Ayşe Yıldırım
Portakal haklı çıktı; kızdılar
Fox TV ana haber sunucusu Fatih Portakal hakkında attığı tivit yüzünden mi suç duyurusunda bulunulduğunu sanıyorsunuz.
Yanılıyorsunuz. Asıl kızdıkları şey Portakal’ın attığı tivit değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının ardından ekranlara getirdiği haberdi. Pazartesi akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın canlı yayınlanan ‘ulusa sesleniş’ konuşması bittikten sonra Portakal haberleri sunuyordu. İşte o haberlerden biri "Yine kızdıracaklar" başlığını taşıyordu. Başlığın yanında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafları vardı.
Haliyle kimlerin kimi ‘kızdıracağı’ belli oluyordu. Haberin içeriği bağış kampanyaları AKP iktidarı tarafından hukuksuzca engellenen Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının her şeye rağmen koronavirüs nedeniyle zor durumda kalan yurttaşlara nasıl yardım etmeye devam ettiklerini anlatıyordu. Portakal da belediyelerin kampanyalarının engellenmemesi gerektiğini söylüyordu.
Gerçekten de ‘kızdılar.’ Kızgınlığın ilk belirtisini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından İsmail Cesur gösterdi. Cesur, Fox TV’nin bu haberinin görselini de alıntılayarak sosyal medya hesabından Portakal’ı hedef aldı:
"Ülke pandemi ile mücadele ediyor; devlet, hükümet teyakkuz halinde, FOX TV ve Fatih Portakal’ın gündemine, manşetine bakın:
‘Yine Kızdıracaklar’
Derdiniz nedir kardeşim, neyin kara propagandası bu?"
Elbette troller de boş durmadı. Portakal’a hakaretin bini bir para devam ettiler. Ama söz konusu onlar olunca "ifade özgürlüğü" olur tabii.
Ağır ceza verilmesini isteyenler mi, "algı operasyonu" yaptığını söyleyenler mi, Fox TV’nin kapatılmasını isteyenler mi, "provokasyon yapmaya çalışmak"la suçlayanlar mı…
Nitekim peşinden Sabah gazetesi de internet sitesinden aynı minvalde bir haber yaptı. Portakal’ın "devlet ile milletin el ele vererek yürüttüğü mücadeleyi hedef aldığını", "devletin koronavirüs ile mücadeleyi karaladığını", üstelik Fox Tv’nin bu haberi tam da Erdoğan’ın açıklamasının ardından yayınlamasının "maksatlı" olduğunu yazdı. Fox TV’nin bu haberle "doğrudan birlik beraberliği hedef aldığını" iddia etti.
Yani gerçekten de atılan başlık doğru çıktı; kızdılar.
Bu kez kızgınlıklarının hedefi Yavaş ve İmamoğlu değil, onların yaptığı yardım çalışmalarını duyuran Portakal oldu.
Ama bu haber için suç duyurusunda bulunamayacakları için Portakal’ın attığı tiviti bahane ettiler. Zaten Erdoğan’ın avukatlarının verdiği suç dilekçesi de Sabah’ın haberinden farklı değildi. Portakal’ın amacının Erdoğan’ın "başlattığı yardım kampanyasına gölge düşürerek kaos ve karmaşa çıkarmak" olduğu iddia edildi.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin dün açıkladığı Mart ayı raporuna göre "103 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de Mart ayında 15 gazeteci gözaltına alındı, 8’i tutuklandı. 12 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 18 gazetecinin yargılanmasına devam edildi. Bir internet sitesine erişim engeli getirildi."
Bu gazetecilere Nisan ayında Fatih Portakal da eklendi.
Uzun zamandır gazeteciliği "terör suçu" olarak görüyor AKP iktidarı. Bunu af düzenlemesinde açıkça gösterdi. Sadece gazetecileri değil tabii düşünen, konuşan, eleştiren, soran herkesi "terörist" olarak görme özellikleri var.
Korona ile mücadelede yetersiz kaldılar, geç kaldılar, CHP’li belediyelerin kampanyalarını engellediler, halka yardım etmek yerine halktan para topladılar, şimdi de bunları söyleyenleri "terörist" diye damgalamaya çalışıyorlar.
Fatih Portakal’a yapmaya çalıştıkları bu, Türkiye’nin virüse karşı önlemleri almakta geç kaldığını söyleyen ve "Bilim kurulu tavsiyelerini açıklasın" diyen Prof. Ahmet Saltık’ı "kaos çıkarmaya çalışmakla" suçlamaları da bundan.
Saray kalemlerinin CHP’li belediyeleri "bilerek isteyerek salgını yaymaya çalışmakla" suçlamaları da bundan.
Ama dedim ya söz konusu AKP’liler olunca söylenen her şey "düşünce özgürlüğü" sayılıyor. Ya da şöyle mi söylemek gerekir; "suçun özgürlüğü."
Nitekim, AKP-MHP iktidarının getirmek istediği af düzenlemesi de aynı mantığı taşıyor.
AKP iktidarının bugünlerdeki görüntüsü şu; koronavirüsle mücadele etmekten çok, salgına ilişkin gerçekleri dile getiren gazetecilerden bilim insanlarına, siyasilerden doktorlara kadar herkese karşı topyekûn cihat!