Hamide Rencüzoğulları
Sona eren Libya Siyasi Diyalog Forumu ve 'İhvancıların başarısız girişimi' üzerine
Bu hafta gündemde, Tunus’ta sona eren Libya Siyasi Diyalog Forumu var. Hatırlanacağı üzere Cenevre’de 5+5 ortak askeri komisyon üyeleriyle yürütülen müzakereler sonucunda taraflar, ateşkeste uzlaştılar ve kalıcı barışın tesis edilmesi için bir dizi maddeyi içeren barış anlaşmasını imzaladılar. Bu uzlaşı, siyasi çözüm için sonraki adım olan Siyasi Diyalog Forumu'na kapı açtı ve görüşmeler Tunus’a taşındı. İki hafta süren Forum, geçtiğimiz Pazar günü sona erdi. Daha doğrusu, Tunus'taki Libya Ulusal Diyalog Forumu oturumlarının sona erdiğini Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams duyurdu. Zira yeni başkanlık konseyi ve geçiş hükümeti konusunda herhangi bir anlaşma sağlanamamıştı henüz. Özellikle başkanlık seçiminde ciddi kutuplaşmalar söz konusuydu ve bu durum, var olan çatışmayı daha da derinleştirmeye başlamıştı ki, oturum sonlandırıldı. Aslında başkanlık seçimi için oturumlara ara verilmiş oldu.
Kimine göre forumda başarılı adımlar atıldı. En azından iki ay önceki durum dikkate alındığında, çatışmasızlığın hüküm sürmesi açısından oldukça başarılı sayılır. Ancak gelecekteki hükümetin seçimi konusunda ayrı kutupları temsil eden adayların yarışa girmesi, Libya’da var olan çatışmaları daha da derinleştireceği endişesini beraberinde getirdi. Forumda, başkanlık konseyi ve yeni birlik hükümetinin kurulması ile yeni yürütmenin görev ve yetkileri konusunda mutabakat sağlandı, genel seçimlerin Aralık 2021’de yapılması kararlaştırıldı. Genel mutabakat çerçevesi böyle. Ancak aynı zamanda bir dizi anlaşmazlığı da doğuran bu kararlar, gelecekte yeni bir çatışmanın habercisi gibi duruyor. Çünkü yeni yürütmenin görev tanımında, başkanlığa geniş yetkiler veriliyor.
Siyasi Diyalog Forumu'ndan sızdırılan bir belge, geçici başkanlık konseyi ve yeni ulusal birlik hükümetinin yetkilerini ortaya serdi. Yeni yürütmenin görevi, bir yıl sonra genel seçimleri yapmaktır. Ancak konsey başkanlığının bu süre içerisinde yetkilerini tanımlayan ikinci maddeye göre konsey başkanı, Temsilciler Meclisi ile Ulusal Savunma ve Güvenlik Konseyi'ne danıştıktan sonra Libya Ordusu Yüksek Komutanlığının her kademesine atama yetkisine sahip olacak. Ayrıca olağanüstü hal ilan etme, savaş ve barış kararları da dahil olmak üzere Genel İstihbarat Teşkilatına başkan atama ve görevden alma gibi çeşitli yetkilerin verilmesini içeriyor.[1]
Birincisi, yine Temsilciler Meclisi'nin onayını gerektirmesi açısından bakıldığında, bu geçiş sürecini, daha önceki Suheyrat anlaşmasının bir tekrarı gibi görenler var. Yine BM’nin öncülük ettiği Ulusal Mutabakat Hükümeti kurulmuştu, ama Temsilciler Meclisi tarafından tanınmamış, güven oyu alamamıştı ve bu yüzden meşruiyeti hep tartışılan oluşum olarak kaldı. Yeni birlik hükümetinin de aynı BM eliyle yine aynı akıbete uğrama ihtimali konuşuluyor.
İkinci olarak, her ne kadar Temsilciler Meclisinin onayını şart koşsa da, başkanlığın kritik yetkilerle donatılması, rekabeti kızıştırdı. Başkanlık konseyi üyeleri ilan edilmeden forumun bitirilmesinin nedeni bu rekabetin derinleşmesidir. Bu yüzden BM’nin Libya temsilcisi vekili, anlaşmanın uygulanma mekanizmalarının tartışılması için bir hafta sonra başka online oturumların düzenleneceğini duyurdu.[2]
UMH’den İçileri Bakanı Fethi Başağa’nın adaylık için adı geçiyor. Öte yandan Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Saleh’in de adaylığı dillendiriliyor. Başka adayların da adı geçiyor, fakat çatışmayı özetleyen şey, doğu ile batı hükümetlerinin adaylık yarışında yine karşı karşıya gelmiş olmalarıdır.
Kimi Libyalılar rahatsız: "Forumun katılımcılarının yarısından fazlası İhvancılardan seçildi"
BM bu forumu büyük bir başarı olarak görüyor. Zira daha önce Suheyrat anlaşması ve bunun sonucunda kurulan UMH de büyük bir başarı olarak gösterilmişti. Ama ortaya çıkan şey Libya’nın fiili olarak ikiye bölünmüşlüğü ile yıllarca süren bir savaş. Ülkenin çeşitli dış müdahalelere açık hale gelmesi de cabası… Bu yüzden BM’nin Libya temsilcisinin kendisi dışındaki bir çok Libyalı için bu diyalog da tam bir başarı sayılmaz. Sebebine gelince, Forum katılımcılarını çoğunlukla kendisinin belirlemesi ve özellikle adı terörle anılan isimleri forum delegesi olarak tercih etmesidir. Bu yüzden katılımcıların seçimine dönük itirazlar baştan yükselmişti. Örneğin Libya eski Dışişleri Bakan Müsteşarı Hassan el-Saghir , Stephanie Williams'ı, adalete teslim edilmesi gereken suçluları siyasi diyalog forumuna davet etmekle suçladı. Ayrıca Forumun, bir yıl sonra seçimlerin yapılması kararı dışında Libya'nın geleceğiyle ilgili tek bir karara varamadığını da söylüyor. Başlangıcından itibaren Libyalıların güvenini kazanmayı başaramadı, dahası Libyalıları manipüle etme girişimi olarak görüldü. BM temsilcisinin Foruma katılan 75 delegeden 49'unu kendisinin seçmesi, "listenin Libya halkının çıkarlarını temsil etmeyen katılımcılardan oluşuyor" şeklinde yorumlandı. Keza davet edilenlerin yarısından fazlasının Müslüman Kardeşler hareketinin destekçileri olduğu iddia edildi. Bundan dolayı forumdaki katılımcılar birçok konuda anlaşamadılar ve ardından forumu sert bir şekilde eleştirmeye başladılar.[3]
Kimine gör Forumun en büyük başarısı, İhvancıları dışarıda bırakmasıdır. Katılımcılarının üçte ikisi, Ağustos 2014'ten beri üst düzey pozisyonlarda bulunan siyasetçilerin geçiş hükümetinde görev almalarına karşı oy kullandı. Bu, İhvancıların adayı Fethi Başağa da dahil olmak üzere mevcut krizin yaratıcılarının iktidara erişimini engelleyecek. Buna karşın Müslüman Kardeşlerin BM temsilcisini yeni hükümette Başağa'nın başbakan veya Başkanlık Konseyi başkanı olarak atanması gerektiğine ikna etmeye çalıştıkları iddia edildi. Saha kaynaklarına göre, Müslüman Kardeşler'in siyasi kolu olan Adalet ve İnşaat Partisi lideri Nizar Kavan, partinin iki yöneticisiyle birlikte Fethi Başağa’nın başkanlığını müzakere etmeye çalıştılar. Fakat bu girişim başarısız oldu ve bizzat BM’nin temsilcisi tarafından engellendi. Çünkü ihvancı heyetin delegelerin kaldığı otelde Başağa için rüşvetle oy satın almaya çalıştıkları ifşa oldu. [4] Medyaya düşen bir videoyla teşhir edildikten sonra bu girişimi bizzat BM temsilcisi engelledi ve şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı: "Katılımcılara fon sağlamaya çalışanlar, diyaloğu engelleyenler olarak sınıflandırılacaktır. Tehdit veya rüşvetle oy satın alma iddialarına yönelik soruşturma açılacaktır. Olaya karıştığı kanıtlananlara uluslararası yaptırım uygulama sözü veriyoruz." [5] Dolayısıyla deniliyor ki, Milli Mutabakat Hükümeti İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı yeni başbakan olarak görevlendirmek için uğraşan Müslüman Kardeşler hedeflerine ulaşmadan forumun ilk aşaması tamamlandı. Sonraki adımlarının ne olacağı ise merak ediliyor.
Erdoğan yine Libya yolcusu mu?
Bir yandan radikal İslamcı milis sorununun hala çözülememesinden dolayı Cenevre anlaşmasının ölü bir metinden ibaret olarak kalma ihtimali var. Diğer yandan 4 aday arasındaki başkanlık tartışması ve İhvancıların başkanlığı ele geçirme girişimlerinin Tunus diyaloğunu başarısız kılma riski hala var. Tam da bunun üzerine Libya basınında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya ziyareti konuşulmaya başladı.
Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tunus’taki forumda alınacak kararlara göre Libya’ya gitmeye hazırlandığı söylenmişti. Libya basını şu anda bu ziyareti gündeme taşıyor. Henüz Türkiye’de bu ziyaretin hangi gün planlandığı yazılmazken, Erdoğan’ın önümüzdeki Salı günü Trablus ve Misrata’yı ziyaret edeceği iddia edildi. Bu ziyaret vesilesiyle de Türkiye’nin Libya müdahalesi ve müttefik UMH üzerinden elde edilen ekonomik kazançlar yeniden gündeme taşındı. Bu konuda Afrigate ajansı, Arap ve Batılı basında yer alan raporları derleyen bir analiz yayımlandı.[6] Analizde, Libya Ulusal Ordusu ile Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri arasındaki son askeri istişareler neticesinde alınan "petrol tesisleri muhafızlarının birleştirilmesi" kararının duyurulmasının ardından bu ziyaretin gelmesine dikkat çekiliyor. 5+5 ortak askeri komisyonun ateşkes anlaşmasına imza attıktan sonra petrol üretimi yeniden başladı. Bundan sonra gelen "petrol sahalarının müşterek korunması" kararı, oldukça önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda Erdoğan’ın gezisi "bozucu bir hamle" olarak da görülüyor.
Örneğin Libya'nın eski Hindistan Büyükelçisi Ramazan El Bahbah’a göre, "Erdoğan'ın Trablus ziyareti, Batı Libya’daki siyasi otorite üzerindeki Türk kontrolünün teyididir ve bu da Libya'daki sömürge projesinin bir göstergesidir." El-Bahbah’a göre Erdoğan’ın olası ziyareti, Tunus’taki forumda Trablus ile Ankara arasındaki anlaşmaların iptal edilmeyeceğinin teyit edilememesiyle de ilgilidir. Yani diyalogdan her an eski anlaşmalarla ilgili iptal kararı çıkabilir. Bu yüzden deniliyor ki, "Ankara, Libya'daki çıkarlarını korumak için siyasi diyalog ile ilgili olumlu gelişmeleri engellemeye çalışıyor." Çünkü Serraj’le ilişkiler üzerinden özellikle altyapı ve enerji alanları başta olmak üzere Libya’nın yeniden inşasındaki işlerin ihalesiz olarak Türk firmalarına verilmesi sözü alınmıştı.
Analizde, bu anlaşmalardan sonuncusunun Libya'daki en önemli ve en büyük inşaat projeleri için "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadının ailesine ait bir şirketle yapıldığı" iddiası da yer alıyor. İddiaya göre anlaşmanın, savaşın yıkıma uğrattığı Misrata Uluslararası Havalimanı'nın yeniden inşası, bakımı ve geliştirilmesini de kapsıyor. Keza Bingazi'deki Libya Merkez Bankası likidite komitesi başkanı Ramzi Al-Ağa'nın, Recep Tayyip Erdoğan’nın ülkesindeki ekonomik krizlerle başa çıkmak için Libya bankalarındaki nakit rezervlerini nasıl kullandığının ayrıntılarını ortaya çıkardığına dikkat çekiliyor… İspanyol gazetesi OK Diario’nun yayınladığı rapora dayandırılan iddiaya göre "Birkaç gün önce, Libya Başsavcılığı, yurtdışında listelenmeyen sahte yatırımlara 800 milyon dolardan fazla para harcandığını ortaya çıkardı. Bundan dolayı pek çok uzman, Erdoğan'ın ülkesini yaşadığı boğucu ekonomik krizden kurtarmak için Türkiye Merkez Bankası'ndaki Libya döviz rezervlerini kullanma planı konusunda uyardı."[7] Daha önce Libya’nın Türkiye Merkez Bankasına 4 milyar dolar emanet bıraktığının yazıldığını hatırlatalım.
Hal böyleyken Libyalıların diyalog sürecinden çıkacak uzlaşıya göre Türkiye’nin Serraj hükümetiyle anlaşmalarının hala geçerli olup olmayacağı kaygısı yükselmiş durumda. Cenevre 5+5 mutabakatında bütün eski anlaşmaların sonlandırılacağı hükmüne rağmen, UMH güçleri bu kararın Türkiye ile yapılan askeri anlaşmaları kapsamadığını söylediler, Türkiye de UMH güçlerine yönelik askeri eğitim programını sürdürdü. Şimdi bu anlaşmaların akıbeti belirsizleşiyor. Diğer yandan, yeni geçiş hükümeti üyelerinin seçilememesine neden olan İhvancıların müdahalesi, BM Temsilcisi Vekili Stephanie Williams'ı soruşturma başlatmaya sevk etti. Yani İhvancıların önünün tamamen kesileceği öngörülüyor ve Erdoğan’ın ziyareti bununla da ilişkilendiriliyor. Türkiye’nin alternatiflerinin ne olabileceği masaya yatırılacak muhtemelen ama Libya’da çember giderek daralıyor….