Deniz Derinsu
Uyum süreci şimdi önemli
Her şeyden önce Fenerbahçelilerin özlediği futbol bu değil, olmamalı da…
Ancak Sarı Lacivertlilerin hevesle beklediği, mevkilerinde futbolcuların oynamasıydı…
Bu sezon itibarıyla kısmet Denizli’deymiş…
Ne oldu… Solbekte solbek Hasan Ali oynadı… Sağbekte sağbek Isla vardı…Stoperde 2 stoper yer aldı: Serdar ile Zanka… Ön liberoda ön libero olarak transfer edilen Gustavo ter döktü…
Bu dizilişle Fenerbahçe, kalitesi tartışılır bir oyunla Denizli’den 3 puan çıkardı…
Ancak şunu unutmamak lazım ki bu kadronun bu haliyle gerçekten bir uyum sürecine ihtiyacı var… Bu takım bu onbirle mücadele edecek. İşte bu nedenle gerçek anlamda bu onbirin uyum sürecini aşması önemli…
Yoksa Ersun Yanal’ın haftalardır kumar gibi sahaya sürdüğü solbekte Dirar, sağbekte Ozan, stoperde Jailson’lu seçimlerin ömrü zaten kısa olacaktı… Ama büyük riskli seçimlerdi, bedeli de bence ödendi…
Bir nokta daha dikkatimi çekti… Kabus denecek geçen sezon, Fenerbahçe tek farklı yenik girdiği son dakikalarda atağa bile kalkamazken bu sezon, örneğin Denizlispor karşısında, yine aynı dakikalarda savunmaya çekilmedi. Aksine oyunu rakip sahaya yığarken gol bile aradı… Ciddi bir gelişme olarak değerlendirilmeli bu değişim…
Emre kuşkusuz Fenerbahçe’nin en önemli kozlarından biri… Ancak 39 yaşındaki bir futbolcu Fenerbahçe gibi bir takımın vazgeçilmezi olmamalıdır… Takıma dönenlerden sonra bakın yedek kulübesine… Moses, Deniz, Tolgay, Jailson gibi kader ismi olabilecek oyuncular sıra bekliyor… Kadro genişliği yeterliyken Fenerbahçe Emre’sizliği dert etmemeye alışmalı…
Kaldı ki Fenerbahçe, Ankaragücü’nü yenerken ilk yarıda Emre yoktu… Antalyaspor’a kaybedilirken ise ilk 60 dakika sahadaydı…
Emre’nin etkisizliğini veya etkisini tartışmak için öne sürdüğüm bir sav değil bu… Belirtmek istediğim, Fenerbahçe Emre’siz de Fenerbahçe olabilir. Oluyor da… Ve olmak da zorunda. Çünkü Emre 39 yaşında!
Futbolun büyük takımları arasındaki transferle sonrası o takım yandaşları birbirlerini kızdırmayı severler… Bunun geçmişte yüzlerce örneği vardır… Bugünlerde gündem Tolga Ciğerci olacaktır. Galatasaray’ın yolladığı, sakatlığı nedeniyle geçen yılı boş geçiren ve bu sezon istikrarlı bir performans sergileyen Tolga…
Oynadığı maçlarda kendisine dikkat ediyorum da hiçbir şeyden etkilenmeden oynamaya özen gösteriyor. Hata yapma korkusu yok… Deniyor deniyor deniyor… Bu da önemli bir özellik. Yalnızca Denizli maçında attığı golden gündeme gelmesi ayıp olur. Sezon başından beri mücadele arzusuna ve takıma katkısına dikkatli bakmakta fayda var… Ancak ilginçtir, başarısızlıkta tribünlerin ezbere önden harcayacağı isimler listesinde ilk sıralarda görülüyor…
Ülke futbolu olarak günü yaşarken dünü unutup yarını hiç düşünmeme gibi bir hastalık söz konusu… Milli maçlar sonrası dönüş yapılan ligde ciddi bir futbol kalite düşüşü maçlarda yine gözlendi. Galatasaray maçı golleriyle kurtardı belki ama futbol seviyesi çok eleştirildi. Aynı şekilde Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın maçları da kalite olarak pek insanı oyuna bağlayacak özellikte değildi. Milli takımda yakalanan jenerasyon dikkatle incelenmeli. Fenerbahçe dahil tüm takımlar bu jenerasyondan bir şeyleri oyuncularına yansıtamazsa, belki puan heyecanı açısından heyecan verir ama Süper Lig karşılaşmaları insanı süper derecede sıkmaya devam eder…