Melis Alphan
Vatandaş Mustafa’yı herkes tanısın
Mustafa Orhan, 1935 yılının soğuk bir Aralık akşamında, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı, sonradan adı Şenyuva diye değiştirilen Çinçiva köyünde doğdu. Çocukluğu köyde çobanlık yaparak geçen Mustafa, genç yaşta tüm Karadeniz halkının kaçınılmaz kaderi olan gurbetçilikle tanıştı. Yöresindeki diğer çocuklar gibi, onun da ilk gurbet yılları İstanbul’da pastacılık mesleğini öğrenerek geçti. Mustafa İstanbul’da bir süre pastacılıkla uğraştıktan sonra, askerliğini yapmak için Gelibolu’ya gitti. Askerlik bitince ailesinin işleri nedeniyle bir dönem Eskişehir’de yaşayan Mustafa, 1960’lı yılların başında Erzurum’da kendilerine ait olan Tahran Pastanesi’nde mesleğine devam etti. Daha sonra Erzurum’da Lale Pastanesini işletmeye açan ailesiyle birlikte 1983 yılına kadar Erzurum’da yaşadı. 1983 yılında Samsun’a taşındı. Samsun’da eski Valilik Binası karşısında Lale Pastatesi’ni açtılar. Yaklaşık 3 yıl sonra da İstiklal Caddesi’ndeki Kuğu Pastanesi’ni hizmete soktular.
Tüm bu yıllar boyunca, Mustafa’nın aklı doğduğu topraklarda, çocukluğunu geçirdiği Fırtına Vadisi’ndeydi.
Fırtına Vadisi akıldan çıkacak gibi de değildi hani…
Denizden başlayıp Kaçkar Dağları’nın kuzey yamaçlarına kadar uzanan Vadi, eşsiz doğal güzellikleriyle dünyada koruma altındaki 200 ekolojik alandan biriydi. Vadinin hayat kaynağı Fırtına Deresi’nin yarattığı sulak ortam, birçok canlı türünün varlığını sürdürme nedeniydi. Dünyada ender sayıda bulunan, Kanada gibi soğuk ülkelerden gelip sadece Fırtına Deresi’nde yumurtlayan Deniz Alası, Kaçkarların eteklerinde yaşayan Dağ Horozu, Kafkas Ur Kekliği ve daha pek çok nesli koruma altında canlıya kucak açan Vadi, doğanın koynunda gizli bir cennetti. Remzi Kazmaz’ın yönetmenliğini üstlendiği belgeselde de dendiği gibi; Fırtına Vadisi, yüzyıllardır insanına bir ana şefkatiyle sahip çıkmış, aç koymamış, cömert davranmış, mutlu etmiş. İnsanlar da buna karşılık yıllarca Vadi’nin suyunu, ağacını, çiçeğini, ormanını, hayvanını korumuş. Bu vadi insanların evi olmuş, yurdu olmuş.
‘SOYADIMIN NE ÖNEMİ VAR?!’
Mustafa 2000’lerin başında koşarak döndüğü Fırtına Vadisi’nde olan biteni görünce büyük bir hüsran yaşadı. Vadinin üzerinde kara bulutlar dolaşıyordu. Mustafa’nın yıllarca çobanlık ettiği, meşakkatini çektiği, doyasıya yaşadığı yöreye birileri gelmiş, selam dahi vermeden HES için kazma vurmak istemişti.
Fırtına Deresi üzerine yapılmak istenen HES inşaatı için dinamitlerle yol açılıyor, ağaçlar kesiliyor, derenin içine atılan kaya, moloz ve toprakla suyun yönü değişiyordu.
HES çalışmalarının başlamasıyla doğaseverlerin tepkileri de yükselmişti. İlk tepkiyi Çamlıhemşin’de doğup büyüyen, yaşam şartlarının gurbete sürüklediği Çamlıhemşinliler verdi. Çevreci avukatlar, TEMA Vakfı gibi çevre örgütleri ve Çamlıhemşin halkının tepkisi de peşi sıra geldi. Tepkiler gün geçtikçe yoğunlaştı ve yaygınlaştı. Santral karşıtı mücadeleye katılan İstanbul Barosu Çevre Komisyonu bir heyetle yola çıktı. Heyette yer alan İstanbul Barosu avukatlarından Bahri Bayram Belen, yöre halkından olan ve santrala karşı mücadele yürüten 80’ine merdiven dayamış Mustafa’ya sordu:
-Adın nedir dayı?
-Mustafa
-Soyadın?
-Ne önemi var?!
-O zaman sana "Vatandaş Mustafa" diyelim.
Ve o günden Mustafa artık, "Vatandaş Mustafa" diye anılır oldu.
‘TOPRAKLARIMIZI HOR KULLANMAMAK İÇİN GURBETE GİTTİK’
Bölgeye gelen tüm heyetlere Vatandaş Mustafa rehberlik ediyordu. Hem çevreyi tanıtıyor hem de santrale malzeme taşınması için vadiyi yararak açılan yolların verdiği zararları anlatıyordu: "Şimdi sizin taş doldurulmuş çukur olarak gördüğünüz bu alan, bir zamanlar dere yatağıydı. Hala Deresi akardı buradan. Ama şimdi, yol açma çalışmaları sırasında yuvarlanan taşlar dereyi kapattı. Daha şimdiden, Fırtına Deresi’ni besleyen kollar yok oldu. Binlerce ağaç kesiliyor. Santral tamamlandığında oluşacak zararı düşünemiyorum. O günü görmek istemiyorum. Engel olmalıyım."
Hemşehrileri Vatandaş Mustafa’ya sıkça "Neden koşturuyorsun, neden sen?" diye soruyordu. Mustafa’nın cevabı ise tarih ve coğrafya dersi niteliğindeydi:
"Şu yeşil yamaçlardaki duvar setleri toprak kaymasın diye yapılmıştır. Burada toprak kalınlığı incedir. Kaygan bir zeminin üzerinde 30 santimlik bir toprak tabakası vardır. Kayması kolaydır. O tabakayı ağaçlar tutar. Gördüğün setler ağaçlara destektir, dayanaktır. Biz bu topraklara çay dikebilirdik. Ama dikmedik. Atalarımız gibi gurbete gittik ama toprağımızı hor kullanmadık. Nasıl baktık bu topraklara, bilir misin? Şimdi nasıl göz göre göre kıyılmasına izin verelim?"
Vatandaş Mustafa, mücadeleci ve demokrasinden yana tavrıyla herkesi çok etkilemişti. Santral kararının iptali için açılan davanın duruşmalarını izliyor, "HES’lere yöre halkı destek veriyor" diyenlerin karşısına dikiliyor, "Ben de bu yöredenim, kimmiş destek verenler; hele söyleyin, isim verin bakayım" diye hesap soruyordu.
Vatandaş Mustafa’nın da liderlerinden biri olduğu HES karşıtı mücadele sonuç verdi ve Fırtına Deresi’ne HES yapımı engellendi.
HES davalarının tüm duruşmalarını aralıksız takip eden Vatandaş Mustafa, kendisi de Hemşinli olan davanın avukatlarından Remzi Kazmaz’ın da dikkatini çekmişti. Sadece okuryazar olan Vatandaş Mustafa’nın her duruşmada bulunmasıyla başlayan aşinalık, zamanla dostluğa dönüştü. Mustafa’nın mücadelesi kadar duygularının yoğunluğunu da fark eden Kazmaz, onun hayat hikayesinden yola çıkarak ‘Vatandaş Mustafa’ adlı bir belgesel film hazırladı. Gösterimi 2. Yeşil Yayla Festivali’nde, galası da 2007’nin Temmuz ayında Çamlıhemşin’de yapılan filmin kahramanı Vatandaş Mustafa kazanılan zafer ve bu zaferin filmi hakkında şöyle düşünüyordu:
"Ben buralarda doğayla iç içe yaşamak için mücadele ettim. Santral çalışmaları durdu, film yapıldı. Ama ben biraz ünlendim diye her şey sona ermiş değil. Santral çalışmaları tekrar başlarsa var gücümle mücadele ederim. Gelecekte burada doğayla iç içe yaşamak isteyenler de mücadele etsinler. Filmi izleyip ders alsınlar. Buralara sahip çıksınlar, vasiyetimdir."
Vatandaş Mustafa tüm bu mücadelelerden sonra yakalandığı amansız hastalığa yenik düşüp 3 Kasım 2019’da Samsun’da hayata gözlerini yumdu; vadiye bakan dik bir yamaçta, doğduğu topraklara defnedildi.
MUSTAFA’NIN ADININ PARKA VERİLMESİNE AKP VE MHP’DEN RET OYU
Türkiye’nin önde gelen düşünce insanları, bürokratlar, emekli askerler, oda başkanları ve üyeleri, STK’lar ve üyeleri, siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar, bürokratlar, akademisyenler, avukatlar, doktorlar, öğrenciler, sporcular, sanatçılar, kamu çalışanları ve emeklilerden oluşan Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu, Vatandaş Mustafa’nın adını yaşatmak için harekete geçti. Mustafa’nın doğayı koruma mücadelesini genç kuşaklara tanıtmak ve dünya görüşü fark etmeksizin herkese örnek teşkil etmesi için adının, uzun yıllar yaşadığı ve hayata gözlerini yumduğu Samsun’un Atakum ilçesinde bir parka verilmesini ve adına bir anıt ağaç dikilmesini istediler. Konuyu Atakum Belediye Başkanı Avukat Sayın Cemil Deveci’ ye taşıdılar. Deveci’nin olumlu görüşünden sonra, Atakum Belediyesi’nin Meclis üyelerini oluşturan dört siyasi parti 6 Aralık 2019 tarihli Meclis oturumunda öneriyi değerlendirdi. AKP ve MHP’li Meclis üyeleri bu öneriye ‘Hayır’ oyu verdi ama öneri, CHP ve İYİ Parti Meclis üyelerinin oyları ile kabul edildi.
29 Şubat 2020’de coşkulu bir kalabalık ve Mustafa’nın ailesinin katılımıyla Atakum’un merkezindeki parka Vatandaş Mustafa adı verildi ve aynı yerde anısına bir çınar ağacı dikilerek, önüne ahşap bilgi panosu kondu.
Fırtına Vadisi’ndeki çiçekler, ağaçlar, çakallar, geyikler ve ceylanlar Vatandaş Mustafa’nın yılmaz mücadelesi sonucunda yaşamlarını sürdürüyor. İnsanın da doğanın bir parçası olduğunu kitaplardan değil, yaşayarak öğrenen Mustafa, kendisini anlatan belgeselde şöyle demişti: "Şu dereyle benim lisanımız aynıdır, şu vadiyle benim lisanımız aynıdır. Şu ağaçlarla, çiçeklerle, toprakla ben, aynı şeyi konuşuyoruz. Eğer ben bu topraklar için, bu vadi için mücadele vermezsem, peki kim verecek? Bu vadideki yapılan haksızlıklara kim karşı gelecek? Kim?"