Doğan Özgüden
Soykırım… Afrin… NATO'nun krokodil dişleri…
Yıllardır Ermeni dostlarımızla bir araya geldiğimiz, 20. Yüzyıl'ın ilk soykırımının acısını paylaştığımız, Türkiye de dahil tüm dünyada tanınması için birlikte mücadele verme kararlılığımızı pekiştirdiğimiz gündür 24 Nisan…
Bu yıl da Brüksel'in Ixelles semtindeki Henri Michaux meydanında dikili 1915 Ermeni Soykırımı anıtının çevresinde bir araya geldik. Türkiye çıkışlı göçmenlere çifte vatandaşlık hakkı tanındıktan sonraki seçimlere katılan Türk kökenli adayların sırf Türk lobisinin etkisindeki Türk seçmenlerden oy alabilmek için yerle bir edip yerine Osmanlı'yı onurlandıran anıt dikme sözü vererek hedef aldıkları ünlü anıt bu…
Anıtı yıktıramadılar ama, Belçika'da Türk Büyükelçiliği'nin kışkırttığı milliyetçi ve islamcı dernekler 1915 soykırımının tanınmasına karşı Türk göçmenleri sokağa döktüğünde ön saflarda yer almaktan, bulundukları meclislerde soykırımın tanınmasını öngören tüm girişimlere karşı "kahramanca" mücadele vermekten geri durmadılar.
Bu yıl da işte bu meydanda yaptığım konuşmada ağırlık verdiğim konulardan biriydi bu… Zira, ilginç bir raslantı, Türkiye'deki 24 Haziran cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinden birkaç ay sonra Belçika'da da belediye seçimleri yapılacak…
Toplantıda söylediklerim şunlar:
"13 yıl önce soykırımın 100. yıldönümü dolayısıyla Belçika'da Avrupa Ermeni Federasyonu, Demokrat Ermeniler Derneği, Brüksel Asuri Enstitüsü, Brüksel Kürt Enstitüsü ve Info-Türk Vakfı olarak düzenediğimiz etkinlikleri hatırlıyorum.
"O zaman, soykırımın tanınması için dünya çapında dile getirilen istemler karşısında Türkiye'nin İttihadçılar ve Kemalistlerin mirası olan soykırım inkarcılığına son vermesi gerektiğinde ısrar ediyorduk.
"Bu son derece haklı talep, Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra Türk metropollerinin sokaklarında on binlerce demokrat Türkiyeli tarafından paylaşıldı: 'Hepimiz Ermeniyiz!'
"2009 yılı sonu Zürih'te, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkiler kurulmasını ve iki ülke arasındaki sınırın açılmasını öngören bir anlaşma imzalanması umut vericiydi.
"Ne yazık ki, Türk-İslam ideolojisine sadakati kısa zamanda sırıtan Tayyip Erdoğan'ın AKP iktidarı sadece 1915 soykırımının Türkiye tarafından tanınması umudunu katletmekle kalmadı, ülkemizi 790 bin kilometrekarelik bir hapishaneye dönüştürdü.
"1915'te, soykırıma yüzbinlerce kurban veren Ermeni ulusunun hayatta kalanları Suriye'deki Deir-ez-zor çöllerine sürgün edilmişti… Bu tehcir kurbanlarının önemli bir bölümünün dipçik altında geçtiği bölgelerden biri de Afrin'di…
"Günümüzde de Türk Ordusu'nun islamist çapulcu müttefikleriyle birlikte işgal ettiği Afrin'de bu kez Kürt halkını hedef alan yeni bir tehcir sahneye konulmakta.
"Askeri operasyonların tetiklediği ulusal histeriyi fırsat bilen Erdoğan, islamcı-faşist iktidarını sürdürebilmek için 24 Haziran'da iki erken seçim birden düzenliyor.
"Bu seçimlerden kim cumhurbaşkanı olarak çıkarsa çıksın, asıl yaşamsal olan yeni millet meclisinin bileşimi.
"Kürt, Ermeni, Süryani ve demokrat Türk adaylarının bu yeni meclise güçlü bir şekilde girmesi, Tayyip Erdoğan'ın diktatörlüğüne karşı mücadeleyi güçlendirmenin tek umudu.
"HDP'li Ermeni milletvekili dostumuz Garo Paylan kısa bir süre önce Ermeni soykırımının tanınması, kamusal yerlerin soykırımcı isimlerinden temizlenmesi ve vatandaşlık yasasında demokratik değişimler yapılması için Meclis'e bir yasa önerisi sundu.
"Ermeni halkının cesur evladı Garo Paylan, millet meclisinde bile demokratik mücadelesinden ötürü ölümcül saldırılara ve tehditlere maruz kaldı.
"Bu erken seçimde daha birçok Garo Paylan'ın millet meclisine girmesi gerekiyor.
"Ve de önemli bir raslantı üzerine bir kaç söz daha ... Evet, Türkiye'deki 24 Haziran seçimlerinden birkaç ay sonra Belçika'da belediye seçimleri yapılacak.
"Brüksel başta olmak üzere birçok belediye meclisinde, hattâ bölgesel ve federal meclislerde 1915 soykırımı inkarcıları yıllardır cirit atıyor…
"24 Haziran Türkiye erken seçimleri nedeniyle önümüzdeki günlerde Schaerbeek ve Saint-Josse sokakları çifte vatandaşlık sahibi Türk seçmenlerin oylarını çekmek için Erdoğan posterleriyle donanacak.
"Ardından da Belçika belediye seçimlerinde Türk oylarını Erdoğancı adaylara yönlendirmek için aynı senaryo.
"Umarım ki Belçika siyasal partileri, 1915 soykırımının 103. yıldönümünde, bu ülkenin yerel, bölgesel ve federal meclislerindeki inkarcı sesleri bir daha duyulmayacak şekilde bertaraf etmek için aday tesbitlerinde yeterince uyanık davranacaklardır."
Belçika siyasal partileri öyle davranır mı bilemem… Özellikle geçen iki yıl kamuoyunda büyük çalkantılar yaratan yolsuzluk açıklamalarından sonra hızla taraftar kaybeden geleneksel büyük partilerin, özellikle de 30 yıldır federasyon, bölge ve belediye yönetimlerinin ağırlıklı ortağı olan Sosyalist Parti'nin Türk kökenli seçmenlerin yoğun olduğu belediyelerde, örneğin Brüksel'deki Saint-Josse, Schaerbeek, Molenbeek ve Anderlecht belediyelerinde, bir yandan Erdoğan hayranı islamcıların kurduğu yeni partiler, öte yandan kamuoyu yoklamalarında yükseliş gösteren radikal sol PTB ve çevreci ECOLO partileri karşısında yine inkarcı ve Erdoğan'cı Türk politikacılarına yer vermesi şaşırtıcı olmayacak.
****
Belçika deyince, genel merkezi yıllardır Brüksel'de olan NATO'yu anmamak mümkün değil. Hele hele, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in, Temmuz ayında Brüksel'de yapılacak NATO zirvesi öncesi 16 Nisan'da Ankara'ya yaptığı ziyarette tüm uluslararası kuralları çiğneyerek islamcı teroristlerle birlikte Afrin'i işgal eden ve bölgenin Kürt halkına 1915 benzeri soykırım ve tehcir uygulayan Türkiye'ye tam destek vermesinden sonra…
Oysa, çok değil, üç hafta önce 27 Mart'ta, Efrin Platformu'nun çağrısı üzerine binlerce kişi Brüksel cadde ve meydanlarında "NATO, Türkiye'nin yaptığı katliamların ortağıdır" sloganlarıyla yürümüştü.
NATO'nun, kendini üyeliğe kabul ettirmek için 1950 yılında Kore'ye 4500 kişilik tugay gönderen ve Sovyetler Birliği'ne karşı "ileri karakol" rolünü üstlenme sözü veren Türkiye'yi, başında ne türden hükümet olursa olsun ve de insan hakları nasıl çiğnenirse çiğnensin, karşısına alması mümkün değil.
1952'de gazeteciliğe başladığımdan bu yana NATO mesleki faaliyetlerimin ve de eleştirilerimin her daim odağında olageldi.
1953'te tütün ve incir deposundan bozma bir matbaada İzmir'in tek muhalefet gazetesi Sabah Postası'nda çalışmaya başladığımda Türkiye'nin yeni üye olduğu NATO da Kordon Boyu'nda lüks otel olarak inşa edilen bir binaya yerleşiyordu.
1958'de Milliyet'in İzmir temsilcisiyken bizzat NATO Güneydoğu Kara Kuvvetleri Komutanı Amerikalı general Harkinson'un da isminin karıştığı döviz kaçakçılığını kamuoyuna duyurduğumda uzun süre Amerikalı kaçakçı çavuşların tehditlerinden korunmak zorunda kalmıştım.
İstanbul'da yöneticiliğini yaptığım Akşam Gazetesi'nde ve Ant Dergisi'nde Türkiye'nin NATO üyeliğine sürekli karşı çıkmış, Türkiye İşçi Partisi'nin, antiemperyalist sol örgütlerin NATO karşıtı protesto eylemlerine geniş yer vermiştim.
1971 yılında NATO destekli 12 Mart Darbesi bizi sürgüne zorladığında, iki yıllik illegal mücadele döneminden sonra, çeşitli uluslararası örgütler gibi NATO genel merkezinin de bulunduğu Brüksel'de kurumlaştık. İnfo-Türk adına yayınladığımız bildiri ve kitapların ana hedeflerinden biri de hep NATO olageldi.
Bu yazıyı yazarken arada bir nefeslenmek için balkona çıkıyorum… Tam karşımda, ama oldukça uzakta, krokodil dişlerine benzeyen binalarıyla yeni NATO karargahı yükseliyor.
Sekiz yıl önce 30 bin metrekarelik bir alanda inşasına başlanan ve tam 1,1 milyar Euro'ya mal olan yeni karargah ilk kez geçen yılın 25 Mayıs'ında sadece liderler toplantısı için kullanılmıştı. Tüm işlevleri yerine getirebilecek hale gelmesi ise ancak bugün mümkün olabildi.
Yeni binanın hem büro hizmetleri, hem de muhtemel saldırılara karşı korunma açısından en ileri teknolojiyle donatıldığı biliniyor.
General De Gaulle'ün 1966'da Fransa'yı NATO üyeliğinden çekmesi üzerine Brüksel'deki Leopold III Bulvarı yanında alelacele inşa edilerek 50 yıldır hizmet veren eski karargah binası her hafta 300 kişinin bulvarın karşı tarafındaki binaya taşınmasıyla yavaş yavaş boşaltılıyor.
NATO bakanlar konseyi yarınki 27 Nisan günü eski binada son toplantısını yapacak.
7 Mayıs'ta NATO üyesi ülkelerin büyükelçilerinin ilk kez bir araya geleceği yeni bina, diplomatik misyonlardan yaklaşık 1.500, uluslararası askeri ve sivil personelden 1.700, NATO ajanslarından 650 kişi ve günlük ortalama 500 ziyaretçiye ev sahipliği yapacak.
NATO üyesi 29 ülkeye ait bu personel dışında Rusya'dan Avusturalya'ya kadar bir çok ülkenin de "NATO ortağı" sıfatıyla Brüksel'de bulundurduğu delegasyonların personeli ise bulvarın öte yanındaki eski karargahta kalmaya devam edecek. Tüm taşınma işlemleri tamamlandıktan sonra bu yılın NATO zirvesi Temmuz ayında yeni binada toplanacak.
Bu toplantının 29 yıldızından biri de, 24 Haziran seçimlerinde burnu sürtülmezse, hiç kuşkusuz Afrin fatihi Recep Tayyip Erdoğan!
Havuz medyasından birisi Efrin Platformu'nun Brüksel'deki NATO protestolarından sonra şöyle yazıyordu:
"Afrin platformu diye bir örgüt varmış. Avrupa'da yaşayan PKK ve YPG sempatizanları tarafından kurulmuş. Birtakım solcu ayağına yatan batılılar da bu hınzırlara destek veriyorlarmış... Bunlar geçen gün Brüksel'de NATO'yu protesto etmişler. 'NATO, Afrin'de Türkiye'nin ortağıdır' gibisinden sloganlar atmışlar. Avazları çıktığı kadar ciyak ciyak bağırmışlar... PKK, PYD, YPG ve YPJ paçavralarına bürünüp yürüyüş ve miting yapmışlar... NATO'yu Afrin operasyonuna karşı sessiz kalmakla ve Türkiye'ye destek vermekle suçlamışlar... Haklılar, Reis yerinde yaptığı çıkışlarla NATO'nun önce sesini kıstı sonra da olası kösteğini desteğe çevirdi. Başka deyişle onu 'terbiyeli maymuna' dönüştürdü..." (Sabah, 30 Mart 2018)
Pencereden tekrar uzaktaki yeni karargaha bakıyorum… Afrin'de öldürülen, islamcı çapulculara yer açılsın diye soykırımın 103. yıldönümünde yerlerinden yurtlarından edilen Kürtleri düşünüyorum…
Hayır, hayır… Hiç de terbiyeli maymuna benzemiyor…
Krokodil dişleriyle o, emperyalizmin ve despotların emrinde her an saldırıya geçecek bir ejdere benziyor.