Türkiye’nin kentlerinde zehir soluyoruz

2019’da İstanbul ve Ankara’da ölçülen hava kirliliği, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği limit değerlerin en az iki katından fazla oldu. Kentlerde zehir soluyoruz.

İnsan açlığa 6 hafta, susuzluğa 6 gün dayanabilirken, havasız ancak 6 dakika yaşayabilir. Temiz hava işte bu yüzden insanın en temel hakkı. Günümüzde genellikle ısınma, enerjide tüketilen fosil yakıtlar ve trafik gibi insan faaliyetlerinden kaynaklı olarak ortaya çıkan hava kirliliğine ‘sessiz katil’ denmesinin nedeni, içinde barındırdığı PM 2,5 adı verilen, gözle görülmeyen, saç telinin 30’da biri kadar olan kirletici ince partikül maddeler. Hava kirliliğinin akciğer kanserine yol açtığı ve mesane kanserinin görülme sıklığını artırdığı kanıtlandı. Dünyada her yıl 600 binden fazlası çocuk 8 milyon insan hava kirliliğine bağlı olarak erken ölüyor.

Binlerce kilometre uçabilen, ülke sınırlarının ve denizin ötesine geçebilen PM 2,5 kirleticisi, akciğerlerin en derin noktalarına kadar ulaşabildiği ve dolaşım sistemine doğrudan karıştığı için daha büyük boyutlarda olan PM 10 kirleticisine göre sağlık açısından daha riskli. PM 2,5 düzeyindeki her 10 µg/m3’lük artış, akciğer kanseri kaynaklı ölümlerde yüzde 15-27 oranında artışa yol açıyor.

HAVA KİRLİLİĞİ AZALTILSAYDI 2017’DE 52 BİN İNSAN ERKEN ÖLMEYEBİLİRDİ

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun 2019 tarihli Kara Raporu’na göre, Türkiye’de 2017’de meydana gelen 30 yaş üstü toplam 399,025 ölüm içerisinde, hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısı ortalama 51,574. 2017’de hava kirliliği nedenli ölümlerin yüzde olarak en fazla olduğu iller Iğdır, Kahramanmaraş ve Afyon.

Havadaki diğer kirleticiler PM 10 ve SO2 (kükürtdioksit) için ülkemizde yasal mevzuat ile belirlenen sınır değerler, sağlık açısından Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği kılavuz değerlerin üzerinde. 2018’de ölçüm yapılan 163 istasyonun yüzde 96,3’ünde yıllık PM 10 ortalaması, DSÖ limitlerinin üzerinde kirli. Kara Rapor’a göre, 2017’de eğer Türkiye’de hava kirliliği DSÖ’nün önerdiği seviyelere indirilseydi, 30 yaş üzerinde yaklaşık 52 bin kişinin hayatını kaybetmesi –trafik kazalarının 7 katı kadar ölüm- engellenebilirdi.

Geçtiğimiz aylarda Greenpeace Hindistan’ın NASA Ozon Görüntüleme Aracı (OMI) görüntülerinden faydalanarak hazırladığı rapora göre Türkiye, 2018’de hava kirliliği dolayısıyla asit yağmurları ve erken ölümlere sebep olan insan faaliyetleri kaynaklı SO2 emisyonları dünyada en yüksek ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Erken ölenlere hastalananları, hastanede yatanları, ilaç kullananları ve işlerinden alıkonanları da eklersek, hava kirliliğinin ülkemize sağlık maliyeti çok yüksek.

Buna rağmen, Türkiye’de sadece iki önemli kirletici (PM 10 ve SO2) tüm illerde ölçülüyor. En tehlikeli hava kirleticilerden PM 2,5 tüm illerde ölçülmediği gibi, azaltılması için yasayla tanımlanmış bir ulusal sınır değerimiz yok. 2019’da 339 Ulusal Hava Kalitesi İzleme İstasyonu’ndan sadece 81 tanesinde PM 2,5 ölçüldü. Sonuçlar yüksek de olsa, PM 2,5’a dair ulusal sınır değer ve mevzuat olmadığı için önlem alınmadı. Oysa Çin’de bile kent ve kırsal için farklı PM 2,5 limitleri yasalaştıldı.

2019’DA İSTANBUL’DA HAVASI TEMİZ TEK YER KANDİLLİ OLDU

6 Şubat 2020’de www.havaizleme.gov.tr’den indirilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı resmi hava kalitesi ölçüm verilerine göre, 2019 boyunca İstanbul’da PM 2,5 ölçümleri yapılan 32 istasyonun sadece 18 tanesinden geçerli veri alınabildi. Bu aslında, İstanbul’daki ölçüm istasyonlarının sadece yüzde 56’sında güvenilir veri üretildiği anlamına geliyor. PM 2,5 ölçümü konusunda Ankara’da durum daha da vahim. 26 istasyondan sadece 1 tanesinden geçerli veri alınabildi. Yani Ankara’daki ölçüm istasyonlarının sadece yüzde 4’ünde güvenilir veri üretiliyor. Gelelim sonuçlara… 2019’da İstanbul’da günlük olarak PM 2,5 kirliliğinin en fazla olduğu ilçeler Kadıköy ve Kağıthane iken, yıllık ortalamada Aksaray’ı Kağıthane izliyor. Hem İstanbul hem de Ankara’da 2019’daki yıllık PM 2,5 ortalaması 21 µg/m3 olarak hesaplandı. Bu rakam, DSÖ’nün önerdiği limit değerin iki katı kadar yüksek.

PM 10 kirliliğinde ise 2019 boyunca İstanbul’da ölçüm yapılan 41 istasyonun 30’undan geçerli veri alınabildi. İstanbul’da PM 10 kaynaklı hava kirliliğinin en yüksek olduğu ilk 3 gün Alibeyköy, Esenyurt ve Göztepe’de yaşandı. Yıllık hava kirliliği ortalamasına bakıldığında ise en fazla PM 10 kirliliğinin olduğu yer Sultangazi. Kandilli, PM 10 kirliliği oranı DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerlerin altında olan, yani havası temiz tek yer. Türkiye’nin mevzuatındaki limit değerlere göre bile, İstanbul’un yüzde 40’ında kirli hava solundu. İstanbul’da 2019’daki yıllık ortalama PM 10 değeri 41 µg/m3; DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değerin iki katı kadar yüksek.  

2019’da Ankara’da PM 10 ölçümü yapılan 31 istasyondan sadece 3’ünden geçerli veri alınabildi. Yani Ankara’daki ölçüm istasyonlarının sadece yüzde 10’unda PM 10 kirliliğine dair güvenilir veri üretiliyor. Ankara’da PM 10 kaynaklı hava kirliliğinin en yüksek olduğu gün Kayaş ilçesinde yaşandı. Ankara’da bütün istasyonlarda Türkiye’deki mevzuata göre günlük olarak aşılmaması gereken limitin (100 µg/m3) 3 katından daha fazla kirlilikte değerler ölçüldü. DSÖ limitlerine göre bakıldığında ise Bahçelievler, Kayaş ve Sıhhiye ilçelerindeki tüm istasyonlarda limitlerin üzerinde kirli hava solundu. Ankara’nın 2019 yılı ortalama PM10 değeri (45 µg/m3), DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değerin 2 katından yüksek.

ARAÇ KAYNAKLI EMİSYONLARI AZALTACAK YASAL DEĞİŞİKLİKLER ŞART!

Anayasa’nın 56. Maddesi der ki: "Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."

Temiz hava hakkına sahip çıkmak için vatandaş, yerel ve merkezi yönetimlerin birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Temiz Hava Hakkı Platformu’nun koordinatörü Buket Atlı, bu yolda birkaç öneride bulunuyor. Ölçüm ve kamuya açık veri, bunların başında geliyor. Hava kirliliği konusunda anlaşılabilir, erişilebilir, gerçek zamanlı kanallar ile doğru ve güncel verilerin halka sunulması, hava kirliliğinin sağlık etkilerini ve her ildeki tahmini erken ölüm sayısını ortaya koyabilecek tüm veri kaynaklarının ulaşılabilir olması gerekiyor.

PM 10, PM 2,5 ve SO2 başta olmak üzere tüm kirletici limitlerinin DSÖ’nün limitleri ile uyumlu hale getirilmesi için mevzuat düzenlemesi tamamlanmalı ve hava kirliliğinden oluşan zararlara karşı hem önleyici hem de tazmin edici tedbirler konusunda bağlayıcı, uygulanabilir mevzuat geliştirilmeli. PM 2,5 ölçümleri ülke çapında yaygınlaştırılmalı ve halk sağlığı açısından temsiliyeti olan yerlere kurulacak ölçüm istasyonlarının verileri kamuoyuyla paylaşılmalı.

Endüstriyel yatırımların ÇED izin süreçlerinde, kompleks arazi koşullarını da hesaba katan, ikincil PM2.5 oluşumunu kapsayan ve dünya çapında kabul gören en güncel programları kullanarak hava kirliliği dağılımı modelleme çalışması yapılması proje sahiplerinden talep edilmeli. ÇED Raporu’nun yanı sıra, Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu da hazırlanarak, hava kirliliğinin sağlık etkileri, yaşanacak erken ölümler ve iş gücü kaybı modellenerek hesaplanmalı.

Atlı, bütün iller için Temiz Hava Eylem Planları hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor: "Kentlerde toplu taşıma ve bisikletli ulaşım teşvik edilmeli; motorlu araç trafiğine kapalı alanlar yaratılmalı; araçlardan kaynaklanan kirletici emisyonları azaltacak yasal değişiklikler yapılmalı."

Ve belki de en önemlisi, hava kirliliğinin en önemli kaynaklarından olan kömüre dayalı enerji üretimine teşvik son bulmalı; yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının artırılması için de politikalar oluşturulmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi