Koray Düzgören

Koray Düzgören

Suriye’de yenilgi, Libya’da hayal kırıklığı

Putin’in İstanbul’a gelmeden Esad’la Emevi Camisi’nde verdiği ilginç görüntülere ve Rus medyasındaki haberlere bakarsak Libya macerası başlamadan bitebilir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yine kimsenin beklemediği bir manevra yaparak Türkiye’ye Şam üzerinden geldi.

Türkiye ziyaretinden önce uğradığı Şam’da, Esad’la kapsamlı bir görüşme yaparak ve bizimkilerin bir türlü ulaşamadığı Emevi Camisini (Adeta iç savaşın başladığı sırada, birkaç gün içinde bu camide namaz kılacağını iddia edenlerle alay edercesine!) ziyaret ederek, üstelik de bu görüntüleri de medyayla paylaştıktan sonra İstanbul’a uçtu.

Artık bu ziyaretle ve bu olayın görüntülenip servis edilmesiyle kimlere ne mesaj verilmek isteniyorsa... 

Putin İstanbul’da da Erdoğan’ın çok önem verdiği dünya harikası İstanbul Havalimanı’na değil, rüzgâra karşı daha güvenli olduğu için olsa gerek, boşaltılmış Atatürk Havaalanı’na iniş yaptı. (Son günlerde esen sert rüzgârlar nedeniyle bu harika havalimanına neredeyse hiç uçak inemedi ve kalkamadı. Tam bir kaos yaşandı.) 

Putin’in 2020’deki bu ilk ziyaretinin resmi sebebi Türk Akımı doğalgaz boru hattının açılış törenine katılmak.

Ama bu ziyarette çok farklı meselelerin de ele alınarak bazı kararların verilmesi de bekleniyor.

Özellikle Suriye ve Libya konusunda Moskova ile Ankara arasında oldukça gerilen sinirler ve ilişkilerde yaşanan ısınma nedeniyle bu ziyaret ve yapılacak

Putin-Erdoğan görüşmesi önem taşıyor. 

Özellikle Suriye’de İdlib meselesinde gelinen noktayla, Libya’da Türkiye’nin Rusya’nın desteklediği Hafter güçlerine karşı bir askeri harekâta hazırlanmasıyla ortaya çıkan ilginç kritik durum arasında bir bağ kuranlara bakılırsa, bu görüşme aynı zamanda Erdoğan’ın Libya macerası konusunda atacağı ya da atamayacağı adımların da habercisi olacak.

LİBYA HAREKÂTI İÇİN MOSKOVA’DAN BEKLENEN YEŞİL IŞIK

Türkiye günlerdir Libya’ya asker gönderilmesi, cihatçı ve İhvancı güçlerin yönetiminin desteklenmesi meselesini konuşuyor. Erdoğan ve iktidar sözcüleri cihatçı Trabulus yönetiminin lideri Sarrac’a niçin destek verilmesi gerektiğini anlatıp duruyorlar. 

Erdoğan, hatta bu desteğin kapsam ve boyutları hakkında ilginç açıklamalar da yapıyor.

MİT’in yaptığı ya da yapacağı örtülü operasyonlardan, Libya’ya Suriye’deki çakma Suriye Milli Ordusu unsurlarından bazı cihatçı çetelerin elemanlarının gönderilecek olmasından, bazı özel harekât elemanlarının gönderildiklerinden bahsediyor.

Başkomutan olduğu için olsa gerek, büyük bir rahatlıkla adeta Libya’daki iç savaşa hangi birliklerin ne miktarlarda ve nasıl bir bileşimle ve hatta nasıl gönderildiğini ya da gönderileceğini anlatıyor. 

Bütün bunlara rağmen, gerek Erdoğan’ın farklı açıklamalarından gerekse iktidarın değişik sözcülerinin ifadelerinden esaslı bir adım atılması için Putin’le yapılacak görüşmenin beklendiğini biliyoruz.

İktidar, Libya’da da sahadaki önemli unsurlardan biri olarak Rusya ile karşı karşıya gelince Suriye’deki operasyonlarında olduğu gibi Moskova’dan yeşil ışık almadan böyle kritik bir adımı atamadı. 

Suriye’de özellikle İdlib’te, aslında Türkiye ile Rusya farklı cephelerde oldukları halde Astana ve Soçi Süreçleri ile aynı amaca yönelik bir işbirliği içindeymiş gibi davrandılar.

Oysa böyle bir durum söz konusu değildi ve sonunda Rusya ve Şam yönetimi İdlib operasyonuna Türkiye’nin oyalama esaslı engellemelerine rağmen başladılar.

Ankara İdlib’te beklendiği gibi ve kaçınılmaz olarak kaybeden taraf oldu.

Libya’da ise farklı cepheler çok daha net bir görüntü veriyor.

PUTİN’İN UYARILARI LİBYA MACERASINI NASIL ETKİLER?

Putin, bölünmüş Libya’yı birleştirmek amacıyla Trabulus’taki cihatçı yönetimi sonlandırmak için savaşan Halife Hafter yönetimine açıktan destek veriyor.

Putin’in desteklediği Rusyalı paralı askerler açıkça Hafter’den yana savaşıyor.

Türkiye ise bir süredir destek verdiği cihatçı Trabulus yönetimi ile imzaladığı uluslararası meşruiyeti olmayan bir anlaşma ile iç savaşa kapsamlı bir destekle katılmanın planlarını yapıyor.

Yapıyor ama ortada Rusya faktörü olduğu için Moskova ile de karşı karşıya gelmeyi göze alamıyor. 

Bu nedenle Putin’le yapılacak görüşme merakla beklendi. Şimdi sonuçları bekleniyor.

Bazı Rusya uzmanlarına bakılırsa iki tarafın tıpkı Suriye’de olduğu gibi doğrudan karşı karşıya gelme ihtimali hayli zayıf. Erdoğan ve Putin bir şekilde gerilen ortamı yumuşatacak bir formül bulabilirler. İki tarafın ortak çıkarları çerçevesinde belki de şimdilik bir ateşkes anlaşmasına bile varılabilir. 

Rusya uzmanı Dr. Kerim Has ise bu görüşmede Putin’in bazı konularda doğrudan Erdoğan’ı uyaracağını sandığını söylüyor.

Bunlardan birincisinin, İranlı general Süleymani cinayeti sonrası Ankara’nın ABD’ye eklemlenmemesi uyarısı olacağını söylüyor. 

Bir diğer konunun da gündemdeki sıcaklığını koruyan Libya krizi ile ilgili olacağı muhakkak. 

Erdoğan’ın, tezkere sonrası Türk askerinin peyderpey Libya’ya girdiğine dair açıklaması ve muharip güç olarak, "Türk askeri içinden olmayan farklı ekiplerin" gönderileceğini söylemesi oldukça sorunlu görünüyor. 

Rusya uzmanı Has, "farklı güçler" açıklamasının "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başını çok ağrıtacağını" tahmin ettiğini söylüyor.

Ayrıca Rus medyasının bazı organlarında, Erdoğan ve ailesinin Libya dosyasının açıldığını ifade ediyor ve ekliyor:

"Yine Rus medyasında yakın zamanda yayımlanan haberlere göre, sadece 2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin, Şelçuk Bayraktar'ın şirketinin (Erdoğan'ın damadı) Libya'ya sattığı dronelar ve Libya'daki petrolden 1 milyar dolarlık gelir elde ettiği ifade ediliyor."

Putin’le yapılan görüşmelerden ne çıkar yakında göreceğiz ama öncesinde, Şam’a herhangi bir açıklama yapmadan uğrayıp, Esad’la Emevi Camisi’nde ilginç görüntüler vermesinden ve Rus medyasına servis edilen haberler ve yorumlardan anladığımız Erdoğan için Libya macerası öyle pek kolay olmayacak.

Zaten savaş alanındaki gelişmeler de Ankara’nın desteklediği cihatçı güçlerin Hafter karşısında iyice zor durumda olduğunu gösteriyor.

Bu gelişmelere bakınca iktidarın Suriye’de olduğu gibi Libya’da da hayal kırıklığı içinde bir hüsrana uğrayacağını söylemek kehanet olmasa gerek.

Dileriz böyle olur ve ülke yeni bir savaş bataklığına sürüklenmez. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi