Melis Alphan
Yoksul çocukların sadece yüzde 1’i aktif olarak sanat faaliyetine katılıyor
Çocukların erken yaşlardan itibaren sanatla buluşmasının dönüştürücü bir gücü olduğu biliniyor. Son 20 yılda yapılan araştırmalar, sanatla buluşan özellikle dezavantajlı ailelerdeki çocukların okulu terk etme oranlarının beş kat azaldığını, üniversiteden mezun olma şanslarının iki kat arttığını ve daha aktif yurttaş olduklarını ortaya koyuyor.
Sanat çocuklara sorgulama, araştırma, hayal gücünü kullanma, yaratıcı ve eleştirel düşünebilme, kendini ifade etme ve empati kurma gibi beceriler kazandırıyor. Toplumsal sorunlar sanat yoluyla ele alındığında, çocukların gelecekte yaşamak istedikleri çevreyi daha iyi düşünmelerini ve toplumsal sorumluluk hislerinin artmasını sağlıyor.
Bu nedenle UNESCO, sosyoekonomik durum, kültürel azınlık olma veya engellilik statüsünden bağımsız olarak, toplumdaki her çocuğun sanata erişimini evrensel bir insan hakkı olarak savunuyor.
Türkiye’de nüfusun yüzde 28’i çocuklardan oluşuyor. 4 yaşın altındaki çocuklar ise toplam nüfusun yüzde 8’ini oluşturuyor. Bu ciddi nüfusa rağmen, sanat derslerinin okul müfredatındaki ağırlığının giderek azalmasıyla özellikle dezavantajlı ailelerin çocukları nitelikli sanat deneyimlerinden mahrum kalıyor.
SOSYAL HAYATA KATILAMAMAK SOSYAL DIŞLANMAYI GETİRİYOR
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) kültür politikaları çalışmaları kapsamında 2011’den bu yana yayımladığı raporların sonuncusu olan ‘Erken Çocukluktan Gençliğe: Sanatla Büyümek’ başlıklı rapor, çocukların erken yaşlardan itibaren sanatla büyümesinin yaratacağı olumlu etkileri gündeme taşıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Çorapçı tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de çocukların ve gençlerin okul sonrası serbest zamanlarını nasıl değerlendirdiğine ilişkin araştırmalara da yer verilmiş.
Türkiye’de 8-12 yaş grubundaki çocukların iyi olma halini inceleyen, devlet okullarından 3 bin çocuğun yer aldığı 2015 tarihli bir araştırma, çocukların çok azının serbest zamanlarında sanatsal faaliyetlere katıldığını ortaya koyuyor. Çocukların yüzde 86’sı okul dışındaki serbest zamanlarda ev ödevi yaptığını, yüzde 62’si ise televizyon seyrettiğini ifade ediyor.
İstanbul’un devlet okullarına giden 6-11 yaş arasındaki 800’e yakın çocuğun okul dışındaki zamanlarını nasıl değerlendirdiğine dair 2013’te yapılan bir diğer araştırmada, çocukların gün içinde televizyon seyretmeye yine diğer tüm aktivitelerden daha çok zaman ayırdıkları görüldü. Günde 3-4 saat televizyon seyreden çocukların oranı yüzde 30 iken, çocukların yüzde 73’ü müze/sergiye, yüzde 49’u tiyatroya, yüzde 48’i sinemaya hiç gitmediğini bildirdi. Ailenin sosyo-ekonomik düzeyi ne kadar yüksekse çocukların televizyon karşısında geçirdikleri vakit o kadar az ve müze/sergi, tiyatro ve sinemaya gitme sıklığı da o kadar fazla. Serbest zamanlarında izleyici olarak değil, aktif olarak bir sanat faaliyetine katılan çocukların oranı üst, orta ve alt sosyoekonomik düzeydeki ailelerde sırasıyla %19, %7 ve %1.
Habitat Derneği’nin 2016’da yayımladığı Gençlerin İyi Olma Hali araştırmasına katılan ve Türkiye’nin kentli genç nüfusunu temsil eden 1.209 genç arasında öğrenci olanların yüzde 82’si için arkadaşlarıyla dolaşmak serbest zamanlarında en sık gerçekleştirdikleri etkinlik. Tiyatro veya konsere giden gençlerin oranı ise yüzde 20-22 civarında.
Türkiye’de çocukların kültür sanat etkinliklerine katılımının bu denli sınırlı olması, raporda katılımın önündeki engellerin neler olabileceğini düşündürüyor. Yine raporda yer verilen, 2013’te İstanbul’da gerçekleştirilen bir çalışmada, sanatsal etkinliklere erişimde ailenin sosyoekonomik düzeyinin de belirleyici bir rol oynadığı görülüyor. Sanat etkinliklerine gösterilen düşük ilginin nedenleri sorulduğunda, ailelerin yüzde 54,5’i yakın çevrede bu tür programlar sunan kuruluşların bulunmadığını söylerken, yüzde 39’u da ekonomik sebepleri neden gösterdi. Türkiye’de çocuklara yönelik sanat etkinliklerine katılımın düşüklüğüne ve katılımdaki eşitsizliğe işaret eden raporda, toplumun belli kesimlerindeki çocukların sosyal hayata katılamama sonucunda daha da dezavantajlı duruma düşerek sosyal dışlanma ile karşı karşıya gelebildiği belirtiliyor.
YEREL YÖNETİMLERE BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR
Bu tabloyu iyileştirmek için önerilerin de sunulduğu rapora göre, yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde uzun soluklu işbirliklerinin geliştirilmesi, her çocuğun boş zamanlarında sanat programlarına erişim ve katılım imkânlarının artırılması, çocuklara yönelik programların nicelik ve niteliğinin iyileştirilmesi gerekiyor.
Burada yerel yönetimlere büyük iş düşüyor. Belediyelerin çocuk ve gençlere yönelik kültür ve sanat programları daha nitelikli hale getirilmeli; farklı yaş gruplarının gelişimsel ihtiyaçlarına yönelik atölyeler tasarlanmalı, bu atölyelere erişim ve katılımın artırılması için yöntemler ve stratejiler geliştirilmeli.
Kültür kurumları, farklı yaş gruplarından çocuk ve gençlere yönelik etkinlikler geliştirmeli ve mekânlarını çocuk dostu hale getirmeli.
Aileler ve bakımevlerinin ise çocukların gelişimsel süreçlerinde sanatın rolü hakkında bilgi edinmelerini ve okul başarısı/devamlılık, stres-kaygı ile sanat arasındaki ilişkiyi öğrenmelerini sağlamak gerekiyor.