Deniz Derinsu
Ruh önce sahaya yansısın... Arkası gelir...
Futbol bir ülkede bu kadar sevilecek… Ve aynı ülkede futbolun içindeki herkes bu oyunun, ihanet edercesine sevilmemesine bu denli gayret gösterecek…
Türkiye’deki futbolun son yıllardaki durumu…
Hangi yıllar derseniz… Siyasetin tamamen futbolun içine girip bu kadar egemenliğini hissettirmesiyle başlayan dönem de diyebiliriz… Pasta büyüdü, siyaset girdi, futbol içinde bulunduğumuz kıyafete, çıkar savaşlarına evsahibi oldu…
Devre arası bitiyor… Pek özlenecek bir özelliği olmayan maçları, alışkanlık gereği birçok insan hevesle bekledi. Tam maçlar kupayla başlarken, Ali Koç tarafından gündeme ilk bomba atıldı…
Koç, söylediklerinin çoğunluğunda haklı. Başkanlığı döneminde söylediklerinin yüzde 60-70’inin benzerinde kendi de yer aldı. Aziz Yıldırım yönetiminde yer aldığı süreci de katarsak bu oran 80-90’lara çıkar… Sonra Galatasaray Başkanı’nı dinledik, Trabzon Başkanı’nı okuduk. Başka konuşanlar da oldu…
Sonuçta herkes haklı ve suçlu… Kim olursa olsun, suçladığını aynısını veya benzerini yapıyor… Sokaktaki at gözlüklü kesim (ki bu tabloları aslında en çok onlar seviyor), kendi tarafının konuşmasının hemen ardından karşı tarafa hücuma geçiyor. Gündem tamamen futbol dışına çıkıyor… Oysa herkese herkes tencere – kapak!
Sonra düdük çalıp maç başlıyor… Sahada bir futbol var ki, ‘Ben neden bu oyunun taraftarlığını, kavgasını veriyorum ki’ diye sorgulamamak elde değil…
Fenerbahçe geçen sezon ligin diplerindeyken kupaya aynı dönem Ümraniyespor’a elenerek veda etmiş, Ersun Yanal ‘Ligde neden tüm maçları kazanmayalım ki’ diyerek gaz almaya çalışmıştı… Sonrasını biliyorsunuz…
Aynı dönem aynı kupada Fenerbahçe bu kez ligin en zor durumdaki takımına ilk maçta konuk oldu. Kayserispor’un ligde kalma mucizesinden başka hedefi yoktur. Ve Fenerbahçe bu turu geçecektir…
Ama Fenerbahçeli bu futbolu izlemeye mahkûm edilmemeli. Yine transferde geç kalındı, kalınıyor… Herkes isyanda, başkan Koç kongre üyelerinden bağış hesabında…
Başarıyı sahada yakalasalar, tur - final derken Sarı Lacivertliler para zaten kazanacaklar. Şu Kayserispor’u iyi futbolla yen, rövanşa seyirci yağsın… Bunu Fenerbahçeli yapar, iyi takımına her zaman sahip çıkar. Para yine kazanırsın…
Ama önce futbol, sahada ruh şart…
Kayserispor’u küçümsediğinden alternatif kadroyla çıkılan bu maçta kazadan korkulunca esas isimler sahaya sürülüyor… Forma şansı iddiasındakilerin ayıbı bu. Tolgay bir tur önce TV röportajında oynayamadığı için çok üzüldüğünü söylemişti. Şu halini görünce artık futbolu unuttuğuna da üzülür.
Kamptan çıkan bir takım bu kadar bitkin bir futbol oynadıktan sonra bu taraftar nasıl umutlanacak lig için, merak ediyorum…
Artık Türk futbolunda en büyük sorunlardan birinin de teknik direktör yetersizliği olduğuna daha fazla inanmaya başladım. Ersun Yanal’dan örnek vereyim. Bu sezon bu takımda performansını kaç kişi ileri götürüyor dersiniz? 2 hadi bilemediniz 3… Bu Ersun hocanın yetersizliğidir… Ve bu sıkıntı ligin eksiksiz tüm takımlarının sıkıntısı: Türk futbolundaki hocalar yerli – yabancı yetersiz… O nedenle de Avrupa’ya sayılı gönderebildiğimiz teknik adamları artık hiç gönderemiyoruz…
Ali Koç’un, kulüp menfaatleri çerçevesinde camiasından bir ruh ortaya koymasını istemesi makul karşılanabilir. Elbette diğer kulüplerden de buna cevap gelecektir…
Ama Fenerbahçe’nin önce sahadaki takımı bir ruh ortaya koymalı… Zaten takım bir ruh ortaya koyduğunda, başkanın böyle bir talepte bulunmasına gerek bile kalmaz!
Ve bu arada transferde yine geç kalınıyor dedik… Bir de bu takımı gördükten sonra… Olası alınacak isimlerden birinin kaptanlık, liderlik ayarında olmasının şart olduğu da ortaya çıktı. Emre’den yaş ve fizik olarak hep bir risk var. Hatta riskin ötesi, biraz da umutsuzluk var. Kalanlardan ise bu takıma liderlik yapacak bir isim gözükmüyor… Alex, PVH, Kuyt gibi bir isim bu takıma saha içinde şart…
Sahadaki bu takımla istenen ruh, sanal dünyadan öte zor gider…
Fenerbahçe çıkıp Kayserispor’u kupada 2 maçta güzel futbolla yensin, ligde de oldukça önemli gözüken ilk 4 maçta minimum 13 puan toplasın…
Seyreyleyin Kadıköy’deki ruhu o zaman…