zorunlu kılıyor. Diğer yandan, anlatı doğrudan Genç Osmanlı kuşağıyla başlatılırken, bu kuşağın Osmanlı tipi kast sistemi savunuculuğu, yani modernleşmenin eşitlikçiliğine tepkisi (egalofobi) dile getirilmekle birlikte sorunsallaştırılmamaktadır.

*****

Bu yazının konusu olan, Genç Osmanlılar ismi verilen öncü kuşağın, eşitlik sorunsalı bağlamında cumhuriyet fikrinin ortaya çıkışı ve gelişme sürecindeki yeri ve rolüne Cumhuriyet’in ilanın yüzüncü yılına rast gelecek olan gelecek haftaki yazıda detaylıca değinmek üzere kısaca şunları söylemek isterim;

Batı’daki siyasi literatürü yakından takip ettiği bilinen ve hatta 1867 yılından itibaren Avrupa’da bulundukları yıllarda siyasi ve ideolojik kamplaşmaların ortasında yaşayan bu aktörlerden hiçbirinde saltanatın/monarşinin veya hanedanlığın ortadan kaldırılması anlamında, yani dar anlamıyla cumhuriyet taraftarlığı görülmez.

Hatta 1871 Paris Komününe katılmış olan Meslek’in kurucularından Menapirzade Nuri Bey (1844-1906), Kayazade Reşat Bey (1844-1902) ve Mehmet Emin Bey (1843-1874) gibi Genç Osmanlı kuşağının üyeleri Mehmet Bey’in amcası Mahmut Nedim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında çıkan af sayesinde İstanbul’a döndükten sonra Nuri Bey ve Reşat Bey İbret gazetesindeki yazılarında Komün ve Enternasyonal hakkında olumlu şeyler yazdıkları zaman bile Osmanlı için cumhuriyet tahayyülü ortaya koymazlar. Özel mülkiyetin reddi anlamına gelen iştirak-i emval (malda ortaklık) anlayışını ‘fesat’ olarak değerlendiren bu aktörlerin maksimum programları meşruti monarşidir. Kötülüklerin kaynağı olan Ali ve Fuat Paşalar önderliğindeki Babıâli hükümetine karşı bazen radikal devrimci mücadele önerirken bile hamiyetinden şüphe edilemeyeceği belirtilen padişahın ve hanedanın saltanatında bir anayasal parlamentarizm ile sınırlıdır talepleri.

Ziya Paşa ve Ali Suavi’nin yazdıklarında karşımıza çıkan “idare-i cumhuriye” veya “cumhuriyet” kavramları da padişahlığı ve hanedanlığı dışlamıyordu.

Diğer yandan, Fransız cumhuriyetçiliğini her zaman öven Namık Kemal ve Nuri Beyin de Osmanlı için cumhuriyet rejimini uygun bulmadıkları bilinmektedir.

Genç Osmanlı aydınlarının cumhuriyetin ve cumhuriyetçiliğin öncüleri olarak kabul edilmeleri, asıl (bugün demokrasi kavramıyla karşılanan) geniş anlamıyla cumhuriyet ve cumhuriyetçilikle ilgilidir: Cumhurun, yani halkın yönetimi olarak cumhuriyet.

Dönemin söyleminde bunun karşılığı “hakimiyet-i milliye” veya “irade-i milliye” kavramı ve onun türevleri olmuştur.

Asıl Mesele: Hakimiyet-i Milliye

Hakimiyet-i milliye etrafında bugün yapılacak her tartışma, demokrasi kavramı etrafında yapılanlarla örtüşmektedir:

  1. Hakimiyetin anlamı, araçları ve kurumları ne olacaktır?
  2. Bu terkipteki milli veya milletten ne anlaşılmalıdır?

Hakimiyetin anlamı, araçları ve kurumları söz konusu olduğunda iki anahtar sözcük parlamento ve anayasadır. Ancak bugün temsiliyet krizi ve hukuk devletinin aşınması bağlamında çok tartışılan bu mesele bu yazının konusu değildir.

Diğer yandan, hakimiyet-i milliye terkibinin ikinci kısmına gelince, kavram-tarihsel bir analizle millet ve ilgili kavram setinin (ümmet, reaya, anasır, cemiyet, amme, cumhur, avam, ulus, toplum ve halk) modern dönemde dönüşümü, hala çalışılmayı bekleyen bir konudur. Bunlara bağlı olarak cumhuriyet ve demokrasi gibi kavramlar için de aynı şey geçerlidir.

Ancak kısaca şunu söylemek gerekir ki en azından teorik olarak hakimiyet-i milliye terkibindeki milli ve/veya millet göndermesi bugünkü halk (demos veya cumhur) kavramıyla ilgilidir.

Konumuzla ilgisi de bununla ilgilidir: Türkiye’de modernleşmenin ve cumhuriyetin öncüleri sayılan Genç Osmanlı kuşağının havsalasında (egemen olması gerektiğini söyledikleri) halk, gerçekten herkesi kapsamakta mıdır?

Bu soruya olumlu cevap vermek, birçok nedenden dolayı mümkün değildir.

Mesela, Osmanlı’daki eşitsizlik düzlemlerinden toplumsal cinsiyet düzleminde hâkim olan ‘erkekliğin’ dışında kalanların egemen olması gereken halkın dışında kaldığı açıktır.

Sınıfsal düzlemde hakimiyetin halkın tüm kesimlerine ait olması ile bunun yol ve yordamı meselesi, çok daha çetrefil bir mesele olmakla birlikte, söylemlerinde önceliği oluşturmadığı söylenebilir.

Konumuzla dolaysız ilgili olan kolektif kimlikler düzlemine gelince, Müslümanların hakimiyetine dayalı geleneksel Osmanlı kast sisteminin Tanzimat bürokrasisi tarafından revize ve hatta tasfiye edilmesinin, Genç Osmanlılar için kabul edilemez olduğunu görüyoruz.

Büyük oranda geleneksel İslami değerler ile modernitenin sentezine dayalı Genç Osmanlı havsalasında “hakimiyet-i milliye”, Müslümanların ve Gayrimüslimlerin eşit şekilde katıldıkları bir egemenlik değil, Müslümanların açık üstünlüğüne dayalı olan bir ‘halk egemenliği’ anlamına gelmektedir. Şerif Mardin’den ödünç bir kavramla ifade edecek olursak, Ali Fuat Paşalar önderliğindeki “aşırı Batıcı” modernist bürokratların tepeden inmeci modernist rejimin baskıcılığına olduğu kadar kolektif kimlik düzleminde görece daha eşitlikçi politikalarına karşı da tepki olarak ortaya çıkan bir muhalefet söz konusudur.

Kısaca, Türkiye’de cumhuriyet fikrinin öncüleri kabul edilen Genç Osmanlıların temel özelliklerinden biri, Gayrimüslimler bağlamında denklik fobisi (egalofobi) olmuştur.

Halkçılık ve halk egemenliği konusunda devrimci dönüşümün öncüsü olan bu kuşağın, aynı zamanda, diğer birçok zaafının yanında Türkiye’de cumhuriyetçiliğin ve demokrasiciliğin temel hastalıklarından biri olan egalofobi konusunda da öncü rol oynadığı unutulmamalıdır.


Bülent Bilmez: Lisans eğitimini ODTÜ Ekonomi bölümünde, doktorasını Berlin Humboldt Üniversitesi’nde tamamlayan Prof. Dr. Bülent Bilmez, 2005 yılından beri İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 30 yıla yakın hocalık sürecinde, daha önce Almanya’da (Berlin Freie Universitaet), Arnavutluk’ta (Elbasan Alexander Xhuvani Üniversitesi), Kosova’da (Prishtina Üniversitesi Yaz Okulları) ve Türkiye’de değişik üniversitelerde dersler verdi. Bir dönem Tarih Vakfı Başkanı olarak görev yapan Bilmez’in araştırma ve ders konuları şunlar: Modernleşme/(az)gelişme, emperyalizm ve küreselleşme teorileri; son dönem Osmanlı modernleşme süreci ve bu bağlamda modern kolektif kimlik inşa süreçleri ve modern Balkan (özellikle Arnavut/luk) tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti tarihi; Türkiye’de azınlıklar ve bu bağlamda sözlü tarih, kolektif bellek ve geçmişle yüzleşme. (İletişim için: [email protected])

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bilmez Hocadan Tarih Tersleri Arşivi