Akın Olgun
Yanık çığlıkların huzuru için
1993 yılında bir katliam yaşandı. Vartinis davası o gün doğdu ve tam 30 yıl sonra dava zaman aşımına uğratılarak bitirildi.
Katillere cezasızlığı uygun bulanlar, onların kurbanlarına kuşaklar boyunca taşıyacakları bir acıyı yükleyerek, her günü bir katliama dönüştürdüler.
Yanık insan kokusu hiç gitmeyecek bu yüzden hayatlarından. Geride kalanların anılarında, mücadelesinde o koku hep olacak. Adaletin onarıcılığı çok görüldü onlara çünkü. sevdiklerinin külleriyle vedalaşmak ve havada asılı kalan yanık çığlıkları huzura kavuşturmak çok görüldü. Hissetmek ile ilgili bu ama daha çok görmekle, duymakla…
Bu şehirler görmediklerimizin çiğnenen cesetleriyle dolu, biliyoruz hepimiz. Şehirler, kasabalar, köyler, nahiyeler…
Görmekten vazgeçtiğimiz her yerde elini kolunu sallayarak dolaşıyor katiller artık,
Görmekten vazgeçtiğimiz her yerde bir kötülük peydahlanıp, tutuyor bir köşe başını artık,
Görmekten vazgeçtiğimiz her yerde tedirginliklerimizin ve korkularımızın gölgesi ateş ediyor bir başkasının ensesine.
Bu yüzden kaldırımlar tebeşirle çizilmiş cesetlerin kıvrılmış şekilleriyle dolu.
Bu yüzden hepimiz tedirginiz kendi şehrimizde, mahallemizde, sokağımızda. Korunaklı sandığımız sığınaklarımızın kolanları ise her geçen gün daha çok çatırdıyor.
Hep yutkunuyoruz biraz işte yarına. Belki birazdan da çok…
Yanımızda yöremizde aslan kesilenlerin bir anda ortalıktan kaybolmasının hayal kırıcılığı kadar gerçek her şey. Kahramanlarımız da çıplak işte!
Kendimize itiraf edemediğimiz sözler, cümleler çoğaldıkça biraz daha boğuluyoruz. Birbirimizden başka hiçbir şeyimiz yok ama bunu dile getirmekten patlıyor ödümüz. Yumruklarımızı ısırmaktan, köşelerimizde kanamaktan ve her vicdan ölümünde daha fazla saklanmaktan kurtulamıyoruz.
Yıl 1993, Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis beldesinde bir ev askerler tarafindan yakıldı. Aynı aileden 9 kişi yanarak can verdiler o gün. Çocuklardan en büyüğü 12, en küçüğü 3 yaşında olan 7 çocuk anne ve babalarıyla birlikte evle birlikte yakıldılar.
Katliamdan tek sağ kurtulan Aysel Ögüt evin askerler tarafından yakıldığını belirterek suç duyurusunda bulunmuş ancak Muş Cumhuriyet Başsavcılığı evin PKK tarafından yakıldığını öne sürmüştü. Aysel Öğüt neden sorusunun peşinde yıllarca adalet aradi her mahkemede.
Tam 30 yıl sonra mahkeme onun yüzüne davanın zaman aşımına uğradığını ilan etti.
Katliamın sorumlusu olan Yüzbaşı Bülent Karaoğlu ise firari.
Bulamıyor devlet kendi yüzbaşısını!
O yoksul Kürt ailenin evini tutuşturan askerlerin, emri veren yüzbaşının, yıllarca davayı sürünceme de bırakan hukukun ve “devlette devamlılık esastır” sözünün o derin anlamında gizlenen katillerin çektiği “oh, ohh”lar yenileniyor.
Ve derken,
“Bizi yargılayamazsınız” diyenlere, “yargılanacaksınız” diyenlerin inadı dikleniyor. Bu eşitsiz savaşın en kahredici yanına coplarla, kalkanlarla, hakaretlerle iteklenenlerin o meydan okuyan yumrukları sıkılı haykırışları duyuluyor. Bir An’a tanıklık ediyoruz ve görmezden geldiğimiz bir kayıp annesi fırlatıyor elindeki karanfilini demir barikatların arkasına.
Kazanıyor karanfilin iradesi.
İnsanlık suçuna zaman aşımı indirenlerle, “sadece adalet istiyorum” diyenlerin davasında yeniden kuruluyor hakikatin kavgası böylece.
“Teoman Koman’ın öğrencisiyim” diyenlerle, devlet dersinde kaybedilen çocuklarının peşine düşen Cumartesi Anneleri’nin iradesinde yeniden saf tutuyor özgürlük.
Ve tarih sözde değil, hakikatin vicdanında kuruyor gerçek mahkemesini.
Çocukların yanık çığlıkları huzur bulsun diye bize inatla “görün”, “duyun” diye sesleniyor.
Akın Olgun: Siyasi nedenlerle 7 yıl tutuklu kaldı. 2002’de İngiltere’ye yerleşti. 2009-2015 yıllarında BirGün gazetesinde haftalık yazılar kaleme aldı. Gazete ve haber portalları aracılığıyla düzenli olarak okurlarıyla buluştu. Adları Saklıdır, Ecel Öyküleri, Karanfil Mevsimi, Kül Sesleri ve El Alem adlı kitapları kaleme aldı. Olgun’un “Sokaksızlar” (White) ve “İnat” “Farewell” (Veda) adlı öyküleri kısa metraj olarak beyaz perdeye aktarıldı ve senaryosunu yazdığı Fısıltılar (Whispers) adlı kısa metraj filmi Feel The Reel Uluslararası Film Festivali’nden üç dalda ödüle layık görüldü