Gün Zileli
Yırtık pantolonun mantığı…
Geçtiğimiz Perşembe akşamı Doğu Perinçek, üç gazeteciyle birlikte Haber Türk’e çıktı. Konu Afganistan’dı. Soru ve cevapların ikinci kısmında Perinçek, Batı uygarlığının çürümüş olduğunu ileri sürdü ve bunun kanıtı olarak "yırtık pantolon modasına" dikkat çekti. İtiraz eden gazetecilere, "söyleyin bana, bu saçmalığın mantığı nedir?" diye çıkıştı. Duyabildiğim kadarıyla gazetecilerden sadece Nagehan Alçı, "moda" diyebildi. Moda ama neyin modası, sadece "moda" demek bir şeyi izah etmiyordu ki. Modanın mantığı neydi?
Yırtık pantolon modasının kaynağı, 1960’lı yıllardaki Hippy hareketi ve 1980’li yıllardaki Punk akımıdır. Kapitalist topluma, işleyişine, statülerine karşı çıkan gençler, içinde yaşadıkları toplumun kapitalist statülerini ve kalıplarını protesto etmek için yırtık pırtık giyinmeye başladılar ve bu bir hayli yaygınlaştı, hatta Batı toplumlarında bir gelenek bile yarattı.
Örneğin 2000’li yılların başında Zürih’teyken, bu geleneğin devamı olan "Nahdemo"cu ("Gösteri sonrası" anlamına gelir) grupları gözlemlemiş, hatta zaman zaman onların polisle başlattığı çatışmalara katılmıştım. Bu nahdemocular, aynı hippyler ya da punklar gibi (hatta onlardan da daha fazla) yırtık pırtık giyinir ve yürüyüş kortejinin en arkasında yerlerini alırlardı. Bütün bekledikleri, yürüyüş dağılırken dükkânları yağmalamak değil, kırıp dökmek ve tabii ki polisle çatışmaktı. Onların yırtık pırtık giyinmeleri de yine kapitalist statülere şiddetle karşı olmalarından geliyordu. Bu akımların hepsi anarşizmden etkilenmiştir. Nahdemocuların çoğu kendini anarşist olarak tanımlar. Bookchin’in eleştirel adlandırmasıyla "lifestyle" bir anarşizmdir bu.
Hippy, Punk, Nahdemo gibi gençlik akımlarının Batı’da, hatta giderek bütün dünyada gençleri etkilemesi kaçınılmaz olarak modacıların devreye girmesini getirdi. Modacıların en büyük özelliği (reklamcılar da öyledir) toplumdaki trendleri tespit etmek ve talebe uygun bir moda yaratmaktır. Bu modayı yaratacaklardır ki, ürettikleri mallar satılsın ve kâr etsinler. (Yakında bir Taliban modası da çıkarsa hiç şaşmam).
Doğu Perinçek’in muhafazakâr bir aile babası olarak, sanki yeni yetişkin oğullarına ve kızlarına sorar gibi sorduğu, "yırtık pantolonun mantığı nedir?" sorusunun kısa cevabı budur. Elbette sosyologlar buna çok daha kapsamlı cevaplar verebilirler. Tabii, Perinçek bununla yetinmeyip "oğullarına ve kızlarına" eşcinsellik aleyhtarı bir nutuk da çekti ama artık burada bu mevzuya girmeyeyim.
Yazıyı tam burada sonlandıracaktım ki, sabah sabah önüme, gazeteci Fatih Altaylı’dan bir açıklama düştü. Altaylı, Perinçek’in geçmişine ilişkin bazı görüşlerini hatırlattıktan ve onun, Talibancıların "milli kurtuluşçuluğunu" Atatürk’e benzetmesine olan kızgınlığını "Atatürkçüler adına" ifade ettikten sonra, "bu tipleri televizyonlara çıkarıp, halka hitap etmesine izin vermeyi yanlış buluyorum" demekteydi.
Altaylı’nın tutumu bence oldukça vahimdi ama twitterda Altaylı’ya verilen cevaplar da vahamet açısından onunkinden geri kalmıyordu: "Sen de Cübbeli Hoca’yı televizyona çıkartmadın mı?" Bu arkadaşlar, sadece Altaylı’nın tutarsızlığını yüzüne vurmuş olsalar bir şey demezdim ama onlar da yasakçılıkta Altaylı’yla yarış halindeydiler. Sonuç olarak, Altaylı da, ona "Cübbeli Hoca" yüzünden kızanlar da Perinçek kadar özgürlük düşmanıydılar.
Oysa fikirler, yasaklarla değil, tartışmayla gelişir. Bu bakımdan Cübbeli Hoca’nın da, Doğu Perinçek’in de, "reyting" hesaplarıyla da olsa televizyona çıkmaları faydalıdır.
Fena mı oldu, işte bu sayede bir makale çıktı ortaya.
Çoğulculuk ve tartışma düşmanı monolitik diktatörlükler eninde sonunda yıkılır gider ama eğer toplumun zihniyeti monolitikleşmişse işte o zaman bunun tedavisi çok zordur.