Seçim öncesi geyikleri

Kavga, küfür, gerginlik yerine gırgır, hoşgörü, kahkahalar olsa seçim kampanyasında eğlenirdik. Ama ruh ve zekâ olmayınca mizah da olmuyor maalesef...

2 yılda 3 seçim. Artı TV ve Artı Gerçek olarak bu oylamaları, seçim kampanyalarını sahada izleyip ekranlardan aktardık. Seçim temaları konusunda yurttaşları bilgilendirmeye çalıştık, gelişmeleri değerlendirdik, yorumladık.

Başka zamanlar ve başka ülkelerle kıyasladığımızda, Türkiye'deki seçim atmosferlerinde, bilhassa en sonuncusunda, önemli ve değerli bir eksiklik göze çarpıyor: MİZAH...

Buradaki politikacılar fazla ciddi, çatık kaşlı, sinirli, bağırıp çağıran adamlar. Kavgacı çoğu. Bu, şahsi bir mesele değil tabii ki... Ortam gergin. Ortamı geren Biri var. Bu sefer mesela birçok önemli kent meselesi gündeme gelmedi bile. Çünkü varsa yoksa ''Beka'', ''PKK iltisaklılar'', ''Teröristler''...

Espri yapan aday, Başkan pek yok. ''Esprit'' sözcüğü geniş anlamlı. Ruh demek, zekâ demek. E ikisi de olmayınca politikacıda haliyle mizah da olmuyor.

Halbuki başka zamanlar başka ülkelerde seçim çok rahat ve güzel bir şekilde mizah konusu oluyor. Birkaç örnek:

- Seçim kampanyasında Belediye Başkan adayı bir kreşi ziyaret ediyor. Kreş'in bazı eksiklikleri var. Danışmanına talimat veriyor:

- Buraya bütçeden 5 milyon tahsisat gönderin.

- Tabii efendim...

Aday aynı gün kentin cezaevini de ziyarete gidiyor. Hapishane dökülüyor. Aday danışmanına talimat veriyor yine:

- Buraya bütçeden 500 milyon tahsisat gönderilsin!

- 500 mü dediniz efendim?

- Evet beeeş yüüz dedim!

- Peki efendim, anladım, hemen mali departmana iletiyorum.

Danışman cezaevi ziyareti bitip adayın arabası ile kent merkezine dönerken merak etmiş sormuş:

- Efendim, kreşe 5 milyon, cezaevine 500 milyonluk tahsisat talep ettiniz. Neden acaba?

- Evladım, seçim bitince sen bizi kreşe mi gönderecekler sanıyorsun!

                                                       *   *   *

Oy verme günü seçmenin biri sandık başına gitmiş. Oyunu kullanmış. Sonra da seçim kurulunun odasındaki iskemlelerden birine oturmuş. Görevliler:

- Hayrola beyefendi rahatsız mısınız? Doktor çağıralım mı? diye sormuşlar. Adam,

- Yoo iyiyim, bir şeyim yok, biraz heyecanlıyım o kadar, demiş.

- Neden heyecanlısınız?

- Seçmen kütüğüne baktım da benim babam da bu sandığa kayıtlı, onu bekliyorum.

- Dışarıda bekleyin o zaman.

- İçeride de dışarıda da beklesem farketmeyecek ki...

- Neden?

-  E benim babam 6 yıl önce öldü!

                                                                 *   *   *

Küçük bir ilçede Belediye Başkan adayı nutuk atarken kalabalık izleyici kitlesi içinden gür sesli bir adam bağırmış:

- Başkan sen hıyarın birisin!

Aday cevap vermiş:

- Tamam kardeşim. O zaman oyunu bana ver. Seni çok iyi temsil ederim.

                                                      *   *   *

İktidar partisine mensup bir bakan bir milletvekilini evine çağırmış. Ev pek şık, pek lüks. Etrafta hizmetçiler koşuşturuyor. Döşemeler mermer, duvarlarda altın, gümüş işlemeli panolar filan... Milletvekili bu zenginlik karşısında şaşırmış. Bakan'a sormuş:

- Eviniz maşallah pek zengin, pek gösterişli... Siz Bakan olarak bu evi yaptıracak parayı nasıl kazandınız?

- Bak şu camdan dışarı... Otoyolu görüyorsun değil mi?

- Evet görüyorum.

- O otoyol 80 milyara mal oldu. Ben yüzde on aldım. Bu kadar basit!

Aradan birkaç yıl geçmiş, bizim eski milletvekili bakan olmuş, eski bakanı da yalısına davet etmiş. Yalı eski bakanın evinden çok daha gösterişli, çok daha zengin. Eski bakan yalıya girer girmez şaşkın bir şekilde yeni bakana sormuş:

- Şahane bir yalınız var. Sormak isterim size, bu kadar parayı nasıl kazandınız?

- Basit, çok basit. Şu pencereye bakın. Otoyolu görüyor musunuz?

- Yoo görmüyorum.

- Tamam işte cevabı aldınız!


(*Bu yazı Pazar sabahı yazılmıştı.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi