Yeni bir dünya inşası: Rusya rol alabilir mi?
Putin, 145 milyon nüfuslu, nükleer silahları olan devasa bir askeri güce sahip, enerji kaynakları bol bir ülkenin tek adamı olarak denetlenemez yetkilere sahip.
Ruslar, 9. yüzyılda kabul edildi.
Rus topraklarının birleşmesi ve Rusya'nın genişleme sürecinde ana öncü güç haline geldi.
IV. İvan ("Korkunç") 1547 yılında Rusya'nın ilk Çarı olarak taç giydi.
II. Katerina, (1762-1796) Rusya'nın sınırlarını Lehistan üzerinden Orta Avrupa'ya, Kırım Hanlığı’nı yenerek Karadeniz’e kadar genişletti.
Besarabya'yı ( Moldova) topraklarına kattı.
Vladimir Putin, Ukrayna’yı işgal etmeden önce yaptığı konuşmada, NATO karşısında güvenlik endişeleriyle harekete geçmek zorunda kaldıklarını belirtirken, Çarlık Rusya’ sının hakimiyet alanları üzerinden bir başka ülkenin topraklarını ilhak etmeyi tarihsel bir meşruiyete oturtmaya çalışıyordu.
Bu söylemle birlikte bir dönem Varşova Paktı ile Avrupa’nın içlerine kadar ideolojik hakimiyetini genişletmiş olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi Avrupa için potansiyel bir tehdit olarak algılandı.
I. Dünya Savaşı'na girdi ve üç cephede savaştı. Ancak, yüksek kayıplar, yolsuzluk ve savaşın yükselen maliyetleri ile iç kriz derinleşti.
Böylece 1917 Bolşevik İhtilali’nin zemini oluşmuş oldu. İktidara gelen Bolşevikler, ilk iş olarak Rusya'nın I. Dünya Savaşı'ndan çekildiğini ilan ettiler. Ardından ülkede bir dizi reform hareketlerine başladılar. 30 Aralık 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Sovyetler Birliği resmen kuruldu.
1991 yılında bağımsızlığını kazandı.
kurucu parti üyeleri ve darbe ile suçlanan askeri liderler de dahil olmak üzere binlerce kişinin idam edildiği kitlesel baskılar ile sonuçlandı.
planlı ekonomiyi başlatarak ülkenin kırsal kesimini önemli ölçüde sanayileştirdi ve tarımı kolektifleştirdi.
Soğuk Savaş olarak da bilinen küresel hakimiyet mücadelesi içine girdi.
Avrupa içlerine kadar yayılan sosyalist sistem, 1950’li yılların ortalarına gelindiğinde, özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde uygulanan katı merkezi planlama sistemi tıkanıklıklara yol açmaya başladığından birtakım reform girişimleri başlamıştı.
Birleşmiş Milletler aracılığıyla büyük devletlerin korumasını istedi.
Budapeşte'yi işgal etti, reformcu önderlerin çoğu tutuklandı. Yönetim değiştirilirken, geride 2500 ölü, 13.000 yaralı bırakıldı.
Çekoslovakya Komünist Partisi'nin iktidar tekelini güçlendirdi.
Vietnam Savaşı'na sokmuştu. Silahlanmanın sınırlandırılması görüşmelerinin gündemde olması da Sovyetler Birliği’nin elini rahatlattı.
Nihayet 1985’te, Mihail Gorbaçov’un, iktisadi alanda yeniden yapılanma anlamına gelen "perestroyka" ve açıklık anlamına gelen ve demokratikleşme sürecine işaret eden "glasnost" politikaları sadece Sovyetler Birliği için değil, tüm Orta ve Doğu Avrupa sosyalist ülkeleri için de dönüm noktası oluşturacak gelişmelerin başlangıcı oldu.
Silahlanma ve uzay araştırmalarında ABD ile yarışan Sovyetler Birliği’nin askeri harcamaların artması sonucu, toplumun en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı, çağın gerisinde kaldığı açıktı.
Sovyet Sosyalizmini reforme etme amacıyla yola çıkan Gorbaçov’un uygulamaya koyduğu radikal reformlar, Sovyetler Birliği ve onun hegemonyası altında olan ülkeler için sonun başlangıcı oldu.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, 1991’de SSCB’nin resmi varlığına son verilmesi ve bu birliğe bağlı 15 Cumhuriyetin bağımsızlıklarını ilan etmesiyle, söz konusu coğrafyada merkezi planlamaya dayalı sosyalist sistem sona erdi. Varşova Paktı’nın dağılmasıyla da savaş sonrası Avrupası’nın iki kutuplu askeri yapısı da tarihe karıştı.
Bu gelişmeler karşısında, kapitalist düzen adeta rakipsizleşerek Pan-Kapitalist sisteme dönüştü, Rusya merkezi planlamaya dayalı sosyalist sistemden piyasa ekonomisine geçiş şeklinde yaşanan büyük ve benzersiz dönüşüm sürecine girmiş oldu.
Bu durum iktisat bilimi açısından da, yaygın kullanılan adıyla "geçiş ekonomisi" ya da "geçiş iktisadı" (Transition Economics) adı altında yeni bir alanın doğup, gelişmesine neden olmuş durumda. ("Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş Sürecinde Rusya: Nasıl Bir Kapitalizm?" Esra Güler)
Rusya’nın bir piyasa ekonomisi olup olmadığı tartışmalarında Amerikalı ekonomist Paul Krugman Rusya’nın ekonomisini "Potemkin köyü" olarak tanımlamakta. ("Çarlık Rusya’sı döneminden kalma bir çeşit efsaneye göre, başbakan Grigori Aleksandroviç Potemkin, Rus Çariçesi Katerina imparatorluğun güney eyaletlerini gezdiği sırada Çariçenin gideceği yerlere ondan bir gün önce gidip kötü görünümleri düzeltir, perişan halde görünen köylerin güzel görünmesini sağlarmış, sonra da güzelleştirmek için kullandığı malzemeleri söküp, bir sonraki yere götürürmüş. O zamandan beri de "Potemkin köyü" deyişi, gerçekte olmayan şeyleri ifade etmek için kullanılmaya başlamıştır." Güler- a.g.e )
Krugman, Rusya’nın 90’ların ikinci yarısından itibaren, gerçekte olmayan ve arkasında yatanlarla hiçbir ilişkisi bulunmayan, yalnızca bir görünüşten ibaret olan bir tür Potemkin ekonomisi haline geldiğini ifade etmekte.
Rusya, illegal örgütlerin egemen olduğu "dağılmış bir suç devleti" , devlet düzenine rüşvet ve kişisel ilişkilerin hakim olması anlamına gelen "kleptokrasi" ve milli politikaları kendi çıkarları doğrultusunda etkileyen oligarkların şekillendirdiği bir "mafya devleti" olarak tanımlanmakta. Putin’in oligarkları ortak ettiği bir devlet kapitalizmine yöneldiği de söylenebilir.
.Putin’in Rusya’ya yönelik güvenlik ve tehdit alanlarında, tarihi referansın Çarlık coğrafyasına dayandığı, bölgesel entegrasyon ve NATO genişlemesine tavizsiz karşı çıkılması politikalarının öne çıktığı görülmekte.
ABD’nin başını çektiği tek kutuplu dünyada ikinci bir kutup olarak tanınma isteği içinde olan Putin, emperyal hamlelerini buna yönelik gerçekleştirmekte. 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a müdahale ederek Abhazya ve Güney Osetya'yı işgali, 2014’de Kırım’ı ilhak etmesi, 2015’de Suriye’ye rejimi destekleme gerekçesiyle müdahalesi ve 2022’de Ukrayna’yı işgali gibi..
Putin, dünyanın en geniş coğrafyasına sahip, 145 milyon nüfuslu, nükleer silahları olan devasa bir askeri güce sahip, enerji kaynakları bol bir ülkenin seçilmiş tek adamı olarak çevresindeki dar kadrosuyla denetlenemez yetkilere sahip.
Özgürlüklerin ve hukukun olmadığı, gelir dağılımının zenginler lehine arttığı ülkede Putin’in iktidarını sürdürmesi için Rus milliyetçiliğine ve emperyal söylemlere dayanması şaşırtıcı değil. "Kırım’in işgali onu yeniden ulusal lider yaptı, Rusya halkını bayrak etrafında topladı. Bu noktadan sonra Putin artık daha sık Russkii Mir’den ( Rus Dünyası ) bahsedecekti. " ( Evren Balta- Söyleşi- İrfan Aktan- Artı gerçek- 06/03/2022 )
Tek kutuplu dünyayı nükleer bir savaş tehdidi altında ve insanları acılara boğan savaş ve işgallerle iki kutuplu bir dünya haline getirme çabasının, insanların daha çok ezilmesine neden olduğu açık.
Açgözlü ,kurnaz, kötücül ve ölümsever Sapiens’in yarattığı adaletsiz, eşitsiz, hukuksuz, ulus üstü şirketlerin egemen olduğu, otokrasinin güçlendiği bir dünyadan adaletli, vicdanlı, silahsız, iyiliksever, doğaya uyumlu yaşanabilir yeni bir dünya inşa edebilecek miyiz ?Devam edeceğim.