ayşe düzkan
seçmen ve sandık yetecek mi?
hdp’nin barajı aşmasının -birçok anket tarafından da teyit edildiği gibi- bıçak sırtında olduğunun ve hdp’nin olmadığı bir meclis’in nasıl akp’nin işine yarayacağının, en azından chp seçmeni tarafından anlaşıldığına dair alametler belirdi bence. "şunca yıllık chp’liyim, bu seçimde meclis’te hdp, başkanlık’ta ince," diyen çok kişi çıkıyor karşımıza. yılmaz özdil’in, veli saçılık’tan söz ettiği ve hem sevenlerinin hem de sevmeyenlerinin tepkisini çeken yazısı da bu işaretlerden biri. sözcü gazetesinin bir yazarı, yılmaz özdil’in politik pozisyonunda bir yazar, bir hdp’liye ancak bu şekilde oy isteyebilirdi.
görünen o ki, hdp’yi millet ittifakından dışlayan ve böylece baraj sorunuyla karşı karşıya bırakan tepedeki aklın hatasını, tabandaki sağduyu düzeltecek. bir başka deyişle, chp merkezinin, milliyetçileri memnun edeceğim, mhp’den, iyiparti’den oy alacağım diye atmaktan çekindiği faşizme karşı cephe’nin ilk adımlarını seçmen atacak. partiye yön veren aklın odağının yer değiştirmesi anlamına gelebilecek bu gelişmenin önümüzdeki dönemde daha belirleyici sonuçlarının ortaya çıkacağını düşünüyorum. bu vesileyle şunu da söylemek isterim; aramızda chp’ye büyük öfke duyanlar var, bence haklılar ama bu öfkenin ve haklılığın bugünkü adımları engellemesine izin veremeyiz. diğer yandan, birçoğunun akp’ye açtığı krediyi düşününce, en azından dengeli bir çizgide olmadıklarını düşünmekten kendimi alamıyorum.
ama şu açık; hdp, türkiye’nin önemli meselelerinden biri olan kürt sorunundaki anahtar rolü bir yana, parlamenter siyaset içinde, iktidar karşıtı cephenin de kilidi haline geldi. bu parti ve seçmeninin iradesinin parlamentoda temsil edilmemesi, sadece dillendirdiği toplumsal meselelerin parlamentoya yansımaması anlamına gelmeyecek, aynı zamanda önemli bir matematik karşılığı var. bu da, sadece iktidardan kurtulma açısından değil, toplumsal dönüşümün farklı sıçramaları için de büyük bir fırsat, bence.
bizim aklımıza gelen her şeyin iktidarın kurmaylarının aklına da geleceğine, bizim gözlemlediğimiz her şeyi onların da gözlemleyeceğine şüphe yok. akp mitinglerinden gelen görüntüler coşkusuz, kalabalık bile denemeyecek toplaşmaları gösteriyor. güçlü olduğu şehirlerde, seçime doğru yapacağı büyük mitinglerde durum farklı olabilir ama şimdilik seçmeninden eski teveccühü göremediğini söylemek yanlış olmaz.
ama akp seçimlere sadece seçmeni ikna ederek hazırlanmıyor. her şeyin genel merkezden planlanmasına da gerek yok. yaratılan iklim, cumhur ittifakı dışındaki partilere yönelik saldırıların cezasız kalacağı fikrini yayıyor ve bu partilerin seçim çalışmasını kelle koltukta yürütmesine sebep oluyor. bunu yazarken birkaç ilde hdp’lilere saldırı haberleri geldi, daha önce chp, saadet ve iyi parti standları da saldırıya uğramıştı. (ama bir yandan da, gündelik sohbetlerin seçim arabalarından, mitinglerden, bağır çağır konuşmalardan daha etkili olduğunu biliyoruz.) sandıkların akp’nin oyunun yüksek olduğu yerlere taşınması, hdp’nin organizasyonu ve seçmenin kararlılığıyla halledilebilir bir mesele gibi görünüyor. geçmiş sandık deneyimlerine dayanarak, sandık güvenliği için, millet ittifakından partiler ve hdp’nin sandık başında bir arada hareket edeceğine inanıyorum. ama aynı şeyin, hdp oyunun yüksek olup sandıklara yönelik müdahale ihtimalinin bulunduğu illerde de gerçekleşmesi çok önemli. ayrıca kurallar bu kadar değişirken sandık eğitimlerini ihmal etmemeli değil mi?
iktidar özellikle millet ittifakını bölmek için savaş kartını bir kere daha kullanmaya niyetli görünüyor. bu etkinin gerçekleşip gerçekleşmemesi biraz da bu partilere bağlı.
türkiye’de egemenler de dahil birçok toplumsal kesim bir süredir akp’nin gitmesinden yana ama bir alternatif bulunamamıştı. ince bu role aday gibi görülüyor. tabii tek ihtimalin, ince’nin cumhurbaşkanlığında, millet ittifakı ve hdp’nin çoğunluğunu oluşturduğu bir parlamento olduğunu düşünmek doğru olmaz. zaten bu kolay kolay gerçekleşecek bir olasılık da değil. bence en az bunun kadar güçlü bir ihtimal 24 haziran’da, 16 nisan’dakine benzer bir müdahale olması. böyle bir şeye tepki gösterileceğini bugünden dillendirmenin darbeden kalkışma denemesine kadar türlü biçimlerde yaftalanıp kriminalize edileceği muhakkak. ama 17 nisan’da sokakta olanların, o zamanki hayal kırıklığını bir kere daha yaşamaya katlanamayacak olmaları bir yana, böyle bir süreci yönetmeden sandıktan çıkmak mümkün olur mu?!