Sarayda ‘Gece Oyunları’: Azil, istifa, genelge

Yektan Türkyılmaz, gece genelgeleriyle ilgili, “Bu kararların gece verilmesinin sebepleri var. Herkese korkması ve tetikte olması hatırlatılıyor" dedi.

+GerçekTV’de her pazartesi Alin Ozinian’ın ve akademisyen Yektan Türkyılmaz’ın  gündemin önemli konularını tartıştığı Konuşmalı programında geçen hafta yaşanan: TÜİK azli, Adalet Bakanı istifası ve Erdoğan’ın medya faaliyetlerine yaptırım genelgesi konuşuldu.

BU GENELGELER KORKU REJİMİNİN BİR PARÇASIDIR

Genelgelerin gece yayınlanması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yektan Türkyılmaz, "Bu kararların gece verilmesinin sebepleri var. Herkese korkması ve tetikte olması hatırlatılıyor. Topluma ve siyasetin en tepesine bile tekin olmadıklarını hatırlatan bir yönetim biçimi. Bu korku rejimini daha önceki korku rejimlerinden ayıran nokta herkesin korkması gereken bir rejim hatta rejimin içerisindeki olan kişilerin de korkması gereken bir rejim olmasıdır. Çünkü bu devletin iç savaşıdır. Bu savaşta rejimin en tepesi, kendini güvensiz ve kenara sıkışmış hissettiği her an en tepesinden başlayarak devlet ağına ve bürokratik mekanizmaya yöneliyor. Bu gece kararlarıyla bunun yeni bir örneğini gördük." ifadelerinde bulundu.

DİNÇER ‘BENDEN SONRA GELECEKTE AYNI KADERİ PAYLAŞACAK’ DİYOR

Türkyılmaz, TÜİK’de neler olduğunun kulis bilgileri ile aktarıldığını vurgularken işin önemli kısmının kişilerin görevden alınması değil bunun sıklıkla yapılmasının tehlikeli olduğunu söyledi. 

"Fatih Altaylı çok gündemde olan bir kurumun başındaki kişinin istifasından ve görevinden alınmasından bahsetti. Hemen bu esnada Sait Erdal Dinçer’in Dünya gazetesinde ilginç bir röportajı oldu. Dinçer’in röportaj verdiği zaman görevden alınacağı çok belliydi. Dinçer'den önceki başkan 9 ay kalmıştı Dinçer 10 ay kaldı başkanlıkta. Bu gibi otonom, kurumsal ve kendi içinde istikrar olması gereken kurumlardaki bu görev süreleri çok ürkütücü. Performanslarını beğendirmek mümkün değil. Çünkü bu çöküş halinde bir rejim.  Çöküş halindeki bir rejimin makul ve durumu toparlayacak bir siyaseti olmaz. Bu hesapsız hamlelerin en sonunda hepsi hüsrana uğruyor ve hüsrana uğradığı zaman saray, günah keçisi olarak oraya yöneliyor. Burada içinden çıkılması zor bir döngü söz konusu. Dinçer'in vermiş olduğu mesajda metin okuması yaparsak benden sonra gelecekler de aynı kaderi paylaşacak diyor. Yerine Erhan Çetinkaya geldi. Kaderi hiç farklı olmayacak. Şimdi Şahap Kavcıoğlu’nun ismi geçiyor, yarın Nureddin Nebati’nin ismi geçecek. Burada öngördüğümüz şeyin adı istikrarsızlık."

SARAY REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜNDE KENDİ İÇ GERİLİMLERİ ROL OYNAYACAK

Türkyılmaz, "AKP’nin bu gidişatından iki tane muhalif parti doğdu. AKP'nin bu siyasetinden Sedat Peker doğdu. Daha sayamayacağım birçok düşman çıkarttı. Saray rejimi aynı zamanda bir tek muhalefeti düşmanlaştırmıyor kendi içinde de düşman üretiyor. Abdülhamit Gül'ün istifasını bu durumun bir işareti. Bu rejimin düşüşünde önemli bir dinamik olarak kendi iç gerilimi rol oynayacak." dedi.

Erdoğan’ın sürekli bir ortağa ihtiyaç duyduğunu ifade eden Türkyılmaz, "Önceden bir tarafta cemaat, bir tarafta Erdoğan vardı. Ama cemaatin tasfiyesinden sonra iktidar kendi içinde parçalandı. Erdoğan hiçbir zaman tek başına iktidar olmamıştır. Uzun süre yükselişini cemaate borçlu oldu. Önceden büyük ortağa ihtiyaç duyan rejim sonradan MHP’ye ihtiyaç duydu. MHP’ye ihtiyaçta yetmedi Süleyman Soylu diye bir figür ortaya çıktı. İktidarı bir koalisyon olarak düşünürsek Soylu bu koalisyonun üçüncü ortağı. Onun etkisi altında devlet kurumları var. Muhalefete ve kamuoyuna laf söylediklerini sandığımız anda bile her attıkları adımın birbirleri ile bir ilişkisi var. Kendi içlerinde birbirlerinin neredeyse canına kast eden alt gruplara bölündü. Artık koalisyonu da parçalanarak gidiyor." bu ortaklaşma sonucunda alt grupların kimden olacağını kestirmenin zor olduğunu belirtti.

GÜL’ÜN İSTİFASI SOYLU İLE YAŞANAN GERİLİM YÜZÜNDEN

Abdülhamit Gül’ün istifası hakkında değerlendirmeler yapan Türkyılmaz, "Abdülhamit Gül dört buçuk yıl Adalet Bakanlığı yaptı. Bu yıllar Türkiye’de adaletin ve hukukun öneminin kalmadığı bir dönem. Açıktan anayasa mahkemesinin tanınmadığı bu dönemde beylik lafları söyleyen birisi olarak kaldı. Abdülhamit Gül’ün istifası Soylu ile yaşanan gerilim yüzünden. Bir dönem İç İşleri Bakanı muhtarlarla görüştü. ‘Siz bir şeyleri yıkın adalet arkasından gelir’ dedi. Bu cümle Adalet Bakanına söylenmiş bir söz.  Birbirleri ile bir çekişme halindeler. MOBESE meselesinde ise Gül’ün rahatsız olduğunu sanmıyorum. Bu konu Soylu ile gerilimin aracı oluyor. İktidar blokundaki dağılmanın yavaş olmasının sebebi korku rejimini sadece toplumda değil rejim içerisinde de efektif sürdüğü. İstifasından Numan Kurtulmuş’un onayının alınmamış olması çok ihtimal dahilinde gelmiyor. Çünkü siyasi tarihini birlikte geçirdiği birisi. Bununla birlikte eğer saray tersi yönde bazı giderici hamleler yapmazsa Numan Kurtulmuş ve ekibi belli bir süre sonra AKP ile yollarını ayırabilir. Dağılmanın yavaş olmasının bir diğer sebebi ise bu isimlerin birçok kirli işe bulaşması ve onurlu çıkış görememesidir." dedi.

MEDYA FAALİYETLERİNE YAPTIRIM GENELGESİ

Türkyılmaz, "Bu rejimin özel olarak savaştığı bir kesim var bunlar; kadınlar, çocuklar ve gençler. Bu iktidar toplumu, bedenleri, fikirleri, kültürü, ekonomiyi, diplomasiyi keyfine göre dönüştürme hakkına sahip olduğunu söylüyor. Erdoğan negatif siyaset yürütmesinin sonuçlarından birincisi karşı tarafı her yönden engellemek ikincisi ise artık pozitif vaat sunamamak sürekli korkutmak. Erdoğan bu negatif siyaseti Kürt meselesi, din, milliyetçilik ve aile üzerinden yapıyor. Hedef aile, çocuk ve genç derken aslında negatif siyasetin bu genelgeyle hedef aldığı noktanın bir diğer yüzü de ortaya çıkıyor. Bunların sonucunda Türkiye’yi daha gergin bir dönem bekliyor. Türkiye’de muhalefeti istediği efektiflikte sindiremeyen, baskılayamayan bir rejim var. Günlük hayata daha çok müdahale eden bir iktidar göreceğiz."dedi.

SİYASET ÇOCUKLARI SİLAHA ÇEVİRİYOR

Trabzon’da bir çocuğun CHP lideri Kılıçdaroğlu’na ‘hain’ demesinin siyasetin çocukları silaha çevirmesi olarak yorumlayan Türkyılmaz, "Her şeye tenezzül eden sınır tanımayan bir iktidar var. Bu toplumun felaketi. Bunu alkışlayanların felaketi. Bu felaketleri bir karede gördük. Daha öncesinde asker elbisesi giydirilmiş bir 5-6 yaşlarında çocuk vardı. ‘Şehit olacaksın değil mi?’ diyerek bu çocuğa devlet idaresindeki bir kişi, ölümü amaç gösterdi. Trabzon’da ki olayda ise bir çocuğa düşman gördüğünü tarif ettirdi bu siyasi liderlik. Burada sistematik ve çok sorunlu siyaset var. Çocukların kolay yönlendirilebilmesinden dolayı kendi projeleri istikametinde silaha çeviriyorlar. Türkiye’de ki rejimin muhalefete karşı savaşının düşmanlaştırma siyasetinin nasıl karşılık bulduğunu gösteriyor." dedi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi