Sıradan eğlenceler ve seçim

Ben, halkın “normal” insanlar gibi yaşayıp, sıradan eğlencelerden zevk alacağı, güvenli ve zengin bir ülke olma hayalini hala içinde bir yerde sakladığını düşünüyorum. Umutluyum. Öyle olmazsa ne olur? Kendi “düşmanlığımızla” kendimizi çürütür bitiririz…

Taammüden ağır bir ekonomik krize mahkûm edilen, et, süt, yumurta alamaz hale getirilen Türkiye’nin yarısı, hukukun ve demokrasinin buharlaşmasına da aldırmadan neden cehennemi tercih eder şekilde oy kullandı?

Niye Türkiye’de milliyetçilik patladı?

“Müminler”, kendisinden başka herkesten nefret eden bir milliyetçiliği böylesine nasıl sahiplendiler?

Irkçılık nasıl bu toplumun önemli bir parçası haline geldi?

xxxxxxx

28 Mayıs’ta ikinci turda cehennemden arafa çıkabilme imkânı var ama olumlu bir sonuç alınabilecek mi?

Bunlar Mayıs 2023’ün Türkiye gündemi soruları…

xxxxxxx

Bir de 2004 gündemi var.

1 Mayıs 2004 tarihinde…

10 yeni üye ülke…

Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ve Kıbrıs Cumhuriyeti AB'ye resmen katıldı…

Avrupa Birliği (AB) tarihinin en kapsamlı genişlemesi gerçekleşti…

19 yıl önce…

Türkiye de AB üyeliği için ısınma turlarındaydı…

Özgür dünyanın ayrılmaz bir parçası olmak peşindeydi.

xxxxxxx

Ülke bugünkü gibi mezralaşmamıştı…

Toplum böylesine öfkeli ve düşmanlaşmış değildi.

Sıradan sevinçlerimiz vardı…

Eurovision yarışmaları milli popüler eğlencemizdi…

Hatta 12 Mayıs ve 15 Mayıs 2004 tarihlerinde gerçekleşen 49. Eurovision Şarkı Yarışması’nın ev sahipliğini Türkiye yapmıştı.

İstanbul’da gerçekleşen yarışmanın yayıncısı da TRT’ydi…

Yarışmanın sloganı “Aynı Gök Kubbe Altında” idi…

Sunuculuğu Meltem Cumbul ve Korhan Abay üstlenmişti.

Yarışmaya Ukranya adına katılan Ruslana Grubu, "Wild Dances" adlı şarkısı kazanmıştı.

xxxxxxxx

2004 yılında AB peşinde koşan, Eurovision’a ev sahipliği yapan siyasal iktidar, 2011 yılından sonra kendini ve parti programını inkâr etmeğe başladı…

Önce AB gündemden düşürüldü.

Dünyadan kopmaya hız verilirken, 2013 TRT Genel Müdürlüğü de Eurovision Şarkı Yarışması'ndan çekilme kararı aldı.

xxxxxxxx

2023 yılında siyaset dışında hayat ile bağını koparmış Türkiye, Eurovision Yarışmasını da çoktan unuttu…

Sıradan neşelerle ilgilenmiyor.

Sade ve sakin bir hayatın küçük eğlencelerini çoktan arkasında bıraktı.

Herkes kendine düşman seçtiği birinden intikam almak istiyor.

“Düşmanını” yenmek, yenmekle yetinmeyip onu yerlerde sürükleyerek aşağılamak, her şeyden, açlıktan bile daha önemli.

Birçoklarının gözünde Rusya dışında “bütün dünya” da bu “düşman” sınıfına giriyor.

xxxxxxx

Halbuki 2004 Mayıs’ı başka bir bahardı…

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 7 Mayıs Cuma günü kabul edilen anayasa değişikliği paketi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e gönderildi.

21 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde hazırlanan 11 maddelik anayasa değişikliğini onayladı.

Anayasa'nın 10. maddesinde yapılan değişiklikle, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğuna ilişkin maddeye "Devlet, kadınların ve erkeklerin eşitliğinin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" fıkrası da eklendi.

Ölüm cezası, Anayasa'dan tamamen çıkarıldı.

'Yükseköğretim üst kuruluşları' başlıklı 131. maddede öngörülen değişiklikle, Genelkurmay Başkanlığı'nın YÖK'te temsilci bulundurmasına son verildi.

Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kuruluşuna ilişkin 143. madde yürürlükten kaldırıldı.

xxxxxxx

Muhteşem gelişmelerdi. İnsanlar umut doluydu. Zenginliğe ve mutluluğa doğru bir yolculuğun başladığı inancı yaygındı.

Sonra bütün bu harika hamleler tersine çevrildi.

Örneğin, Devlet Güvenlik Mahkemesi yok ama 15 Temmuz Yargısının bütün hukuk katliamlarına imza atan Sulh Ceza Mahkemeleri var…

2004 yılında Anayasaya "Devlet, kadınların ve erkeklerin eşitliğinin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" fıkrası eklendi ama 2023 yılında kadın düşmanlığı Meclis koltuklarına resmen kurulmuş vaziyette…

Türkiye “geri vitesinin sınırı olmayan ülke”…

xxxxxxx

Peki, ne olacak?

Ben, halkın “normal” insanlar gibi yaşayıp, sıradan eğlencelerden zevk alacağı, güvenli ve zengin bir ülke olma hayalini hala içinde bir yerde sakladığını düşünüyorum.

Umutluyum.

Öyle olmazsa ne olur?

Kendi “düşmanlığımızla” kendimizi çürütür bitiririz…


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi