ayşe düzkan
terör ve ötesi
milli eğitim bakanlığı’nın verilerine göre, türkiye’de 2019-2020 döneminde eğitim alan 18 milyon 241 bin 881 öğrenci var. tbmm plan ve bütçe komisyonu’nu üyesi istanbul milletvekili emine gülizar emecan millî eğitim bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, bunlardan 6 milyon öğrencinin uzaktan eğitime hiç erişemediğini açıkladı. yani öğrencilerin yaklaşık üçte biri, eğitim almadıkları ikinci öğrenim yılına giriyor. bu durumun en az rahatsız ettiği insanlardan biri milli eğitim bakanı ziya selçuk olmalı ki, twitter hesabında eba tv kanallarının, portalının ve destek noktalarının dünyaya örnek olduğunu yazdı. malum, türkiye’nin hizmetlerle ilgili kriteri halkın memnuniyeti, verimlilik falan değil, dünyaya örnek olmak, dünyayı kıskandırmak.
disk-ar’ın raporuna göre geniş tanımlı işsizlik yüzde 27, iş bulmaktan umudunu kesmiş olanların oluşturduğu gizli işsizlerin oranı son bir yılda yüzde 126 arttı, resmi işsizlerin yüzde 94’ü işsizlik ödeneği alamıyor. hükümet yetkilileri bununla da pek ilgilenmiyor, patronlara destek olmayı tercih ediyor; yine disk-ar raporuna göre 2020 yılında işverenlere verilen 18 milyarlık destek işçiler için kullanılsaydı, nakdi ücret desteğinin miktarı işçi başına 2.852 tl değil; 7.893 tl olacaktı. çünkü o 18 milyara karşılık 2,3 milyon işçiye ödenen sadece 6,5 milyar! fiyatların nasıl arttığını anlatmaya gerek yok, birleşik metal-iş sınıf araştırmaları merkezi (bisam) tarafından yapılan araştırmaya göre, aralık ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2478 tl, yoksulluk sınırı 8.570 tl. (bu rakamların, ilerici kurumlar tarafından dahi neden sadece aileler üzerinden hesaplandığının üzerinde ayrıca durmak gerek.) asgari ücret 2.825 lira 90 kuruş. (evet, 90 kuruş bir liraya tamamlanmamış!) hepimiz, en azından çoğumuz yoksulluk sınırlarında yaşıyoruz. o yüzden elektrikleri kesik olduğu için başlarında bereyle yorgan altında duranların görüntüleri, yoksulluktan intihar edenlerin haberleri her gün medyaya ve sosyal medyaya düşüyor. doğalgazı kesilenleri hiç saymıyorum.
erkekler kadınları öldürüp intihar süsü veriyor, kadınlara işkence ediyor, her gün medyaya ve sosyal medyaya yakılan, yaralanan, vahşice öldürülen kadınlara dair haberler düşüyor. kolluğun korumadığı kadınların canlarına tak edince işkencecilerini öldürdüğü de oluyor. bu maalesef adil olmakla birlikte caydırıcı değil, yasaların uygulanması, yani koruma kararlarının hayata geçmesi, zanlıların alıkonulması ve suçluların gereken cezayı alması caydırıcı olabilir. ama devlet erkânının erkek terörü sorununu klişelerle ya da erkeklere arka çıkan sözlerle geçiştirdiğini görüyoruz. lgbti’ler de erkek terörüne maruz kalıyor, bu konuda siyaset genellikle susuyor, ağzını açan çoğu siyasetçi de bu insanları suçlu, ahlaksız göstererek gördükleri şiddete destek olacak şeyler söylüyor.
kürtlere yönelik ırkçı saldırılarda artış var, bu o kadar kanıksandı ki bir kürtle herhangi bir sorunu olan saldırısını ırkçı gerekçelere dayandırıyor ki, ucuz kurtulsun!
ya pandemi diyeceksiniz, haklısınız. ama türkiye’de yaşayan insanların önemli bir kısmı için covid-19’dan korunmak, hastalığı dert etmek lüks! iş bulma şansına sahip olanlar toplu taşıma kullanıyor, en ucuzu bir liraya satılan ve fiyatı ne kadar azsa koruyucu özelliği de o kadar az olan maskeleri birden fazla kere kullanıyor!
o yüzden aşı, korunabilen, korunamayan herkesin umudu oldu. bugün dünyada satılan aşıların önemli bir kısmı henüz üretilmiş değil, 2021 yılı içinde üretilecek. kişi başına en fazla doz aşı satın alan ülke kanada, onu diğer zenginler izliyor, yani aşı satın alma konusunda ülkeler arasında eşitlik söz konusu değil. türkiye’nin satın aldığı 50 milyon doz aşı kademeli olarak gelecek, aşının iki doz uygulanması gerektiğini, nüfusun 83 milyonun üstünde olduğunu, halk sağlığı uzmanı prof. dr. kayıhan pala’ya göre toplumsal bağışıklık eşiğinin sağlanması için 120 milyon aşıya ihtiyaç bulunduğunu hatırlatayım. her ülkede bu konuda riske göre öncelik sıralamalı var, türkiye’de de sağlık emekçileri ve 65 yaş üstü öncelikli. bunların ardından milli savunma, içişleri bakanlığı, kritik görevlerdeki kişiler (kim onlar acaba?), zabıta, özel güvenlik, adalet bakanlığı, cezaevleri, eğitim, gıda ile taşımacılık sektörü çalışanları geliyor! bu sıralama bile hiç makul değilken ilk teslim edilen 3 milyon aşının bir kısmının siyasetçilere, hele de akp myk’sına yapılması en hafif ifadeyle skandal! devlet büyüklerinin aşı yaptırmasının özendirici olacağı öne sürülüyor ama zaten yeterince aşı yok, istemeyen olmasa ne çıkar!
devlet bahçeli ise ağzını her açtığında terörden bahsediyor. çünkü oyunun düştüğünün farkında. ama bu konuda alınan tek önlem hdp’ye saldırmak mı?
geçtiğimiz hafta gelecek partisi genel başkan yardımcısı selçuk özdağ, gazeteciler orhan uğuroğlu ve afşin hatipoğlu sokak ortasında saldırıya uğradı. selçuk özdağ ve afşin hatipoğlu farkı dönemlerde ülkü ocakları’nda çalışmış, orhan uğuroğlu ise yeniçağ’da yazıyor. kimsenin, bu işin bir sağ içi çatışma olduğundan şüphesi yok. ben bu yazıyı yazarken hükümetten kınama gelmemişti. mhp genel başkan yardımcısı semih yalçın, "bu hareketin delisi çoktur. talimat falan dinlemezler," demiş. bizim gözlemimiz gayet de dinledikleri yönünde ve o delilik değil, ceza almayacağını bilmenin iç huzuru. hatırlarsınız, kemal kılıçdaroğlu’na yumruk atan osman sarıgün’le ilgili devlet bahçeli "sert adamlar" ifadesini kullanmıştı ama sarıgün, denetimli serbestlik uygulaması için imza atmak zorunda kaldığı için dahi mızıldanıyordu!
türkiye ceza almayacağını bilen teröristlerin egemenliğinde, terör denince onları anlamayan, hatırlatmayan gerçeği anlatmıyor.