Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

Sıra geldi halifeliğe

Muhalefet anlayışını Salı grup toplantısına sıkıştıran bir ana muhalefetle hilafet de getirilir, Türkiye Cumhuriyeti, İslam Cumhuriyeti de yapılır.

8 Haziran’da bir tweet atılıyor:
"Kesin bir bilgiyi paylaşayım sözüm senettir. Ayasofya Camii için bugün halı siparişi verildi." 
Tweete atan kişi Ahmet Anapalı adlı bir tarihçi.  Ülke Tv, Beyaz Tv, Akit Tv gibi televizyonların vazgeçemediği bir isim.
Ve bu şahıs Danıştay’ın kararı ortada yokken, bir ay öncesinden Ayasofya için halı siparişi verildiğini yazdı.
Kimse de kendisini yalanlamadı. Her şeyin kurgu olduğunu zaten herkes biliyor. Danıştay’ın sadece Erdoğan’ı bu kararı tek başına vermiş gibi göstermemek için devreye sokulduğunu da…
İşte bu zat, yani Ahmet Anapalı, bu kez 10 Temmuz’da "kesin bir bilgi" daha verdi:
"Bir kesin bilgi daha vereyim mi; Ayasofya Camii için hazırlanan 14 bin metrekarelik halının parasını devlet vermedi. Tüm dünyanın tanıdığı, Avrupalılar tarafından son yüzyılın Selahaddin-i Eyyubisi olarak bilinen, ümmetin Halife dediği biri verdi."
Bu tanımlamaların kimin için yapıldığını biliyoruz tabii ki.
Sonuçta Erdoğan için bugüne dek "Allah, Başbakanımızı bizim başımıza nasip ettiği için her gün iki rekat şükür namazı kılmamız gerekir" diyen milletvekili gördük, "Sayın Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir" diyen milletvekilini de gördük.
"Türkiye’nin başında öyle bir lider var ki dünya liderliği kabiliyetinde ve Allah’ın bütün vasıflarını üzerinden toplayan bir lider var" diyen milletvekilini de…
"Biz başbakanımızın aşığıyız, Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir" diyen AKP’li il başkanını da…
"İslam dünyasına uygulanan zulme ve bölünmeye karşı tek başına dik duran Erdoğan; fiili olarak halife-i rû-yi zemindir. Biat ediyorum" diyen danışman ve yazar da gördük… (Gerçi bu isim daha sonra Erdoğan’dan ve AKP’den uzaklaştı ve ‘din ile vedalaşıp deist olduğunu‘ ilan etti)
Elbette kimi açılış ya da mitinglerde "Hoş geldin son Halife" ya da "Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayyip Erdoğan" yazılarını da gördük…
Erdoğan için "Benim Atamdır" diyen danışmanları da tabii…
Ayasofya’nın müze kimliğinden camiiye çevrilmesinin ardından işte bu halife tartışmaları yeniden başladı.
Akit TV’de açıkça "Bunun arkasına bir hilafet gelmeli. Merkezi de Ayasofya olabilir" dendi. Hatta, hilafetin "sihirli bir değnek" olduğu söylendi.
Devamı geldi. Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, "hilafetin islam dünyasının gasp edilen bir hakkı olduğunu" söyledi. Gerçi Dilipak bunları yeni söylemiyordu. Çok daha öncesinde "hilafetin Erdoğan’ın hakkı olduğunu" söylemişliği vardır.
Anlayacağınız adım adım kurdular siyasal islam düzenini.
Hepimizin gözü önünde, gözümüzün içine baka baka dillendirdiler hedeflerini. 
2015 yılında AKP milletvekili Tülay Babuşçu ne demişti anımsıyor musunuz? Hani Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı ile tarihteki temsili Türk askerlerinin önünde verdiği poz vardı ya. İşte o fotoğrafı paylaşmış ve "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" demişti.
2017 yılında bir televizyon kanalında "Biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin bu devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır" diyen AKP MKYK eski üyesi Ayhan Oğan’ın birkaç gün önce Cumhurbaşkalığına danışman olarak atandığını da anımsatalım.
Bütün bunlardan sonra "hilafeti getiremezler" diyebilir miyiz?
Hele de muhalefet anlayışını Salı Grup Toplantısına sıkıştıran bir ana muhalefet varken…
Sonunda da Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye İslam Cumhuriyeti olmaz mı!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi