Ayşe Yıldırım
Yanlışını bile kutsayan iktidar
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Adıyaman'da "Peygamberimiz ve Aile" konulu bir konferans veriyor. Konuşmasından önce Diyanet İşleri’nin ‘kamu spot’u gösteriliyor.
Ardından Erbaş konuşuyor:
"Biraz önce seyrettiğiniz kısa filmler var. Bir hanım kardeşimiz eşine bir çay getiriyor ve onun kendisiyle ilgilenmediğinden yakınıyor. Farkındalık uyandırmak için, eşler birbirlerine daha sıcak davransınlar, daha yakın olsunlar, aile olsunlar, aile olduklarını göstersinler diye böyle bir kısa film yaptık, bir dakika bile değil. Buna bile tahammül edemeyen kesimler var biliyor musunuz? Önerge veriyor meclise önerge; ‘böyle bir şey olur mu’ diye. Böyle bir şey niye olmasın? Bizim geleneğimizde, bizim medeniyetimizde eşler birbirlerine hizmet etmeyecek mi? Kadın, kocasına bir çay getirmiş, bir kek getirmiş buna tahammül edemiyorlar. Getirmeyecekmiş efendim. Böyle bir şey olabilir mi? Aile bağları işte böyle yok edilmeye çalışılıyor. Bizim bu anlayışımızın dışında olan kesimler sürekli bir şeyler pompalamaya çalışıyor, bağlarımızı zayıflatmaya çalışıyor, kötülükleri çoğaltmaya çalışıyor. O açıdan ne olur çocuklarımıza, gençlerimize sahip çıkalım."
Hani şu sadece Türkiye’de değil dünya kamuoyunda da tepki uyandıran 295 bin liralık ‘kamu spotu’ndan söz ediyor.
Ve açıkça cinsiyet eşitsizliğini, kadını eve hapseden, kocasına hizmet etmekle yükümlü kılan anlayışı savunmaya devam ediyor. Söz konusu spota eleştiri getirenleri ise "kötülükleri çoğaltmaya çalışmakla", "aile bağlarını yok etmeye çalışmakla" suçluyor. Herhalde sözünü ettiği ‘kötülük’ kadının yerine o çayı adamın getirmesi ya da birlikte hazırlayıp içmeleri olsa gerek!
Varlığı bile tartışmalı olan bir kurumun bilinçli bir şekilde yaptığı bu yanlışa karşı çıkanlara yönelik suçlayıcı ve saldırgan tavrına çok da şaşırmamak gerekir.
Aslında bu tavır söz konusu iktidarın ‘siyaset anlayışı’nın nasıl her alana nüfuz ettiğinin bir göstergesi aynı zamanda. Yaptıkları hataları, yanlışları bırakın düzeltmeyi aksine eleştirenleri, gündeme getirenleri doğrudan suçlama, düşmanlaştırma ve sonunda da ‘terörist’ ilan etme.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Ordu’da söylediği sözler üzerine yapılan haberlere yönelik soruşturma başlatıldığının açıklanması gibi…
Albayrak, beş gün önce Ordu Ticaret ve Sanayi Odası’nın toplantısına katılmış ve
"Birileri çıkacak, isimlerinin başında ekonomist, profesör yazan ama bu ülkeye zarar vermeye çalışan, nereye hizmet etmeye çalıştığı, hangi tabloları çizerek milleti korkutmaya, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu kişilerin, terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı yok" demişti.
Haliyle bu sözleri "ekonomistlere terörist benzetmesi" olarak haberleştirildi. Meğer damat-bakana göre kendisi öyle bir şey dememiş!
Ne deniliyor bakanlıktan yapılan açıklamada:
"Albayrak'ın konuşmasının içeriği bazı internet sitelerince çarpıtılarak, ‘Berat Albayrak ‘Ekonomi kötü’ diyen ekonomistlere terörist benzetmesinde bulundu’ başlığı ile haberleştirilmiştir. Bu haberlerin gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur. Bakanımız Berat Albayrak'ı hedef alan haberleri yapanlara, aynı şekilde bu yalan ve iftiraları gündemde tutan kişilere karşı gerekli tüm hukuki süreçler başlatılmıştır. Ekonomimiz aleyhinde algı oluşturmaya çalışanlara karşı hukuki süreç başlatıldı. Ekonomi aleyhine algı oluşturmaya çalışanlar ile terör operasyonunda algı oluşturmaya çalışanlar birbirinden farksızdır."
Kendince laf cambazlığı yapmaya çalışmış ama olmamış. "Terörist demedim" diyor güya ama hala "terör operasyonunda algı oluşturmaya çalışanlar birbirinden farksızdır" diyerek ‘terörist’ suçlamasını sürdürüyor. Ve ‘hukuki süreç’le de tehdidini tamamlıyor.
Demek ki neymiş, ekonomide işler tıkırındaymış. İnsanlar yoksulluktan canlarına kıymıyormuş, yapılanlar zam değil fiyat ayarlamasıymış. Enflasyon çarşıda pazarda değil bakanın iki dudağı arasındaymış!
İşsizlik filan söz konusu değilmiş. Açlık sınırı 2 bin 64 lira, yoksulluk sınırı 6 bin 724 lira hiç değilmiş.
8 milyon 647 bin 283 kişi ayda 673 liranın altında gelir elde etmiyormuş.
Ekonomide işler tıkırında olmalı ki Saray önümüzdeki dönem için bütçeden 3,2 milyar lira kaynak istiyor.
Bu da yetmiyor ki Cumhurbaşkanı’nın belirlediği uluslararası toplantılar için yapılacak mal ve hizmet alımları herhangi bir parasal üst sınır olmadan doğrudan alım usulü ile yapılacak. Eee ne de olsa ‘Türkiye’nin itibarı’ söz konusu…
Yarın bu kararı eleştirenleri de "terörist" ilan edecek fütursuzlukta bir iktidar olma anlayışı yönetiyor Türkiye’yi.
Yanlışını bile kutsa, olmayan ‘itibarı’ kendi ceplerini doldurmak için kullanmaya devam yani…