Mühdan Sağlam
Rusya’dan Çin’e, ABD’den Hindistan’a uzanan karmaşık denklem
Küresel sistemin işleyen yapısı yaygın biçimde ABD hegemonyasının zayıfladığı, ancak Çin’in bir hegemonik statü üstlenmeye hazır olmadığı bir belirsizlik ve geçiş süreci olarak tanımlanıyor.
ABD, bu denklemde Rusya’yı, Çin’e yakınlığının aşındırılması gereken bir aktör olarak görüyordu. Batı yanlısı olması arzulanıyordu, bu sağlanamıyorsa da en azından tarafsızlığının garanti altında olduğu bir konumu olsun isteniyordu. Ancak neredeyse bir yılını dolduracak olan Ukrayna Savaşı, bu denklemin işlerliğini de geleceği ele alırken hangi noktanın temel alınacağı da silikleştirdi. Siluetlere bakarak kişiyi teşhis etme ne kadar mümkünse, bugünkü zeminden dünyaya bakıp analiz yapmak da o kadar mümkün.
Böylesi belirsizlik dönemlerinde öngörüden ziyade, olanları imbikten süzmek ufuk açmaya yetmese de olabileceklerin sınırları konusunda bir fikir verebilir. Bu yazının amacı da Rusya’ya uygulanan yaptırımların enerji ve ekonomi denkleminden, jeopolitiğe uzanan hatta yaşananlara derli toplu bakmak.
YAPTIRIMLARIN GÖLGESİNDE ENERJİ OYUNU
“Bu yıl sonunda (2022) beklenen bütçe açığının Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYH) yaklaşık yüzde 2’si olacağını tahmin ediyoruz.” Bu sözler Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov’a ait. Siluanov, 8 Aralık’ta gazetecilerle yaptığı toplantıda konuya ilişkin bir soruyu böyle yanıtlamıştı. Sözlerinin devamında bütçe açığının nedeni olarak gelecek yıl yapılması gereken harcamaları riske atma pahasına son çeyrekte yapılması gereken harcamaları işaret etmişti.. Oysa Rusya kriz dönemlerinde dahi bütçesini yönetebilmekte mahir ülkeyken savaşın yükü bu cetveli alt üst etti.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgale girişirken yaptırımların düzeyi konusunda nasıl bir hesap yaptığını saptamak güç. Bununla beraber ekonomisinin belkemiğini enerji gelirlerinin oluşturduğu bir ekonomide özellikle bu alanı hedef alan yaptırımların bir faturası olacağı da açıktı. Fatura konusu açık olmakla beraber çoğu erken analizde görülen Rusya 2-3 aya batar öngörüsü de gerçekleşmedi. Üstelik Rusya denklemi karmaşıklaştırmayı da başardı.
RUSYA: PETROLDE ÜRETİM ARTTI DOĞAL GAZDA DÜŞTÜ
Rusya’nın enerjideki durumu anlamak için petrol üretim verilerine mercek tutmak fikir verebilir. Henüz netleşmeyen aralık verisi bir kenara koyulduğunda yılın 11 ayında üretimin yüzde 2,2 arttığı görülüyor, ocak-kasım arası toplam üretim 448 milyon ton. Aralık da dikkate alındığında Rusya’nın ortalama günlük üretiminin 9,8 milyon varil olduğu tahmin ediliyor. Petrol hayati, zira petrol ve petrol ürünleri ihracatı, Rusya dış ticaretinde yüzde 50’ye yakın bir paya sahip.
Doğal gaz Rusya açısından ekonomide hayati olan bir diğer meta. Gazprom’un 2022 üretim verileri incelendiğinde geçen yıla göre istikrarlı bir düşüş yaşandığı görülüyor. Şirket geçtiğimiz yıl 514 bcm gaz üretirken 2022’de, 100 bcm’den fazla düşerek 412 bcm’e gerilemiş. Benzer biçimde bu dönemde Bağımsız Devletler Topluluğu dışarıda tutulduğunda ihracatın yüzde 45 düzeyinde azaldığı görülüyor. İşte bütçede açığın ilk ayağı buradan geliyor. Gazprom dışındaki firmaların da üretimi dikkate alındığında Rusya’nın genel doğal gaz üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 12 düzeyinde azaldığı tahmin ediliyor. Gazprom’dak yüzde 20’yi bulan düşüşe karşın, genel resimde üretimde böylesi bir oynama yok. Bunun nedeniyse LNG üretiminin yaklaşık yüzde 9 artması.
Buna karşın Rusya ekonomisinde açık olmasının diğer nedenlerinden biri, petrol üretimi artsa da bunu indirimli olarak Çin ve Hindistan gibi ülkelere satmak durumda kalması. Dahası Rusya geçtiğimiz yıla kadar en çok kazandığı pazar olan AB’den hem doğal gaz hem de petrol sektöründe ciddi dışlanma yaşıyor. Ülkeye yönelen yabancı yatırım gün geçtikçe azalıyor. Dahası savaşın getirdiği maliyet bütçede gedik oluşturuyor.
SAVAŞIN KAZANANLARI ÇİN VE HİNDİSTAN
Rusya hem savaşın yüklü maliyeti hem de enerjide ciddi pazar kaybına uğradı. Ancak bu noktada piyasadaki gücünü Çin ve Hindistan gibi büyük alıcılar ve Türkiye gibi küçük alıcılara indirimli petrol satışıyla korumaya çalışıyor. Örneğin geçtiğimiz yılın martında Hindistan ve Çin’in Rusya’dan aldığı toplam petrol miktarı 27 AB üyesinin aldığının üzerine çıkmıştı. Yıl sonuna doğru, Hindistan’ın Rusya’dan aldığı petrol geçen yıla göre 14 kat, Çin’in aldığı iki katına çıktı.
Rusya’nın bu petrolü 20 dolar daha ucuza satması kendi ekonomisinde çarkların durmasını önlerken alıcılar ve Batı için farklı sonuçlara neden oldu. Çin ve Hindistan aldıkları bu ucuz petrolle bütçelerinde petrole ayırdıklarından fazlasını aldı. Bu konuda en kazançlı çıkanlar oldu.
Batı açısından da denklem karmaşıklaştı. AB ve ABD Rusya petrolünü sınırlandırma girişimlerini son olarak tavan fiyat uygulamasıyla katmerlendirmişti. Buna karşın Pekin ile Yeni Delhi, Moskova’dan akışı kesmedi, kesmeyecek gibi de görünüyor. Bu noktada ABD, Çin veya Hindistan’a ikincil yaptırımlar uygulamayı düşünse de her iki aktörün küresel tedarik zinciri ve ekonomideki etkileri dikkate alındığında, böylesi bir adım durgunlukla yüzleşen dünya ekonomisini tamamen krize itebilir. ABD, bunu da dikkate alarak alternatif geliştirmeye çalışıyor. Öte yandan rakibi Çin, ucuz petrolle adeta gücünü perçinliyor.
Batı kampı Rusya’ya yaptırımlar konusunda birleşse de bedel konusunda aynı faturayı ödemiyor. ABD ile AB tam da bu durumun örneği. Rusya petrol ve doğal gaz AB için, özellikle Almanya açısından, hayatiydi. ABD’nin Rusya ile böyle bir ilişkisi yok ki ABD zaten petrol ve doğal gaz ihracatçısı. Rusya ile AB arasında köprülerin atılması, Rusya için olduğu kadar AB içinde ciddi bir fatura çıkardı. Artan doğal gaz fiyatlarına karşın hükümetler destek programları açıklamak durumunda kaldı, enflasyon bazı ülkelerde rekor kırdı.
Rusya, Çin ve Hindistan’a, -2023’te büyük oranda petrolünü Asya’ya satacak- ucuz petrol satarak aslında bu aktörleri de denkleme dahil etti. Batı’nın Hindistan ile Rusya arasında kurmaya çalıştığı mesafeye bu adım engel oldu. Dahası dolaylı olarak küresel bağımlılık ilişkileri uyarınca ABD’ye yaptırımların sınırlarını gösterdi. AB ile ABD’yi hiç olmadığı kadar yakınlaştırdı. Bunun karşılığındaysa dışlandığı, ekonomisindeki gediklerin görünür olduğu, geleceğini bilinmezse ittiği ve bugüne kadar enerji ile dış politika arasında kurduğu bağla yürüttüğü diplomasiyi boşa düşürdü. 2023’ün Rusya, ABD, Çin, Hindistan ve AB için ne getireceğini, getirdiğinden kimin daha fazla kazanç sağlayacağını kestirmek güç. Ancak açıktır ki 2023’ün başı ile 2022’nin başı arasında korkunç ve kapanmaz bir uçurum var.
Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.