ayşe düzkan
türkler için düşünme vakti
müzik öğretmenliği okumuş, halk müziğine, halk oyunlarına düşkünmüş, bir yöre oyunu için taktığı kırmızılı başlıkla fotoğrafı var. annesi, babası, yakınları içleri yanarak bakıyordur, belki bakamıyorlardır fotoğraflarına.
ama yıllardır savaş çığırtkanlığı yapmadan bir gün geçirmeyenler şenay aybüke yalçın’ın bu fotoğrafını, ayşe deniz’in kırmızı fularıyla kıyas yapmak üzere yağmalamakta beis görmedi. belki gittikleri yerde kavuşup halleşen iki genç kadının hatıralarını beyhude yere birbirlerine kırdırmaya çalışmaktan çekinmediler.
isimlerin, ailelerle, ailelerin politik eğilimleriyle ilgili fikir verdiği, simgelerle iliklerine kadar bölünmüş bir toplum yarattık, sil baştan. örneğin hiçbir sağcı çocuğuna, türkçenin en güzel isimlerinden biri olan deniz’i vermiyor. çorumlu şenay aybüke yalçın’ın ailesi de, muhtemeldir ki türkçü akımlara ilgi duydukları için vermişlerdir ona aybüke adını. şimdi, kim bilir ne emeklerle, üstüne titreyerek, belki sakınmak için hayatını kısıtlayarak büyüttükleri kızlarını ellerinden alanın kürtler olduğunu düşünüyorlar. şenay aybüke yalçın, müzik öğretmeni olarak batman’a atandığında ne hissetti, ne düşündü acaba?
batman, batılıların hatta orta anadoluluların bile yolunun ancak mecburi hizmet sebebiyle veya gazetelere konu olacak bir fedakârlıkla düştüğü şehir; tpao (türkiye petrolleri anonim ortaklığı), hizbullah ve pkk’nin üst düzey kadrolarının burada doğup büyümüş olması, hizbullah’ın satır cinayetleri, kadın intiharları, en son da çocuk istismarıyla türkiye’nin gündemine geldi.
şenay aybüke yalçın, buraya atanırken ihtimal ki bunlardan habersizdi, ihtimal ki bir meslek sahibi olabilmenin, atanmış olabilmenin mutluluğu içinde gitti batman’a. müzikle ilgili bir insan olarak acaba orada yaşayanların çoğunluğunun türkçeden başka bir dilde türkü söylediğinden haberdar mıydı? türkçe okunan birçok türkünün aslının kürtçe olduğunu duymuş muydu? hiç kürtçe türkü biliyor muydu? öğrencilerinden hiç kürtçe türkü dinledi mi?
arkadaşlarına yazdıklarından oradaki gerginliği sezdiği hissediliyor ve 22 yaşında, ailesinden, yakınlarından uzakta, tanımadığı bir şehirde, çoğu bilmediği bir dili konuşan insanların arasında endişeyle yaşamış olması da yürek parçalayıcı. ama bu toplumsal gerçekliği yaratan şeyleri düşünmeden, şenay aybüke yalçın için üzülmemizin, lanetler okumamızın, ağıtlar yakmamızın bir anlamı, yararı var mı?
türkçe dinlediğimiz birçok türkünün bile aslı kürtçeyken ve özcan deniz’den, aynur’a, ibrahim tatlıses’e kadar yüzlerce kürt, kendilerine has gırtlaklarıyla, türkçenin en güzel şarkılarını, türkülerini seslendirmişken ve yine kürtlerden öğrendiğimiz halay, izmir’den samsun’a bütün düğünlerin vazgeçilmez unsurlarından biriyken batman’ın çevresinde neden müzik öğretmeni yetişmiyor mesela? neden, daha pkk’nin ne adı ne varlığı varken, batman ve çevresindeki iller, sürgün ve "şark hizmeti" alanıydı?
buralar neden yıllarca ohal ile yönetildi? ohal döneminde orada neler yaşandı? ohal öncesinde orada neler yaşanıyordu? yüzyıllardır birlikte yaşayan, kültürleri birbirine çok yakın, yemekleri, türküleri, adetleri benzer, evlatları birbirine âşık olan iki halkın çocukları neden otuz yıldır savaşıyor? bir tarafın çocukları arasında, o savaşın ne anlama geldiğinden haberdar olmayanlar çoğunluktayken ve imkânı olanlar o savaştan uzak dururken, öteki halkın çocukları neden kendi kararlarıyla çok zor koşularda ölmeye gidiyor? on yıllardır onları buna iten ne?
ve en önemli soru; savaş neden tekrar başladı? neden? şenay aybüke yalçın’ın öğrencilerine ulaşmaya çalışan kalbine borcumuz onun intikamı değil, bu soruların cevapları. çünkü aybükeler, dilanlar savaştan ve ölümden ancak böyle kurtulabilecekler.
kınayanlar, lanet okuyanlar, hele de küfürler savuranlar bir kenara çekilsin çünkü savaşı kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyorlar. türkler için de düşünme zamanı geldi de geçiyor bile.