Nazım Alpman
Organize duş örgütü
Her türden devlet büyüklerinin en sık yaptıkları vurgu "devletimiz güçlüdür" şeklinde tezahür eder. Bu gücün suç ile olan bağını da Uğur Mumcu konuyla ilgili yazılarını topladığı kitabında teşhir etmişti:
"Suçlular ve Güçlüler."
Suçlular güçlü olunca ortalık kan revam içinde kalıyordu. Ancak zanlılar bir türlü mahkûm haline gelemiyor, hapishaneler sağ kalabilen kurbanlarla dolup taşıyordu.
Devlet ile suç arasındaki en sağlam kanıtı da yine devlet resmi bir raporla ifşa etmişti. Devlet-mafya-aşiret ilişkinin ortaya serildiği 3 Kasım 1996’daki Susurluk "kazası" sonrasında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın imzasını taşıyan "Susurluk Raporu"nda çok net olarak şu bilgi yer alıyordu:
"Devletin öldürme yetkisi vardır! Ancak bu yetki çok alt kademelere kadar inmiştir!"
Şimdi devletin gücüne(!) gelebiliriz. Devlet suç işledikçe güçlenmez tersine zayıflar. Ama devleti ele geçirmiş olanlar eriştikleri güç ile yapmadıklarını bırakmazlar. Kendileri güçlendikçe devleti zayıflatırlar.
Suçlularca zayıflatılmış devletin gücü de kendiliğinden ortaya çıkar. İşte Sedat Peker’in üç videosuyla "güçlü" devleti ne hale geldiğini gördük!
Önce "Şahsım devleti"ni karıştıran şahsın unvanından başlayalım. Tüm medya "Organize suç örgütü lideri" diye yazıyor. Atilla Aşut Ağabeyimiz 10 Mayıs 2021 günü BirGün’de Dilin Kemiği adlı köşesinde yazdı:
"Suç örgütünün lideri olmaz elebaşısı olur!"
Adı ne olursa Sedat Peker suç unsurlarıyla sarmaş dolaş olmuş devletin önemli bir yapı taşı haline getirilmiş kişidir. Peker’in de dahil olduğu yapılara "derin devlet" de denilebiliyor. Oysa "derin" kelimesi gereksiz. Devletin kendisi ile karşı karşıyayız!
Bu işlerin bütün düğümlerinde adı ortaya atılan Mehmet Ağar, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili olarak Güldal Mumcu’ya devletin nasıl bir suç duvarı olduğunu gayet özlü biçimde anlatmıştı:
- Bir tuğla çekersek o duvar yıkılır!
Ağar’ın duvar dediği devletin kendisiydi. Ağar da o duvarın önemli bir parçasıdır. Ağar son derece şeffaftır. Erzican’da Vali iken aranmakta olan ülkücü Haluk Kırcı’nın nikah şahitliğini yapmıştır. Susurluk "Kazası"nda ölen Abdullah Çatlı ile olan yakınlığını da açıklamaktan çekinmemişti:
- Ben onu Mehmet Özbay olarak tanırım!
Çatlı’nın üzerinden de çıkan kimlik Mehmet Özbay’a aitti ve altında Mehmet Ağar imzası vardı!
Eski bakan, eski milletvekili, gazeteci Ahmet Tan bir seçim gezisi sırasında sohbet ederken Mülkiye’den dönem arkadaşı Ağar’ın çok zeki olduğunu bana şöyle anlatmıştı:
- Mehmet, Süleyman Demirel’e söylemeden hiçbir şey yapmaz!
Sormadan değil söylemeden!.. Yani yaptıkları ve yapacakları hakkında devletin en tepesine "bilgi" verir.
Ağar yaptıklarını da saklamayan biridir:
- Binden fazla operasyon yaptık!
Bunu da faili meçhul cinayetlerin tartışıldığı Ali Kırca’ını Siyaset Meydanı adlı televizyon programında söylemişti. Ben de o tarihlerde Milliyet gazetesinde bu programı yazarken şöyle demiştim:
-1000’den fazla operasyonda yanlışlıkla 150-200 kişiyi de öldürmüş olabilir!
Ağar emniyetin her kademesinde görev yapmış emniyet genel müdürü olmuş, adalet ve içişleri bakanlıklarında bulunmuş biri olarak şu sıfatı fazlasıyla hak ediyor:
- Mehmet Ağar devlettir / Devlet Mehmet Ağar’dır!
Peki Sedat Peker nedir?
O da devletin aile bireyleri arasındadır. Ama o devletin gayrı meşru evladıdır! O yüzden zaman zaman baş tacı edilir, işi bittiğinde ise "aşağılık mafya" diye örselenir, haksızlığa uğrar. Halbuki Sedat Peker şimdiye kadar benzerlerinden hiç birinin çıkamadığı basamaklara tırmanmış Rize’de miting yaparak Cumhurbaşkanı seçilmesi için Tayyip Erdoğan’a oy istemiştir.
Peker bu miting sırasında ülkenin aydınlarının kanlarıyla duş yapabileceğini de açıkça ifade etmiştir. Savcılar kanla duş yapmanın bir ifade özgürlüğü olduğunu düşündüklerinden Peker için dava falan açılmamıştı.
Buradan hareketle Sedat Paker’in devlet büyükleri tarafından aşağılanması "hoş" olmamıştır. Medya da ona unvan bulmakta zorlanırsa, son açıklamalarıyla "devlete soğuk duş" yaptırdığı için şöyle diyebilir:
- Organize duş örgütü!