Doğan Özgüden
Yeni bir “Kükreyen Fare” gösterisine doğru...
Megalo-islamist Tayyip Erdoğan’ın tam anlamıyla traji-komik Washington çıkartması üzerine yazmayı düşünüyordum, vazgeçtim. Bu konuda gerek Türk medyasında gerekse Amerikan medyasında yer alan ayrıntılar yeterince ibret verici. Aylardır süren "Hesap soracağız" tehditlerinden ve de "Trump’la bacak bacak üstüne atarak konuşacak" şişinmelerinden sonra çeviriler hariç 10 dakikalık "tarihi" görüşmeyi izleyen ikili basın toplantısında ABD’nin yarı kaçık başkanını süklüm püklüm bir edayla "efsanevi seçim zaferi"nden dolayı kutlayarak nokta koyan bir "dünya lideri" Erdoğan!
Şimdi gözler bittabi bir hafta sonra, 25 Mayıs’ta Brüksel’de her ikisinin de katılımıyla yapılacak NATO zirvesinde...
Erdoğan ve yalaka medyası bu zirveyle ilgili olarak da haftalardır hava basmakla meşgul... Geçen Perşembe günü Kuveyt dönüşü uçakta karşısına dizdiği beşuş çehreli "akredite" gazetecilerine yüksekten atıyordu: "NATO’da beraber olduğumuz ülkeler terörist PYD/YPG ile işbirliği yapıyor. Bu yenilir yutulur birşey değil. PYD’ye YPG’ye birileri destek veriyorsa demek ki PKK’ya da destek veriyordur. Olay bu. Onun için NATO’da falan A’dan Z’ye gündeme getireceğiz."
Eh, NATO zirvesi vesilesiyle hazır Brüksel’e gelmişken referandumda yüzde 75’i kendisini desteklemiş olan Türkleri de arkasına alarak son zamanlarda muhtemel idam referandumu üzerine ileri geri konuşan Belçika yöneticilerine de bir ders vermesin mi?
Şimdiye kadar Türkiye ile ilişkilerde «anlayışlı» davranan Başbakan Charles Michel değil mi 6 Mayıs’ta Brüksel Bölgesi’nin Zambak Şenliği’nde "Eğer Türkiye’de idam cezası konusunda bir referandum organize edilirse, Belçika’daki Türk seçmenlerin oy kullanmasına asla izin vermem…" diye kendisine meydan okuyan, ardından da "Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci ölü noktadadır" diye ahkam kesen?
Tayyip’in Brüksel çıkartmasıyla ilgili ilk alarm 11 Mayıs 2017 tarihli L’Echo Gazetesi’nden geldi. "Hükümet ve güvenlik kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre Türk cumhurbaşkanı Recep Erdoğan Brüksel’e NATO zirvesinden önce gelerek Belçika’daki yandaşlarını bir araya getirmeyi, hatta bir miting yapmayı planlıyor. Türk cumhurbaşkanının ülkesinde idam cezasını yeniden yasalaştırmak için bir referandum yapma hazırlığında olduğu biliniyor. Belçika’daki Türk’lerin Erdoğan’ın otoriter ‘reformları’na ne denli sıcak baktığı da…"
Haber Belçika yöneticileri arasında en fazla Brüksel Anakent Belediye Başkanı Yvan Mayeur’ü telaşa düşürdü… Erdoğan’ın Türkiye’deki genel seçimler öncesi yaptığı Brüksel ziyaretleri sırasında kaldığı otelin önündeki Stephanie Meydanı’nda gece yarısı yandaşlarını toplayarak tüm trafiğin ve tramvay seferlerinin kesilmesi bahasına kendisini alkışlatmasına göz yumduğu için şiddetli eleştirilere uğramış olan Mayeur bu kez derhal tavır koymak zorunda kaldı.
NATO Zirvesi dolayısıyla Trump’ın ilk kez Brüksel’e geliyor olmasına karşı düzenlenecek gösterileri engellemek için Belçika başkentinin polis dahil tüm güvenlik güçleri haftalardır seferber olmuş durumda… Bu nedenle Mayeur Erdoğan’ın tam da bu sırada idam pazarlamak için Türk’leri meydanda toplamaya kalkışmasına için verilemeyeceğini baştan açıkladı.
Sen misin bunu diyen?
Tayyip Çin ziyareti öncesi Yvan Mayeur’e haddini bildirmekte gecikmedi: «O kendi işine baksın. Brüksel sokaklarını nasıl temizleyeceğini düşünsün. Ona göre ne gibi adımlar atılacak, onları düşünsün. Bıraksın da bu işleri, üst düzeydeki Belçika’nın NATO’daki temsilini üstlenen kişiler konuşsun. Ne Brüksel Belediyesini ziyarete gidiyorum ne de bu noktada Brüksel’deki Belçika yetkililerini ziyarete gidiyorum. Ben, NATO’daki yapılacak bir zirveye katılacağım. Olay budur. ‘Ben, NATO zirvesine de Erdoğan’ı sokmam’ diyorsa, buna Belçika yetkililerinin gücü yetiyorsa, çıksınlar bunu açıklasınlar. Ben zirveye gidiyorum, zırvaya değil…"
Sosyalist Parti’li Yvan Mayeur Brüksel’de kendi partisine oy veren Belçika Türklerini kızdırmayı da göze alarak Erdoğan yandaşlarının yasağa rağmen kendisini alkışlamak için otel önünde toplanmasına izin vermeyeceğini RTL Televizyonu’nda tekrarladı: «Kendi ülkesinin iç sorunlarıyla ilgili tutumuna destek almak için yabancı bir devlet başkanının Stephanie Meydanı’nda binlerce kişiyi toplamasına Brüksel Anakent Belediyesi göz yumamaz… Güvenlik ve kamu düzeninden sorumlu belediye başkanı olarak böyle bir toplantının yapılamayacağını kesinlikle söylüyorum…»
Belediye başkanının bu kararlı tavrına rağmen Brüksel’deki AKP yanlıları "dünya lideri" Erdoğan’ı bayrak açarak alkışlamak için tüm kanalları zorluyorlar… Referandum kampanyası sırasında "Bu hilalle haçın savaşıdır» sloganlı afişler yayınladıkları halde başları hiç de derde girmeyen, dahası Türk’lerin en yoğun bulunduğu Saint-Josse Belediyesi içinde Türk kökenli belediye başkanının göz yumması sayesinde Anayasa değişikliği lehinde propaganda toplantısı düzenlemeyi başaran AKP’liler bu kez de "el mi yaman bey mi yaman?" hesabında…
Şu da unutulmasın: Yıllardır Brüksel’deki seçim başarılarını sürekli ödünler verediği Türk lobisine borçlu olan Sosyalist Parti, Wallon belediyelerindeki yolsuzluk skandallarından sonra radikal sol Belçika İşçi Partisi (PTB)’ye sürekli taraftar kaptırırken bir de Türk kökenli seçmenlerin yoğun yaşadığı belediyelerde Erdoğan yanlıları tarafından Eylül ayında kurulacak olan islamcı partiden de yeni bir darbe yeme endişesinde. Bu nedenle son anda Erdoğan show konusunda geri adımlar atarlarsa pek de şaşırtıcı olmaz…
Ama şurası bir gerçek ki Avrupa başkenti esas olarak bir hafta sonra Trump’ın katılımıyla gerçekleşecek zirveye odaklanmış durumda.
Zirvenin önemli bir yanı da, aynı gün yapımı yıllar süren yeni NATO Genel Karargahı’nın resmen açılacak olması…
Yapılmasına 20 yıl önce Washington’daki zirvede karar verilmiş olan yeni karargah eski karargahın tam karşısında 250 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor. İnşaatta yıllardır günde 600 ila 1200 arasında işçi çalıştırıldı. Bizim pencereden de görülen ve sekiz dişli bir timsah ağzına benzeyen korku salıcı yeni karargah, ilk başta 460 milyon Euro’ya mal olacağı tahmin edilirken bugün tam 1.2 milyar Euro’ya mal olmuş durumda. Bu miktarın yüzde 3.61’ini ABD, yüzde1,56’sını Türkiye karşılarken koskoca Almanya’nın katkısı sadece yüzde 1,19…
Duvarlarına böcek gömülmesin diye inşaatı dahi büyük güvenlik önlemleri altında yürütülen karargahın en önemli özelliği dünyanın en gelişmiş alarm sistemleriyle ve 100 kamerayla korunur olması. İnşaatın sorumluluğunu taşıyan Albay Lieven Vanheste’nin Le Vif Dergisi’ne açıkladığına göre örneğin binanın tamamen şeffaf olan cephesi, geçen yıl Brüksel Hava Alanı’nda olduğu gibi bombalı bir saldırıya uğrasa bile camlarda tek çatlak dahi olmayacak…
Buna rağmen NATO Zirvesi nedeniyle Brüksel şimdiden olağanüstü hal rejimine tabi… Trump’ın Brüksel’de bulunduğu sırada kentte neredeyse kuş uçurtulmayacak… Bunu Obama’nın son ziyaretinde de yaşamıştık. Ama bu kez, sadece Trump’ı değil, aynızamanda NATO’nun doğrudan varlığını hedef alan kitlesel protestolar için günlerdir barış ve demokrasi savunucusu örgütler toplantı üstüne toplantı, prova üstüne prova yapmakta…
AGIR (Barış İçin Davran) örgütü 25 Mayıs gününde barış ve doğrudan demokrasi yanlısı herkesi NATO Genel Karargahı başta olmak üzere NATO’nun Mons’daki askeri karargahı, Avrupa kurumları, dışişleri ve savunma bakanlıkları, NATO üyesi ülkelerin büyük elçilikleri, silah sanayiine hizmet eden şirketlerin Brüksel’deki merkezleri, Belçika askeri üsleri önünde protesto gösterilerinde bulunmaya çağırıyor.
İşte böylesi bir ortamda Avrupa başkentine arzı endam edecek bizim "dünya lideri"nin esamisi okunur mu, başkomutanı olduğu ordunun Kürt halkına karşı yürüttüğü yok etme savaşını tam desteklemedikleri için sadece ABD’ye ve Belçika’ya değil NATO üyesi tüm ülkelere çekeceği zılgıtı dinleyen olur mu?
Evet 16 Mayıs’ta Washington’da dağın fare doğurduğu gibi, 25 Mayıs’ta Brüksel’de de bir zamanlar Peter Sellers’n baş rolünü oynadığı "Kükreyen Fare" filminin yeni bir versiyonunu görmemiz mukadder olabilir…